Bilimkurgu eserlerinde, özellikle film ve dizilerde kullanılan cihaz, aksesuar ve gereçler her zaman ilgi çekmiştir. Örneğin, ilk Matrix filmi gösterime girdiğinde başlattığı “Matrix Gözlüğü” ve Nokia cep telefonu kasırgasını yaşı yetenler hatırlayacaktır. Tabii Matrix Resurrection’la birlikte Nokia, 8110 4g’yi piyasaya sürme fırsatını kaçırmadı.
Bu yazıda filmlerde ve TV şovlarında onlarca yıldır gördüğümüz bükülebilen, katlanabilen ve hatta gazete gibi dürülebilen ekranlara sahip cihazlara göz atacağız. Umarız ki bu göz alıcı cihazlar günümüzün tablet ve cep telefonlarının ulaşacağı zirveleri gösteriyor olsun. 2022’nin başında Samsung’un dürülemese de katlanabilen Flex telefonları o günlerin çok da uzakta olmadığını gösteriyor sanki.
Filmlerde ve dizilerde yer alan portatif cihazlar sadece güzel görünmekle kalmayıp gerçekten yaşam kalitemizi de artırabilir. Bunun için üç kurgusal temel özellik öne çıkıyor:
- Sonunda büyük ekranınızdan ödün vermeden küçücük bir telefonu yeniden taşıyabileceksiniz.
- Asla rahatça yanınızda taşıyamayacağınız ekranlar (çünkü çok büyükler) sonunda elinizin altında olacak.
- İhtiyacınız olan her şey için her zaman mükemmel boyutta bir ekrana sahip olabileceksiniz.
Bu cihazların yer aldığı dizi ve filmlere bir göz atalım.
Westworld
İlk önce karanlık tonu ile kalplerimizi fetheden Westworld ile başlayalım, çünkü bu dizideki üçe katlanabilen tablet, Samsung’un gerçekte oluşturmak istediklerine en yakın olanı gibi görünüyor. Westworld’de cepte taşınabilen bu cihaz, Delos çalışanları tarafından günümüzde bir akıllı telefon veya tablet gerektiren her işte kullanılıyor: Westworld’un robotlarının davranışsal programlamasını değiştirmek, aynı zamanda sıradan telefon görüşmeleri yapmak, GPS konum takibi, artık aklınıza ne gelirse…
Cihaz bugünün tabletlerinden daha büyük değil, ama 1 numaralı özelliği sağlamasa da 2 numaralı ilkeyi karşıladığını söyleyebiliriz. Çünkü birkaç sahnede ceplere sığdığını görüyoruz. Bu da benzer boyutta bir ekrana sahip gibi görünen Surface Pro veya iPad Pro’dan çok daha taşınabilir olduğunu gösteriyor. 3. özelliğe gelince, sadece Dr. Ford ve Bernard’ın programlama stilleri arasındaki farka bakın: Ford genellikle sadece iki ekran kullanmayı tercih ederken Bernard üçünü de kullanıyor.
Looper
Dikkatli olmazsanız ıskalayacağınız esnek bir telefon, The Last Jedi’dan yıllar önce, yönetmen Rian Johnson’ın zaman sıçramalı draması Looper‘da vardı. Iskalamanızın nedeni mi? Telefon bir origami gibi katlanarak küçülüyor. Çoğu sahnede zar zor fark ediliyor.
Dayanıksız ve ince tasarımı, telefona yazmayı her ne kadar zorlaştırsa da 1 numaralı özelliği karşılıyor. Tüm beklentilerimizi karşılayan akıllı bir telefon olmasına ek olarak makul boyutta bir ekran sunuyor. Dolayısıyla da en küçük cebe bile sığabiliyor.
Bu YouTube videosunda Looper’daki telefonun tasarımından detaylıca bahseden VFX sanatçısı David Ridlen’ı izleyebilirsiniz.
Earth: Final Conflict
Star Trek yaratıcısı Gene Roddenberry’nin bir diğer dizisi Earth: Final Conflict, bize inanılmaz derecede küçülebilen bu aygıtı 1997’de getirdi. Global Link’e merhaba deyin. O hem bir kişisel iletişim aygıtı, hem tarayıcı, hem de bir akıllı telefon. En önemli farkı muhtemelen içeriye dürülen ekranı.
“Muhtemelen” diyoruz çünkü hangi bölümü izlediğinize bağlı olarak mekanizma farklı şekillerde çalışıyor. Bazen ekran doğrudan dışarı çıkıyor, bazen kendi kendine çalışıyor ve bunlar da çoğu zaman kamera dışında oluyor (böylece göremiyoruz).
Oyuncular genellikle ceplerinde değil kemerlerinde taşıdıkları için çok küçük bir telefon değil, ancak çeşitli işler için esniyor gibi görünüyor. (Enfeksiyon taraması yaparken kesinlikle daha geniş.) Öyleyse, burada 3 numaralı özelliğin karşılandığını varsayalım. İhtiyacınız kadar ekran.
Star Trek Beyond
Star Trek Beyond, genişleyen ekran ve tıbbi tarama fikrini Teşhis Sargısı (Diagnostic Wrap) ile ileri noktaya taşıyor. Tasarımcı Chris Carlozzi’ye göre, Teşhis Sargısı temel olarak süper boyutlu bir Star Trek tricorder (ansiklopedik bilgi ve teşhis yeteneklerine sahip küçük bir el tarayıcısı) ve baktığınız şeyi size göstermek için muazzam bir artırılmış gerçeklik ekranı sağlıyor. Yani biraz Google Lens gibi.
İstilacı uzaylılardan gelen disrupter ateşinden kaçarken bu boyutta geleneksel bir tableti taşımanıza imkan yok. Ancak ekran katlandığından ikinci özelliği sağlıyor.
Minority Report
Star Trek Beyond’un esnek holografik tableti hakkında bilmeniz gereken bir şey daha var: Minority Report bunu 14 yıl önce yaptı. Spielberg filmi, 1999’da geleceğin doğru bir resmini çizebilmek için dünyaca ünlü teknoloji vizyonerlerini bir araya getirdi ve fikirlerini aldı. Sonuç olarak, mantıklı olsun ya da olmasın, film fütüristik arayüzlerle dolu.
2 numaralı özellik, 2054 vatandaşlarının dünyayı umursamadan oldukça büyük ekranları taşımasına izin veriyor.
Firefly
Firefly’ı buraya ekliyoruz çünkü herkes Firefly’ı sever. Kuraldır.
Dürüst olmak gerekirse, Firefly’ın esnek ekranları diğerlerine göre zayıf. Ancak e-kağıdın çok sıradan olduğu ve arka plana karıştığı bir dünyaya dair ipuçları veriyor. Tek kullanımlık olarak bile iş görebiliyor. Ve resimdeki haritanın güzel ve sıkı bir şekilde toplanıp dürüldüğünü bildiğimiz için de 2 numaralı ilkeyi karşılıyor.
The Expanse
The Expanse pek çok açıdan inanılmaz bir bilimkurgu eseri. Bu açılara yeni birini de ekleyelim. Dizideki “el terminalleri” bize katlanır ekranların üç bilimkurgu faydasını bir pakette veriyor.
Aslında katlanmıyorlar; bu yarı saydam tabletler fiziksel değil, holografik uzantılara sahip. Ancak hacimsel projeksiyonlar aynı şeyi sağlar: Kullanıcılar ne zaman ihtiyaç duyarsa, daha fazla bilgi ve daha fazla “düğme” sunan iki boyutlu büyük bir ekran.
The One
Bu son derece kötü Jet Li filminde döner katlanır ekranlı bir telefon vardı.
Daha doğrusu alternatif evren polislerinin Jet Li’yi kovalamak için kullandığı, bir solucan deliği yeniden hedefleme cihazı. Bu retro görünümlü katlanır cihaz filmdeki nadir güzel şeylerden biriydi.
The Hitchhiker’s Guide to the Galaxy
Her ne kadar The Hitchhiker’s Guide to the Galaxy harika olsa da, serinin 2005 uyarlaması bu listedeki en sıkıcı katlanır ekranlı cihaza sahip. Sadece katlanabilen ekrandan yapılmış bir bilgisayar kitabı. Ancak yine sayılı örnekler arasında olduğu için listeye ekledik. Sayılı diyoruz, çünkü gerçekten de öyle.
Bunun nedeni kısmen tabletlerin ve telefonların kendi başlarına yeterince fütürist fikirler ve cihazlar olmaları. Bunun yanında, bir sonraki vizyonunun öncelikle şeffaf tabletlere ve genellikle holografik ekranlar olarak bilinen hacimsel projeksiyonlara göç ettiği görülüyor. Iron Man 2’de Tony Stark’ın katlanabilir dev bir tablet çıkarmasına gerek yok. Yakındaki bir televizyonu ele geçirmek için şeffaf telefonunu kullanıyor.
Make It So: Interaction Design Lessons from Science Fiction kitabının yazarı Chris Noessel, film yapımcılarının neden katlanabilir yüzeyler yerine şeffaf ekranları tercih edebileceği konusunda birkaç tahminde bulundu. İşte söyledikleri:
- Katlanır bir tablet oluşturması zor: Çok fazla iş var. (Düz, kare ekranlar oluşturmaktan daha fazlası.) Deforme olmuş bir yüzeyi inanılır bir şekilde haritalandırmalı, kamera ve aktör hareketini mükemmel bir şekilde takip etmeli ve tüm bunları ışığı ve gölgeyi inandırıcı bir şekilde yansıtırken yapmalı.
- Anlatı İnanılırlığı: Dünya yaratımcıları, ekranın neden eğri veya katlanır olduğunu cevaplamak zorunda. O zaman teknoloji ve onunla ilişkili tüm cihazlar, bu tür şeylerin beklendiği her yerde görünmeli.
- Zor okunabilirlik: Bükülme, metnin bir kısmının önemli ölçüde deforme olduğu anlamına gelir ve bu nedenle iletilmesi amaçlanan herhangi bir bilgi daha zor iletilir.
- Anlatı Getirisi: Özellikle yüksek bütçeli (ve dolayısıyla riskten kaçınan) filmlerde, her yeni teknolojinin ekonomik ve anlatısal bir maliyeti vardır. Anlatı getirisi maliyete değmiyorsa kullanılmaz. Katlanabilen ekranlar yüksek teknolojiyi şeffaf ekranlar veya hacimsel projeksiyonlar kadar göstermeyebilir.
- Bir ekranı ve bir karakterin ekrana tepkisini aynı anda görebileceğiniz çekimler için de söylenecek bir şey var. Şeffaf ekranlar bunun için harika.
Yine de, katlanabilen cihazların gerçekten gelecek mi, yoksa hologramlara dokunana kadar geçici bir durak mı olduğunu merak etmeyi sürdüreceğiz.