Yapay zekâ, hikâye anlatıcılığının geleceği olacak. Çünkü yazarların, hikâyeleri daha önce mümkün görünmeyen bir şekilde anlatmasına izin verecek. Ancak yazarların bu fırsattan yararlanmaları ve değerli, ilgi çekici ve farklı ortamlarda iyi sonuç veren içerikler geliştirmeleri çok büyük çaba gerektirecek. Bunun için yapılması gereken 3 şey:
- Okuyucularınızı ve yolculuklarının neresinde olduklarını anlayın.
- Okuyucularınızın ve hedef kitlenizin farklı ihtiyaçları için yazın.
- Yeni ve yenilikçi biçimler deneyin.
Yapay zekâ, potansiyel iyi hikâyeler bularak ve yazılanlar hakkında önerilerde bulunarak yazma sürecine yardımcı olacak. İyi ve kötü yazma arasında büyük bir fark var ve yapay zekâ, kitleye hitap eden güzel öneriler verecek.
Buna iyi bir örnek, Max Pax’ın bir robot tarafından yazılan “Alacakaranlık” adlı aşk romanıdır. Romandaki 50.000’den fazla kelimenin yaklaşık 30.000’ini yapay zekâ 30 dakikada yazmayı başarmıştır. Pru kod adlı bu robot, Alan Turing Yapay Zekâ Enstitüsü tarafından oluşturulmuştur. Robot, yaratıcısına göre hem kendi kavramlarını uygulayabilen hem de deneyimlerinden öğrenebilen bir konseptin kanıtıdır ve alanında bir Kutsal Kase’dir.
Bu sistem, yapay zekânın hikâye anlatıcılığına nasıl fayda sağlayabileceğine iyi bir örnek. Sistem, karakter motivasyonunu, hikâye ilerleyişini, temayı ve dili bağlam yoluyla analiz etmek için yapay zekânın en güçlü algoritmalarından biri olan doğal dil işlemeyi kullanmaktadır.
Ek olarak, makinenin yapay zekâsı, içeriğin okuyucu tarafından nasıl algılanacağı konusunda net kararlar vermektedir. Roman, aşk türünü seven birçok okur nezdinde başarılı bulunmuştur.
Peki bunun bir yazar olarak sizdeki yansıması nedir?
***
Güzel bir soru ancak cevabı sonraya bırakılabilir. Yukarıdaki paragraflar biraz yetersiz kalıyorsa, öyle olması gerektiği için ve başlık da zaten ipucu verir nitelikte. Evet, bu giriş bir yapay zekâ tarafından veya daha doğrusu Inferkit’in metin oluşturma aracı tarafından yazıldı. Hızlı bir şekilde açıklamak gerekirse Inferkit, büyük miktarda veri işleyerek eğitilen ve OpenAI2 tarafından oluşturulan GPT-3 adlı bir dil tahmin modeli kullanıyor. (Generative Pre-trained Transformer 3) Çıktısı, insan metniyle eşleşecek kadar karmaşık olan ilk GPT modeli.
Yanlış anlaşılmayı ortadan kaldırmak için Alan Turing Enstitüsü, kod adı Pru olan bir robot geliştirmedi. Metin oluşturucular Doğal Dil İşleme’yi (NLP) kullanıyor, ancak NLP’nin kendisi bir algoritma değil ve olay örgüsü, karakter vb. üzerine. Ayrıca Alacakaranlık romanını Max Pax adında bir yazar yapay zekâ ile birlikte de yazmadı.
Yapay zekânın bu alandaki gelişimi harika ya da bakış açınıza bağlı olarak endişe verici olarak değerlendirilebilir. İyi ama gerçekten de yapay zekâ hikâye anlatıcılığının geleceği mi? Bu mümkün mü? İnternetteki metin oluşturma araçlarının zenginliği, kesinlikle bu alandaki yapay zekâ teknolojisine büyük ilgi olduğunu gösteriyor. Ancak bu araçların çoğu, metin yazarlığı veya teknik yazıdaki kurumsal ve ticari çıkarlara daha fazla hitap ediyor. Bu tür metinlerin kuru ve tahmin edilebilir doğasının taklitçiliğe açık olduğunu hayal etmek o kadar zor değil. Yine de bu yazının açılış paragrafları, yapay zekânın gerçek ve kurguyu ayırt edemediğini gösteriyor. Metin Üretici, makul bir metin yazma konusunda mükemmel bir yeteneğe sahip olabilir, ancak yapabileceği tek şey bu ve eğer kurgusal olmayan yazılar yazıyorsa bariz hatalardan kaçınmak için insan yardımına muhtaç.
Öte yandan bu durum, yapay zekânın sinir bozucu gerçeklere aldırış etmeden kurgu yazabilme konusunda daha başarılı olduğunun da bir kanıtı. Yine de, yoğun metafor veya zengin şiirsel dil ile katmanlı bir metin üretebileceğini söylemek için de henüz erken. Elbette, böylesi bir yazı için hâlâ insan dokunuşuna ihtiyaç var. Bunu anlamanın en iyi yolu onu teste tabi tutmak. Inferkit Yapay Zekâ şiir için tasarlanmadı, ama bu iş için üretilmiş uygulamalar da var. Örneğin poet-generator.org.uk bunlardan biri.
Siteye girmeniz ve birkaç anahtar kelime ve kullanması için bazı terimler seçmeniz gerekiyor. Uygulamanın çok kısa sürede size bir şiir yazıp verdiğini hayretle görüyorsunuz. Elbette ortaya çıkan işten memnun kalıp kalmamanız biraz da sizin şiire bakış açınızla ilgili. Ancak her hâlükârda yapay zekâyı bir metinden okumak, ortaya çıkardığı ürünü görmek ve örüntü tanıma kapasitesini incelemek kesinlikle cezbedici. Tüm bunlara rağmen, yapay zekânın temelde farklı bir yapı üzerinde çalıştığını belirtmekte fayda var. Çünkü makineler tarafından üretilenlerin altında metinsel yazı değil, daha çok hesaplamalı yazı var.
Cléo Collomb ve Samuel Goyet, “Bir bilgisayar için yazmak hesaplamaktır ve hesaplamak da yazmaktır, çünkü mantığa ve bir tür yazı olarak belirli bir matematik anlayışına kök salmışlardır,” diyor. Gerçekten de yapay zekâ bu mantığa dayanıyor, yani tüm metinsel öğeler, Doğal Dil İşleme’nin yaptığı gibi bilgisayarın biçimsel mantığına çevriliyor. Peki bu çeviride ne korunuyor, ne kayboluyor? Dilin biçimsel kuralları, konuşmanın bir kısmını etiketleme, lemmatizasyon vb. yoluyla korunuyor, ancak anlam – dillerin ifade ettiği şey – kayboluyor.
Yapay zekâ güdümlü metin anlam yaratmaz, onu insan metinlerinin derin kuyusundan toplar ve sonra yeniden dağıtır. Yani bir nevi anlam devşiriciliği yapar. GPT’nin ilk aşamalarında yapay zekâ metinleri daha çok birer eğlence nesnesiydi, yazdıklarını okuyup gülüyorduk. Bugün teknoloji daha karmaşık hâle geldikçe ve kurabileceği bağlantıların miktarı arttıkça, insan yazısının kalıplarını giderek daha fazla taklit edebildiğini, niyet ve taklit arasındaki ayrım çizgilerinin giderek daha fazla bulanıklaştığını görüyoruz.
Günümüzde yapay zekâ tarafından üretilmiş bir metni okuyup altındaki mesajı eşeliyorsak, bu kesinlikle büyük bir atılımın gerçekleştiği anlamına geliyor. Peki ama bunun anlamı ne? Yapay zekâ, edebiyatın tabutuna çakılmış son çivi mi olacak? Kusursuz taklit, niyetin ölümü anlamına mı geliyor? Elbette inovasyon, bir anlamda zaten bilinenin yeniden yapılandırılmasına dayanıyor, ancak başarılı inovasyon en azından bir çeşit rastgele yeniden yapılandırma da demek. Çağdaş kültür ve ideolojiye gömülü, tarihsel olarak konumlanmış bir yanıt.
Bir örnek vermek gerekirse, İngiltere’nin edebi modernistleri gerçekçi roman geleneklerinden sonsuza kadar kopmadı. Bunu, teknoloji ve medya ilerledikçe -Dickens ve Eliot’ın uzun romanlarının yetişemediği- yaşamın artan hızı, parçalanması ve Birinci Dünya Savaşı’nın trajedisi ve vahşeti nedeniyle yaptılar. Eski kurumların başarısızlığı, yeni bir tepkiyi, hayata anlam vermenin yeni bir yolunu gerektiriyordu. Yenilikleri rastgele değildi. Daha önce bir rahatsızlığa çare olarak gelenlerle yakın bir söylem içinde yazıldılar. Yenilikler anlamlı olduklarında kutlanır ve bir GPT’nin böyle bir yeniliği yapabilmesinin tek yolu tesadüfen olacaktır. Bu da bir yapay zekânın, insan yazarları sonsuza kadar yakalamaya çalışacağını gösteriyor. Evet, belki kusursuz metinler üretmeyi başaracak, ama insanın hep bir adım arkasında olacak.
Kim bilir, bu konuda yanılıyor da olabiliriz. Ancak ne kadar rastgele olursa olsun, yapay zekâ bir gün hayal edilemez hızlarda metinler ortaya çıkaracak, belki de en son haberlere ve bilgilere erişerek, farkında olmadan anın ruhuna sahip bir şeyler üretebilecek. Böylece bu fikir de yavaş yavaş bilimkurgu olmaktan çıkıp hayatımızın gerçeğine dönüşecek. Aslında, bu tür araçlar bugün kurgu yazımında zaten var. Buna en güzel örnek sonsuz olasılıklı metin tabanlı bir macera aracı olan AI Dungeon. Kendini bir oyun gibi sunan aracı başlatırken bir ayar ve karakter seçiyorsunuz, onlara bir isim veriyorsunuz ve yapay zekâ hikâyenin ilk paragrafını oluşturuyor. Bir şeyler yaparak, bir şeyler söyleyerek veya hikâyeye devam etmesini isteyerek dâhil olup olmamak size kalmış. Yanıtınızdan sonra yapay zekâ devam ediyor ve ikiniz birlikte bir hikâye yazıyorsunuz.
Yeterli zaman ayrıldığında sonuç genellikle rastgele, tutarsız ve komik oluyor. Yine de insanlar onunla dünyalar yaratıyor ve herkesin oynaması için paylaşıyor. Bu biraz, zamanında doğaçlama komedi oyunu görmüş bir game master ile “Dungeons and Dragons” oynamaya benziyor. Ancak sonradan ortaya çıktı ki, AI Dungeon’ın müstehcen zihni aslında kısmen açık saçık hayran kurgusu konusunda eğitilmişti. Aslında böyle eğitilmeseydi niyeti de bu olmayacaktı. Beslendiği şeydeki kalıpları tanıması dışında neyin uygun olup olmadığını anlamıyordu bile.
Sonuç olarak yapay zekâ araçları, mevcut hâliyle henüz romanlarımızı yazacak kadar karmaşık değil. Evet, bazı yazarlar tarafından bu araçlar denenmeye başlandı bile, ancak roman yazdırmaktan ziyade daha çok fikir verici bir kaynak olarak kullanılıyor. Büyük ilerlemeler kaydeden tüm bu araçlar yazılarımızı başarılı bir şekilde taklit ediyor gibi görünse de, niyet ve önyargı sorunları henüz aşılabilmiş değil. Ne olursa olsun, yapay zekâ her geçen gün bir zamanlar insani olarak görülen yazma sanatına daha fazla etki ediyor. Şimdiden, hızlı bir göz atmayla farkı anlayabildiğimiz aşamayı geçmeye başladık bile…