Kendi küçük ama yüreğimizdeki yeri büyük olan Plüton, ilk olarak NASA, ESA ve M. Buie Araştırma Enstitüsü tarafından 2002-2003 yıllarında birkaç görselin birleştirilmesiyle kabaca haritalandırılmıştı. Görseller Hubble Uzay Teleskobu ile çekilmişti. Yukarıda 90 derecelik görseli olan Plüton’un üzerinde görülen renklerdeki kontrast farkları, cüce gezegenin atmosferindeki mevsimsel değişikleri işaret ediyordu. Yeni Ufuklar’ın varışına kadar, bu görseller Plüton’un en iyi fotoğraflarıydı.
Ardından 1 Temmuz 2013’te cüce gezegene daha 880 milyon km varken Yeni Ufuklar, uzun menzilli kamerası (LORRI) ile Plüton’un en büyük uydusu Charon‘u ilk defa gerçek zamanlı görüntüledi. Yukarıdaki görselde saat 11 yönündeki küçük gri nokta, Charon’un ta kendisi. Bu fotoğraf, gösterdi ki Charon tam da hesapladıkları yerde ve uzaklıkta idi. Charon, Plüton’dan yaklaşık 19.000 km’lik bir uzaklıkta yörüngede dolanıyordu. Görüntüde ise sadece 0.01 açı ötede. Evet, bu fotoğraf pikseller şeklinde görülüyor olabilir; ama unutmayın ki uzay aracı, cüce gezegenden 880 milyon km uzaklıkta ve sadece Teksas eyaleti büyüklüğünde bir gök cismine bakıyor.
Daha sonra ise Plüton’a henüz 114 milyon km’den fazla bir mesafe varken ilk defa renkli görüntüsü elde edildi. Kulağa çok uzakmış gibi gelebilir, ama aslında Plüton’un Dünya’dan 7.5 milyar km uzakta (Bu mesafe zaman zaman azalmaktadır) olduğu göz önüne alındığında gayet yakın. Bu görüntüler alındığında NASA, Yeni Ufuklar’ın aynı zamanda 16 km/s’lik hızı ile tarihe en hızlı uzay aracı olarak da geçtiğini açıkladı. Bu hızda 1 mm’den büyük her cisim, uzay aracı için tehlike yaratıyordu.
Mayıs ve haziran aylarında ise 60 milyon km’lik bir uzaklığın ne kadar büyük fark yarattığı tekrar anlaşıldı. Sonunda Plüton’un kıyılarına varılmıştı. Cüce gezegenin atmosferi ve kompleks yüzeyi artık görülebiliyordu. Yüzeyinden, tıpkı sıvı nitrojenin açık havada buharlaşmasına benzer olarak gaz çıkışları olduğu düşünülüyordu. Aynı zamanda primordial kayaç yapısı ile gezegenlerin nasıl oluştuğuna dair ipuçları verebilirdi.
Temmuz ayında artık yüzey şekilleri ve atmosferi netleşmişti. Bilim insanları artık ayrıntılı olarak cüce gezegen Plüton ve en büyük uydusu Charon’un yüzey şekillerine isimler veriyor ve jeolojik özelliklerini açığa kavuşturuyorlardı. Ta ki 13 Temmuz sabah saatlerinde 768.000 km uzaklıktan çekilmiş en net ve kaliteli görüntüsü elde edilene kadar. Artık kendisi küçük ama nam-ı büyük gezegenin bütün kuytu ve gizemli köşeleri aydınlanmıştı. Yalnız bir şey dikkat çekiyordu. Üzerinde 1.600 km çapında,”kalp” benzeri bir jeolojik oluşum vardı. Bu, insan algısından kaynaklı Pareidolia psikolojik fenomeninden ibaret olsa da sahte-bilimcilerin yorumlarını sıfır gözle bekleyeceğiz.
Plüton, bizim Güneş’ten aldığımız ışığın 1/1000’ini aldığı için malum güneş enerjisi ile çalışamayacak kadar uzakta olacak. Bu yüzden elektrik enerjisini plütonyum dioksit yakıtından alan küçük bir radyoizotop termoelektrik üreteci var. Bu reaktör, uygun radyoaktif bir maddenin bozunmasıyla ortaya çıkan ısıyı Seebeck efektiyle elektriğe dönüştürüyor. Yeni Ufuklar’daki üreteç ise yaklaşık 200 watt’lık bir enerji üretiyor. Yani evinizdeki ampul kadar. Ama Yeni Ufuklar’ın (her sistemini olmasa da) çalıştıracak güce sahip. Güneş’ten çok uzak olduğu için Plüton’da aklınıza sürekli gece olan bir gökyüzü geliyor olabilir; ama öyle değil. Plüton’da sabahları ”kapalı ve bulutlu” benzeri grimsi bir gökyüzü olduğu düşünülüyor.
14 Temmuz 2015 tarihinden itibaren 9 yıllık Plüton maratonu sona erdi ve Plüton’a en yakın geçiş gerçekleşti. Şimdi ve önümüzdeki aylar itibariyle yüzlerce çok detaylı Plüton ve Charon fotoğrafı almayı sürdüreceğiz. Şimdi ise yolu üzerindeki 2 Kuiper Kuşağı cismini daha incelemesi planlanıyor. Plüton’un kaşifi Clyde Tombaugh belki bu müthiş olaya tanıklık edemedi; ama küllerinin bir kısmı şu an o uzay aracında ve keşfedilmemiş denizlere yelken açıyor.