Uzay, tabiri caizse hakkında çok az şey bildiğimiz bir yer. Zira boyutunu düşündüğümüzde, bizi orada nelerin beklediğini ve bildiklerimizin bütünün ne kadar küçük bir parçası olduğunu daha iyi anlıyoruz. İlk insanların yıldızları, Ay’ı ve Güneş’i görmek için başını yukarı çevirdiği andan Mars’a uzay aracı indirmeye kadar geçen süreçte nice buluş yapıldı. Mars’ta su olduğuna dair kanıtların bulunması, kara deliklerin ve diğer gezegenlerin keşfi bunlara kısa birer örnek.
Bilim insanlarının çalışmaları ve yapılan yolculuklar sayesinde uzay hakkında oldukça ilginç bilgilere eriştik. İşbu yazımızda, uzayla ilgili bazılarını bildiğiniz bazılarını ise ilk defa duyacağınız dokuz dikkat çekici detayı sizler için derledik.
Uzayda Su Var mı, Yok mu?
Derin uzayda suyun varlığı yıllarca tahmin edilen bir şeydi. Gökbilimcilerin günümüze kadar olan çalışmaları ve diğer gezegenlere gönderilen keşif araçları, Dünya dışında da suyun var olduğunu kanıtladı.
Bu keşiflerin yanı sıra 12 milyar ışık yılı uzaklıkta bulunan bir kuasardaki su buharı miktarının kendi gezegenimizdekinden 140 trilyon kat daha fazla olduğu anlaşıldı. Ayrıca bu miktar, Samanyolu’nun tamamında bulunan su miktarının 4000 katı.
Uzay Boyunuzu Uzatır
Yerçekimi olmadığından, uzayda bulundukları süre zarfında bazı astronotların boyunda 2 inçten (50mm) 3 inçe (75mm) kadar uzama gerçekleştiği tespit edildi.
Bununla birlikte, Dünya’ya döndüklerinde astronotların boyları artan yerçekimi sonucu eski hâlini alıyor.
M55’ten Gelen Radyo Sinyali
Uzaydan gelen en garip ve tuhaf şeylerden birisi de 15 Ağustos 1977’de kayda alınan 72 saniyelik bir radyo sinyaliydi. Bu sinyal Yay Takımyıldızı’nda bulunan M55’ten gelmişti.
Delaware’deki Big Ear adlı radyo teleskobu ile tespit edilen ve operatör Jerry R. Erhman tarafından kaydedilen sinyal, dünya dışı bir varlığın olduğunu gösteren tüm özellikleri taşıyordu. Sinyalin izini sürmek ve tekrar aynı sinyali almak için titiz testler yapılsa da girişimler başarısız oldu.
Uzayın Kendine Ait Bir Kokusu Var
Uzayın kendine has bir kokusu var ve uzayda yürüyüş yapan astronotlara göre bu koku, kavrulmuş dana bifteği, sıcak çelik ve kaynak işlemlerinde ortaya çıkan dumanın kokusuna benziyor. Söz konusu koku, astronotların giydiği kıyafetlere ve kullandıkları teçhizata da sinmiş durumda. Hatta uzay istasyonuna ayak basan pek çok astronot, kasklarını çıkarır çıkarmaz bu kokuyu aldığına dair raporlar da iletti.
Kokunun kaynağını belirleme girişimlerinde NASA, kokuyu yeniden yaratmak için kimyager Steven Pearce’in çalışmalarından yararlandı. Bu tuhaf kokunun kesin kaynağı henüz belirlenemedi, ancak Pearce’e göre son derece yüksek enerji seviyelerinde titreşen iyonlardan kaynaklanma ihtimali yüksek.
Bazı Yıldızlar Soğuktur
Soğuk kahverengi cüce yıldızların varlığı doğrulanmasa da, yapılan son keşifler insan vücudundan daha soğuk olan bir yıldız sınıfının bulunduğunu da gösterdi.
Yeni keşfedilen ‘’Y-Cüceler’’ sınıfı da dâhil olmak üzere kahverengi cüce yıldızlar, çekirdeklerini nükleer füzyonun başlayabileceği noktaya kadar sıkıştırmak için gereken kütleden yoksun ve böylelikle, yalnızca oluşumları sırasında kazandıkları ısıyı ve ışığı yayıyor. Isı ve ışık olarak böylesine cılız bir performans sergileyen bu yıldızlar, zaman içinde yalnızca kızılötesi ışık yayacak kadar soğuyor. Yıldız, bu soğuma çok daha ilerlediğinde bazı algılama yöntemlerinin dışına çıkarak görünmez hâle geliyor. Dolayısıyla kahverengi cüce yıldızların keşfedilmesi bir hayli zor.
Güneş’imiz Sarı Değil, Beyazdır
Milyonlarca insanın düşündüğünün aksine, Güneşimiz neredeyse saf beyazdır. Atmosferin Güneş tarafından yayılan optik ışık tayfı ile etkileşime girmesi sonucu Güneş gözümüze sarı olarak görünür.
Diğer yandan, Dünya atmosferinin bileşimi nedeniyle Güneş ışığına maruz kalan bu katman ışığı dağıtınca gökyüzü mavi rengine bürünür. Eğer Güneş’ten gelen ışıklar atmosferden dağılmadan geçebilseydi, bu durumda Güneş mavi ve mor olarak görünürdü.
Hamam Böcekleri Uzayda Daha Hızlı Büyüyor
Rus Novosti Haber Ajansı’nın raporlarına göre, hamam böcekleri uzayda daha hızlı büyüyor. Bir Rus uydusunda sıfır yerçekimi ve radyasyon seviyelerinde yetiştirilen hamam böceklerinin, Dünya’da yetiştirilen hamam böceklerinden daha hızlı büyüdüğü tespit edildi.
Çernobil felaketinden sonra çevredeki solucanların daha hızlı büyümesi ve radyasyona maruz kalmamış solucanlara oranla birkaç kat daha iri olması da haber ajansının raporunu güçlendiriyor.
Uzayda Sizi Kimse Duyamaz
Birçoğumuzun bildiği gibi uzayda ses yoktur. Sesin yayılabilmesi için moleküllerin titreşmesi gerekir. Elbette bir vakum ortam olduğu için bazı istisnai durumların dışında uzayda herhangi bir ses yayılamaz.
Uzayda gerçekleşen yıldız patlamaları gibi devasa olayların duyulamaması da bu yüzdendir. Neyse ki iletişim kurmak için de kullandığımız radyo dalgaları herhangi bir ortama ihtiyaç duymaz.
Güneş, Güneş Sistemi’mizin %99,8’i’dir
Güneş’in ortalama yoğunluğu suyun yoğunluğunun %20’si kadardır. Ancak Güneş’te o kadar çok şey vardır ki, çevresinde öbeklenen sistemin neredeyse tamamını oluşturur. Basit bir karşılaştırma yaparsak Dünya, Güneş’in yanında bir noktadan fazlası değildir.
Hatta Güneş’e tam 1,3 milyon Dünya sığabilir. Sistemimiz içinde en büyük gezegen olan Jüpiter ise Güneş Sistemi’nin geriye kalan %0,2’lik kısmının %80’ini oluşturur. Geriye kalan küçük kısım da gezegenler, tozlar, asteroidler ve diğer şeylerden meydana gelir.