Western türünü hepimiz sinemadan biliriz. Hani şu karizmatik kovboyların koloni ya da Amerikan iç savaşı döneminde cirit atıp azılı suçluları yakaladıkları, herkesin birbirini kurşuna tuttuğu çift kapılı barlarda birer bira içip filmin sonunda da güzel kadınlarla oldukları filmler var ya, onlar. Çoğumuz Western türü filmleri TRT’de pazar günleri saat 9’da yayımlanırken izlemiştir, hâlâ da yayımlanmaya devam ediliyor. Uzay Westerni, orijinal adıyla Space Western, bu filmlerden ve Amerikan kültüründen ilhamını alır. Robotik atlara binen ya da uzay araçlarını süren kovboyların Dünya dışı gezegenlerde kurulan yeni kolonilerde aşık attığı bir türdür.
Türün dinamikleri olan uzay ve vahşi batı ögelerinin birleşimi insana komik gelebilir. Bu bakımdan ciddiye alınması zor ve okunması az bir türdür. 1920-1930’lu yılların ucuz kâğıt dergilerinde kendine yer bulmuş ve ilk keşfedildiğinde çok tutmuştur. Weird Tales, Amazing Stories, Astouding Stories gibi dergilerde boy gösteren tür, en parlak günlerini de pulp edebiyat döneminde yaşar. Hatta bu dönemde Space Western adıyla çıkan ve sadece bu türden hikâyelerin yayımlandığı türe özel bir dergi bile vardır.
Uzay Westerni illâki kovboyları içermek zorunda değildir. Kovboylar olmadan da uzay westerni yazılabilir. Uzak gezegenlere koloni kuran Dünya’nın, bir uyduyu dış uzaydan gelebilecek tehditlere karşı ileri karakol olarak kullandığını, burada yalnızca askeri yerleşimlerin kurulduğunu ve sadece askerlerin yaşadığını düşünün. Bu da uzay westerni sınırları içinde değerlendirilir. Sinemada ise harikalar yaratmış bir türdür. Türün en ünlü örneklerini Star Wars evreninde görürüz. Han Solo, bir örneği olarak uzayda avare dolaşır, kendi yoldaşı vardır. Kadınlarla takılır ve uzayın korsanlarıyla ya da kötü adamlarıyla savaşır.
Tipik bir uzay westerni kahramanı olarak Han Solo fazlasıyla ünlüdür, günümüzde dahi ilgiyle maceraları takip edilmektedir. Western filmlerinin çağı çoktan geçmiş olmasına rağmen, uzay westerni hâlâ yaşamaktadır. 2010’lu yıllarda yeni bir sıçramaya sahne olan bu alt tür, dönemin ortasına doğru popülaritesini kaybetmiştir ama henüz tükenmemiştir. Firefly, Cowboys & Aliens, Cowboy Bebop, The Mandalorian gibi yapımlar da aynı şekilde bu alt türün sinematik sınırları içinde yer alır.
Uzay westerni, eser vermesi sıkıntılı bir tür çünkü daha önce de söylediğimiz gibi tek bir cümleyle hikâyeniz ciddiyetten uzaklaşıp bir komedi resitaline dönüşebilir. Uzay operasıyla aralarında sıkı bir kardeşlik vardır. Uzay operasında da, uzay westerninde de ögeler ortaktır. Sürekli uzayda dolaşmak, uzay gemileri, dış uzayda yer alan ıssız gezegenlere gidip oraları kolonileştirmek vb. Bütün bunlar bilimkurgunun alt türlerinde kolaylıkla tespit edebileceğimiz ögeler olarak görülebilir ama yoğun olarak bu iki alt tür diğerlerinin arasından bir adım öne çıkar.
Özellikle de Star Wars evreni içerisinde iki alt türün birbiriyle bu kadar iç içe geçebilmesini sağlayan şey de bu ögelerin yoğun olarak bulunmasındandır. İlk popüler bilimkurgu ve fantezi yazarlarından birisi olan Edgar Rice Burroughs’un Marslı John Carter serisinin ilk kitabı olarak yazdığı Mars Prensesi romanı da bir tür uzay westernidir. Burroughs, o günün teknolojisiyle Mars’ı başarılı ve gerçeğe yakın bir şekilde betimler. Yazar aynı zamanda Tarzan’ı da yazmıştır. Tür içindeki eserlerin çoğu bugün dahi Türkçeye çevrilmediğinden dilimizde bulunup okunabilecek eser azdır. Tür esas olarak sinemadaki bilimkurgunun sınırları içinde yer alır, edebi açıdan bilimkurguda pek de ciddiye alınmamıştır. Bunun nedeni ise pulp türlerinin revaçta olduğu bir dönemde ikisini bilimkurgu ile başarılı bir şekilde birleştirebilmesidir. Kim bilir, belki ileride tekrar Uzay Westerni popüler olur ya da daha fantastik anlamda börk giymiş Alpleri türün içine yedirilmiş bir hâlde görürüz…
Hazırlayan: Emrecan Doğan