Geçtiğimiz aylarda yayın hayatına merhaba diyen Lagari Bilimkurgu Fanzini, yerli bilimkurgu edebiyatına katkıda bulunmak isteyen yazarların eserlerini okurlarla buluşturmaya son sürat devam ediyor. 3. sayısı ile dolu dolu bir içerik sunan Lagari, ek olarak Fankit serisinin 2. eserini de okurların beğenisine sundu. Ruhşen Doğan Nar’ın ‘’Uyan!‘’ adlı distopik öyküsüyle açılışı yapan serinin ikinci eseri yine kulübümüzün yazarlarından Tuğrul Sultanzade’nin Kırılgan Şarkı adlı öyküsü oldu. 20 bölümlük kısa bir roman olarak değerlendirebileceğimiz İnsan Başlı Tanrı‘nın yanı sıra ‘’Dizanteri Vampirleri’’, ‘’Bakteriyel Kozmos’’, ‘’Mantar Gecesinde İntihar’’ gibi kısa öyküleriyle yerli bilimkurguya farklı bir bakış açısı getiren Tuğrul Sultanzade, fütüristik bir distopya ile bir kez daha karşımıza çıkıyor.
Öncelikle Kırılgan Şarkı’yı okumak isteyen bilimkurguseverlere bir öneride bulunmak gerekiyor. Zira öykünün içeriği ve kurgusu, hiçbir ön bilgi edinmeden okuyanlar için değişik ve bir o kadar da yorucu gelecektir. Tuhaf kurgu olarak nitelendirebileceğimiz bir çağdaş bilimkurgu akımı olan Bizarro Kurgu hakkında ön araştırma yapmak şart. Tür hakkındaki önemli sayılabilecek tüm bilgileri de yine Tuğrul Sultanzade’nin enine boyuna kaleme aldığı bu makalede bulabilirsiniz.
Kırılgan Şarkı, kapağındaki görseli ile daha en baştan okurda bir merak duygusu oluşturmayı başarıyor. Sylvan Clownson’un çizdiği kapak görseli gerçekten bir hayli ilginç. Nostaljik bir sahne, birbirine geçmiş cesetler, cinselliğin tiksindirici hali, Neandertal İnsan ve onlarca çıplak beden… Tüm bunları tek bir görselde görmek, “Acaba bizi ne bekliyor?“, “Hangi geleceğin kapısını aralıyoruz?” gibi soruları da beraberinde getiriyor doğal olarak. Roman, öykü ya da herhangi bir yazı ürününde önemli olan noktalardan birisi de girişin etkileyici olabilmesidir. Girişin etkili olması, okurun eseri okuma eylemine devam etme olasılığını ciddi anlamda arttıran bir etkendir.
Kırılgan Şarkı’da bu etkileyiciliği pek bulamıyoruz. Bulamamamızın nedeni ise öykünün yukarıdaki bahsettiğimiz Bizarro Akımı ile yazılması. Bu nedenle öykünün ilk birkaç sayfasında kahramanımızın anlatımıyla olayları kavramaya ve bir yandan da yazarın oluşturduğu geleceğin dünyasına kendimizi adapte etmeye çalışıyoruz. Zira öykünün Bizarro Akımına olan uyumu ve yazarın bu konuya dair yetkin bilgisinin ve tecrübesinin üst düzeyde olması, bizim olayları ve tasvir edilen dünyayı anlamamızı zorlaştırıyor. Kurulan felsefi cümleler, karanlık ve puslu bir atmosferin yanında birbiri ardınca süren betimlemeler öyküyü okumayı zorlaştırırken, geleceğin dünyasındaki en büyük sorunun yalnızlık olduğuna tanık oluyoruz. Günümüz dünyasına baktığımızda ise bu durumun gelecekte yaşanma olasılığını güçlü olarak görüyoruz. Nüfus her geçen gün artsa da insanlığın teknolojik aletlerle geçirdiği süreyi hiç de azımsayamayız.
Öykünün ilerleyen bölümlerinde yazar, müzik dışında başka bir sanatın olmadığı ve intiharın hastalık gibi yayıldığı bir geleceği saçma, tuhaf, anlamlandıramadığımız paragrafların içine gizleyerek çarpıcı bir şekilde kaleme alıyor. Kırılgan Şarkı, pek çok bilimkurgusever için anlaşılması zor bir deneyim olsa da türün sevenlerini tatmin edecek nitelikte. Sultanzade’nin daha önceki öykülerinde ve Kırılgan Şarkı’da göze çarpan bir durum var. Bu durum da yerli bilimkurguya yeni bir soluk, yeni bir bakış açısı getirme çabası. Öte yandan yazar, Retrofütürizm yöntemini kullanarak yan karakterlerden birisi olan Neandertal insanını üç boyutlu yazıcıların etkin olarak kullanıldığı bir geleceğe yerleştirerek okurlarına farklı ve zengin bir içerik sunmayı başarıyor.
Hazırlayan: Ahmet Boyraz