Bir Nükleer Saldırıdan Sağ Çıkılabilir mi?

Hayatımız boyunca büyük ihtimalle asla bir nükleer saldırıyı deneyimlemeyeceğiz. Bu iyi bir haber. Daha iyisi ise böyle bir saldırı gerçekleşirse bile hayatta kalma şansımızın olduğu. Üstelik yalnızca basit birkaç adımı takip ederek hayatta kalma şansımızı daha da yükseltebiliriz. Hiroşima’nın merkez noktasında ölüm oranı yüzde doksan üçtü. Bu korkunç bir oran olsa da yüzde yüz değil. Yani saldırının tam merkezinde bulunup da hayatta kalabilen insanlar vardı. Bunlar saldırı esnasında ya sağlam beton binaların içinde ya bodrum katlarında ya da atom bombasının açığa çıkardığı ısıyı absorbe edebilecek bir ortamda bulunuyordu. Kısacası bir nükleer saldırıda o bölgede bulunan “tüm” insanlar tek bir göz kırpımı içerisinde küle dönüşecek diye bir kaide yok.

Nükleer bir saldırıdaki en ölümcül aşama atom bombasının açığa çıkardığı o tarifi olmayan ısı ve parlaklık dalgasıdır. Buna açık alanda maruz kalındığı takdirde kurtulmak pek tabii imkânsızdır. Üstelik patlamanın hemen ardından feci bir şok dalgası gelir ki, bu da enkaz parçalarını sağa sola savurarak yine açık arazide kalan insanların ölümüne sebep olabilir. Fakat bu iki şeyden korunabileceğiniz bir ortamdaysanız, sizin için henüz hiçbir şey bitmiş değil…

atomic_bomb

Bu savı desteklemek için iki örnek sunabiliriz. Mesela, 1955’de Nevada’da gerçekleştirilen bir denemede 29 kilotonluk bir atom bombası kullanılmıştı ve bölgeye yalnızca on beş dakikalık uzaklıkta bulunan betonarme bir bina yıkılmadan ayakta kalmayı başarmıştı. Bu demek oluyor ki, binada saklanan insanlar da eğer ilk başta açığa çıkan o ısı ve ışık dalgasından kaçınmayı başardıysa, olası bir saldırıyı sağ atlamış olacaktı. 1957’de iki kilotonluk bir bombayla yapılan başka bir denemede ise bölgeye yalnızca üç kilometre uzaklıkta bulunan Birleşik Devletler subayları bütün olayı hiçbir sıkıntı yaşamadan gözlemlemişti. Hatta bu olay ilerleyen hayatlarına da etki etmemiş olacak ki çoğu seksen yaşını görmüştü.

Kısacası bir nükleer saldırıyı sağ atlatmak için hayati kural, saklanacak bir yer bulmaktır. Kaçmak hiçbir şekilde sizi kurtarmaz, hatta bombanın açığa çıkaracağı o korkunç ısı ve şok dalgasına açık arazide maruz kalmanıza sebep olur. Üstelik toplu bir kaçışın yaratacağı panik durumu ve paniğin yaratacağı artçı etkiler ikinci bir saldırı kadar etkili olacaktır. Kaçmak yerine kapalı bir alanda, ısı ve şok dalgasından korunmak hayatta kalma şansınızı büyük ölçüde arttıracaktır. Hiroşima saldırısındaki ölüm oranının o denli yüksek olmasının esas sebebi insanların saldırıya hazırlıksız yakalanmasıydı. Sokaktaki insanlar, başlarına gelecekten habersiz halde gökyüzüne bakıyor, öylece süzülen o esrarengiz uçağın ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Saldırıya tam anlamıyla açık alanda yakalanmışlardı. Bu olaydan hemen hemen otuz yıl kadar önce gerçekleşen Halifax Patlaması’nda da insanları öldüren şey aslında patlama değil, patlamanın sebep olduğu şok dalgasıydı.

Halifax Patlaması’nın etkileri, 1917

Halifax açıklarında, patlayıcılarla dolu bir kargo gemisi diğer bir gemiyle çarpışmış ve bu büyük bir patlamaya sebep olmuştu. İnsanlar, özellikle de pencerelerinin önünde durup (muhtemelen) patlamanın nerede gerçekleştiğini görmeye çalışanlar, şok dalgasının savurduğu enkaz parçaları yüzünden ölmüştü. Halifax Faciası’nı günümüz şartlarında gerçekleşecek bir nükler saldırının yıkıcılığı ile kıyaslamak belki doğru değil, fakat bu olay insanlık tarihindeki en ölümcül patlamalardan biri olarak biliniyor ve (daha yıkıcı olsa da) benzer bir olaydan nasıl sağ çıkabileceğimizi bize gösteriyor. Yani pencere ve kapılardan muhakkak uzak durmak gerekiyor. 2020 senesinde Beyrut’ta gerçekleşen patlamada da neredeyse şehirdeki bütün camlar paramparça olmuş ve ciddi bir tehdit açığa çıkarmıştı.

Gelgelelim nükleer saldırılar, sıradan patlamalardan farklıdır. Atom bombasının patladığı o kritik anı atlattıktan sonra bile tehlike devam etmeyi sürdürecektir. Saldırı örneğin bir şehre gerçekleştirilmişse, o şehir büyük ihtimalle radyoaktif bir kül yağmuruna maruz kalmış haldedir. Fakat iyi haber şu ki radyoaktivitenin yol açtığı tehdit ilk yirmi dört saatin ardından büyük ölçüde azalacaktır. Dolayısıyla hayatta kalma şansınızı arttırmak için ilk yirmi dört saat boyunca saklanmaya devam etmeniz gerekir. Üstelik nükleer atıkların herhangi bir şekilde size temas etmesini önlemelisiniz. Tüm bunların ardından büyük olasılıkla insanlık tarihinin en korkunç olaylarından birini deneyimlemiş ve bundan sağ kurtulmuş olacaksınız.

Hazırlayan: Tuğrul Sultanzade | Kaynak

Yazar: Konuk Yazar

Bu içerik bir konuk yazar tarafından üretilmiştir. Siz de sitemizin konuk yazarlarından biri olabilirsiniz. Yapmanız gereken tek şey, kaleme aldığınız bilimkurgu temalı makale ve öykülerinizi bilimkurgukulubu@gmail.com adresine göndermek. Editör onayından geçen yazılarınız burada yayımlanıp binlerce okurun beğenisine sunulacaktır. Gelin bu arşivi birlikte büyütelim...

İlginizi Çekebilir

Kıyamet Saati: İnsanlık, Yok Oluşa Hiç Olmadığı Kadar Yakın!

Kıyamete “100 saniye” kaldı ve gece yarısı olduğunda, bizim için her şey bitecek… Kıyamet Saati …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin