“Merhaba, geleceğe hoş geldiniz. San Dimas, Kaliforniya, 2688. Size söylüyorum, burası harika! Hava temiz, su temiz, hatta toprak bile… temiz! Sonunda herkes mini-golfü bırakıp bovlinge başladı. Ve iletişim kurduğumuz diğer gezegenlerden daha fazla harika su kaydırağımız var. Size söylüyorum, burası harika!” – -Rufus, Bill & Ted’s Excellent Adventure
Geleceğin kıyamet senaryoları veya korkunç distopyalarla dolu olmadığı, bunun yerine bütün problemlerimizin geride kaldığı veya en azından büyük oranda azaldığı hikâyeler düşündüğünüzden de eskidir. Bu optimizm kurguda yalnızca dünya inşasında değil, karakterler bazında da karşımıza çıkabilir. Kahramanlarımızın bazıları geleceğe umutla bakıyor olabilir. Bilimkurgunun geleceğe bakışı, nesiller boyunca bir döngü gibi değişmiştir. İkinci Dünya Savaşı sonrasında özellikle ABD’deki optimist havada yazılan eserler; uçan arabaların gökleri doldurduğu, gezegenler arası seyahatin kolaylaştığı, demokrasinin zirve yaptığı ve insan haklarının evrensel düzeyde kabul edildiği tasvirler sunar.
60’ların sonu ve 70’lerde ise Vietnam Savaşı’nın vahşeti, televizyonların yaygınlaşmasıyla insanların oturma odalarına kadar girmiş, bir karşı-kültür hareketi doğmuştur. Bu dönemin eserlerinde sıklıkla distopyalar işlenir. Ancak bu eserlerde bile genellikle kahramanlar başarıyla mücadele eder, diktatörleri devirir, sırları açığa çıkarır ve bir şekilde distopyanın sonunu getirir. Örneğin Logan’s Run ve Soylent Green filmlerinin sonunda kahramanlarımız distopyayı ifşa etmeleriyle halkın takdirini kazanır. Daha sonraki bir dönemde çekilmesine rağmen The Running Man‘de de durum benzerdir. 80’lerin ve 90’ların eserlerinde ise umut tamamen tükenmiş gibidir. Kurgusal evrenler düzelmez, hikâyenin sonunda aynı berbat hâlleriyle kalırlar. Zaten ana karakterin amacı çoğunlukla dünyayı kurtarmak değil, hayatta kalmak veya azıcık refaha kavuşmaktır. Yolculuklarında belki birazcık iyiliğe vesile olabilirler. Artık kahramanlardan ziyade anti-kahramanları takip ederiz.

Ütopyalarda çoğu zaman geleceğin toplumlarının bugünün değerlerine sahip olduğunu görürüz. Optimist bakış, o günün insanını değil, bizi mutlu edecek dünyalar arar. Bu nedenle geleceğin daha iyi olacağı fikri özellikle iki yerde yaygındır: Politikada ve inançta. Siyasetçiler mutlu yarınlar vadetmeyi sever, çoğunlukla bu şekilde seçilmeye çalışırlar. Dini metinlerin gelecek tasvirleri ise bilimkurguya daha yakındır. Gelecekten bir Mesih’in dönüşü gibi olumlu şeyler bekleyen takipçilere bir çeşit kurtuluş veya aydınlanma sunulur. Belki de bu, eski bilimkurgu yazarlarının optimizmine ilham kaynağı olmuştur. Örneğin özellikle Osmanlı fenni edebiyatında dönemin etkisiyle yazılmış ütopyalarda yoğun bir İslam vurgusu vardır.
Burada, bilimkurgu camiasında dindarlığıyla tanınan Orson Scott Card’ı anmadan geçemeyiz. İnançlı bir Mormon olan yazarın en popüler eseri Ender’in Oyunu, Hristiyanlıkta kıyametten hemen önce yaşanacağına inanılan kaos ve kargaşa döneminden esinlenerek yazılmıştır. İnsanların Mesih arayışı içerisinde bulunduğu, arka arkaya sahte/yanlış kurtarıcıların peyda olduğu bu dünya umuttan çok uzaktır. Ancak Card, Mormon peygamberi Joseph Smith’in hayatını fantastik bir alternatif tarihte ele aldığı Alvin Maker serisinde daha optimist bir bakış ortaya koyar.

Geleceğe yönelik optimizm kurguda farklı şekillerde işlenebilir. Örneğin jetpack kullanmanın hayalini kuran bir karakter, çok kötü bir yer olmasa bile yaşadığımız dünyadan memnun olmayacaktır çünkü eski bilimkurgu eserlerinin kendisine vadettiği milenyuma özlem duymaktadır. Zaten 2000’lerin başında etkili olan Y2K akımı, büyük oranla kurgudaki ve gerçekteki 21. yüzyılın zıtlığından doğmuştur. Başka bir karakter özelliği de dünyaya dolu tarafından bakmak olabilir. Kahramanlarımız, yaşadıkları gelecek bugünümüzden daha kötüyse bile geçmişten iyi olduklarına inanmıştır. Hatta belki biz de böyleyizdir; sonuçta teknolojinin getirdikleri, götürdüklerinden daha sık medyada yer buluyor. Birtakım edebiyat kahramanları ise çimenlerin daha yeşil, göğün daha mavi olduğu yerlerin hayalini kurarlar. Buraya ulaştıklarında tüm problemlerin çözüleceğine, her şeyin çok güzel olacağına inanmışlardır. Bazı karakterler için bu yer, şimdiden çok daha iyi olan gelecektir.
Son olarak, bilimkurgu optimizminin nostaljiyle tam bir kontrast oluşturduğunu söyleyebiliriz. Bu iki kavram tam zıt yönlere bakarlar ancak aynı şeyi görmeye çalışırlar: şu ankinden daha iyi bir dünya.
Kaynak: TV Tropes