Bilimsel çalışmaların ürünleri, özellikle halkın kullanımına sunuluyorsa disiplinlerarası bir çalışmayla dile de kazandırılır. Bazen önce bilimkurgu hayal eder, sonra bilim yapar. Bu durumda ürünü dile kazandırma aşaması atlanır; çünkü bir bilimkurgucu bu işi çoktan yapmıştır bile. Geriye sadece anadilinize çevirmek kalır ki, diliniz zenginse işiniz çok daha kolaydır.
“Bilimkurgu temalı ilk sözlük” ünvanına sahip Brave New Words‘ün editörü sözlük bilimci Jeff Prucher, dile bilimin kazandırdığı sanılan ama aslında kaynağını bilimkurgudan alan terimleri listelemiş. Bize de bu kelimelerin tarihini ve kökenlerini araştırıp Türkçe karşılıklarıyla birlikte derlemek düştü.
Robotik (Robotics)
Çek dilinde işçi anlamına gelen robot sözcüğü ilk kez Çek yazar Karel Čapek‘in R.U.R. – Rossum’s Universal Robots (1920) eserinde karşımıza çıkar. Ancak pek çok dile yerleşmesini sağlayan ünlü Three Laws of Robotics (Üç Robot Yasası) ile Isaac Asimov olmuştur. Robot bilimci (roboticist) ve sıfat olan robotik (robotic) sözcüklerini de Asimov türetmiştir. Robot sözcüğünün pek çok dilde hala olduğu gibi kullanılması şüphesiz Asimov’un eserlerinin başarısıyla alakalıdır.
Genetik Mühendisliği (Genetic Engineering)
İlk kez Jack Williamson‘ın 1941 tarihli kitabı Dragon’s Island‘da karşımıza çıkan genetik mühendisliği kavramı, başlarda dilde yer edinememiştir. 1954 yılında Poul Anderson, Big Rain adlı novellasında Genetik Mühendisi‘ni türetince Williamson’ın Genetik Mühendisliği de bilinir olmuştur. Türkçe karşılığı dile yerleşseydi bugün daha çok “kalıtım mühendisliği” şeklinde kullanacaktık.
Sıfır Yerçekimi (Zero Gravity/Zero G)
Dünya’nın kütle merkezinde yerçekiminin etki etmemesi durumu, ilk kez bilimkurgu dergisi Wonder Stories‘in çizerlerinden Jack Binder‘in iki sayfalık If—! köşesindeki IF Science Reached the Earth’s Core (1938) adlı makalesinde isimlendirilmiştir. Binder, makalesinde insanların Dünya’nın merkezine ulaşabildikleri bir teknoloji hayal eder. Bu kurguya göre Dünya’nın kütle merkezi eriyik halde değil, aksine tatilcilere ağırlıksızlığın heyecanını tattıran yerçekimsiz bir cennettir.
Arthur C. Clarke, 1952 tarihli Islands in the Sky romanında bu terimi zero g şeklinde kullanmıştır.
Derin Uzay (Deep Space)
Uzaydaki tüyler ürpertici boşluğu ifade eden derin uzay, uzayın evden uzak yerleri için de kullanılır. Dile kazandırılışı Edward Elmer Smith‘in Amazing Stories dergisinde yayınlanan 1934 tarihli Triplanetary romanıyla olmuştur. Smith, uzayın ürperticiliğini tanımlarken deep sea (derin deniz) benzetmesinden faydalanmıştır.
İyon Sürücüsü (Ion Drive)
İstikametin tersi yönüne yüklü parçacıklar fırlatarak uzay aracına ivme kazandıran motor türüdür. Genetik mühendisliğinin de isim babası olan Jack Williamson‘ın 1947 tarihli kısa romanı The Equalizer‘da karşımıza çıkar. Teori 1906 yılında ortaya atılmış olsa da kavramı bilimkurguya borçluyuz. İyon sürücüleri 1970’lerde uygulamaya geçirilmiş ve pek çok uzay aracında kullanılmıştır.
Basınç Giysisi (Pressure Suit)
Kullanıcısına sabit basınç ortamı sağlayan kapalı tulumu, genellikle uzay boşluğunda veya farklı yerçekimi koşullarında bulunan gelişmiş canlıların kullandığını görürüz. Derin uzay gibi bu kavramı da dile kazandıran Edward Elmer Smith‘in üretken zihni olmuştur. İsim türetme konusunda oldukça başarılı olsa da, Smith’in hayal gücünün gerçekçilikten biraz uzak olduğu söylenebilir; zira The Skylark of Space‘te (1928) hayal ettiği basınç giysileri kürkten yapılmaydı.
Virüs (Virus)
Kendini kopyalayabilen bilgisayar programlarını biyolojik virüslere benzeten isim Dave Gerrold‘dur. 1972 tarihli When HARLIE Was One‘da yapay zeka HARLIE, psikolog kontrolünde çocukluktan yetişkinliğe geçerken bir yandan da kapatılma tehdidine karşı koymaktadır. Bu sırada başka bir bilgisayara bulaşan program, virüs olarak adlandırılmıştır.
Solucan (Worm)
John Brunner‘ın 1975 tarihli The Shockwave Rider adlı romanında distopik bir gelecekten kaçmaya çalışan hacker, ağ üzerinde kendini tıpkı bir solucan gibi yayabilen zararlı bir yazılım kullanır. Bu terimin dilimize pek yerleşmemiş olması, zararlı yazılımları virüs adıyla genelleme alışkanlığımızdandır.
Gaz Devi (Gas Giant)
Büyük oranda gazdan oluşan Jüpiter ve Satürn gibi büyük gezegenler, James Blish‘in Solar Plexus adlı öyküsünde gaz devi adını almıştır. Öykü önce 1941’de yayınlandıysa da, bu ilk versiyonunda gaz devi terimi geçmiyordu; 11 yıl sonra Beyond Human Ken antolojisine alınırken eklenecekti.
Hazırlayan: Sibel İnce | Kaynak: Oxford University Press