Bilimkurgunun Anti-Yerçekimi Araçlarına Dair “Ufak” Bir Ayrıntı

Neredeyse her türden bilimkurgu eserinde on yıllardır, kerameti kendinden menkul tekno-büyüsel anti-yerçekimi araçlarını izliyoruz. Ne de olsa devasa bir aracın havada kolaylıkla süzülebiliyor olması kadar “GELECEK” diye bağıran pek az şey var. Buna rağmen, filmlerde ve dizilerde gördüğümüz onca farklı anti-yerçekimi aracının hiçbiri, olmazsa olmaz görünen bir detayı göz önüne almış gibi durmuyor. Tamam, anti-yerçekimi tamamen kurgu eseri bir konsept. Yine de böyle bir şey gerçekte var olsa nasıl çalışırdı diye düşündüğümüzde, bizim vardığımız sonuca varmak çok zor değil: Epey pislik çıkararak.

Örneğin, popüler kültürdeki en bilindik anti-yerçekimi aracını ele alalım: Luke Skywalker’ın X-34 landspeeder aracı (veya Star Wars evrenindeki herhangi bir landspeeder da olur gerçi). Star Wars evreninde landspeeder araçları “itici kaldıraç” denen mekanizma ile çalışır. Bir tür hovercarft veya hava yastığı sistemi olmadığı ortada, çünkü aracın altındaki havada herhangi bir titreşim, kıpraşma yok. Özellikle de söz gelimi Tatooine gibi toz toprak içindeki bir gezegende aracın altındaki alanın bu kadar sakin olması mümkün değil. Bu tür bir aracın tam altındaki alanda azaltılmış bir yerçekimi alanı yaratarak çalıştığını varsaysak bile, bu durum aracın yerçekimi etkisinden etkilenmemesine ve yere düşmesine yol açardı. Ayrıca bu azaltılmış yerçekimi alanına giren her cismin aynı etkiye maruz kalması gerekmez miydi?

Tabii, bu gibi anti-yerçekimi araçlarının çalışma prensibinin, yalnızca araç üzerindeki yerçekimi etkisini sıfırlama şeklinde olduğu iddia edilebilir. Sonuçta tüm bunlar bir kurgu olduğundan, bu makul bir varsayım. Yine de, “anti-yerçekimi alanı” tabirini o kadar çok bilimkurgu eserinde gördük ki, bu açıklama bizlerde bir tür yerçekimi sıfırlama alanı yayılımı olarak çalıştığı izlenimi uyandırıyor. Bu araçların böyle bir alan yaydığı varsayımından devam edelim.

Durum gerçekten böyle olsaydı, araçla yer arasında kalan bölgedeki tozlar ve hava molekülleri yerçekiminden azade bir şekilde yukarı doğru yükselmeli, ardından tekrar yerçekimine kapılıp yere düşmeli ve tekrar yükselerek sürekli akan dalgalar misali bir döngüye girmeliydi. Tabii, aynı zamanda yanlışlıkla da olsa bu alana giren diğer çer çöpün de yerçekiminin çekici kollarından kurtulması gerekirdi. Dolayısıyla, bu tür bir yerçekimi aracının altında aşağı yukarı sürekli dolanıp duran bir ıvır zıvır yığını oluşması gerekirdi.

Bu durum nasıl önlenebilir bilemiyoruz. Üstelik hareket ettikçe, aracın altında yerçekiminden etkilenmeyen hava kütlesi başka çer çöpü de kendine çekecek bir vakum etkisi yaratacaktır; hâliyle de küçük taşlardan uzay sigarası izmaritlerine, kola kutularından bozuk ışın kılıcı bataryalarına kadar etrafta ne varsa aracın altına çekilecektir. Anti-yerçekimi araçlarının park edildiği otoparklar tam bir çöplük olsa gerek; böyle bir yeri sürekli temizleyip durmak gerekir. Aslında bu durumda yere uzun bir ağ bile gerilebilir, böylece araçlar ağın üstüne park edilmişken aşağıdan çekecekleri onca pislik ağa takılıp kalır, oradan da bir tür çöplüğe falan gönderilebilir.

Aklımıza bu bahsettiğimiz olasılığı göz önüne alan tek bir bilimkurgu eseri geliyor: Neill Blomkamp yapımı District 9. Filmin sonlarına doğru bir sahnede, dev bir uzay gemisi bir tür ışınla (bahsettiğim anti-yerçekimi teknolojisini kullanmıyor da olabilir tabii) başka bir devasa nesneyi kaldırırken görülüyor. Nesnenin yanında yüzlerce taş toprak da birlikte yükseliyor.

Anlatmaya çalıştığımız şeyi görüyor musunuz? Anti-yerçekimi sayesinde havalanan herhangi bir aracın altındaki alanda da, alan ne kadar küçük olursa olsun, buna benzer bir çekim alanı oluşmalı.

Buradan bütün bilimkurgu filmi yapımcılarına, yönetmenlerine ve yazarlarına sesleniyoruz: Eserlerinizde anti-yerçekimi araçları kullanmayı düşünüyorsanız, lütfen bu küçük ama önemli detayı da göz önünde bulundurun. Yarattığınız evrenin inandırıcılığı ciddi ölçüde artacak, inanın…

Kaynak

Yazar: Erkam Ali Dönmez

Oyun sever, oyun oynar, oyun çevirir, oyun yapar.

İlginizi Çekebilir

battlestar galactica

Battlestar Galactica’nın Bilimkurguda Bıraktığı Derin İzler

Battlestar Galactica, kendi yarattığı robotlar tarafından soykırıma uğrayıp kaçak durumuna düşen bir grup insanın hikâyesi …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et