Teknolojik Tekillik, gelecekte süper zekâlı makinelerin yaratılacağının varsayılmasıdır. Süper zekâ, insanlar için mümkün olanın çok ötesinde, teknolojik anlamda oluşturulmuş bir bilişsel kapasite olarak tanımlanabilir. Eğer Teknolojik Tekillik ortaya çıkarsa; teknolojinin, sonuçlarını öngöremeyeceğimiz veya kontrol edemeyeceğimiz bir evreye geçeceği ve süper zekânın yoksulluk, hastalık ve ölüm de dâhil olmak üzere insani sorunlara uygulanmasıyla dünyamızın tanınmayacak bir şekilde değişeceği varsayılmaktadır. Bu bağlamda “tekillik” terimini ilk olarak bilimkurgu yazarı Vernor Vinge, 1980’lerde kullanmıştır. Vinge bu kelimeden, İngiliz matematikçi I.J. Goodin’in süper zeki makinelerin ortaya çıkmasıyla beliren “zekâ patlaması” kavramını betimlemek için yararlanmıştır. Bu terim, aslında fizikten ödünç alınmıştır. Fizik bağlamında “tekillik“, bilinen fiziksel yasalarının uygulan(a)madığı noktadır.
21. yüzyılın ilk yarısında genetik, nanoteknoloji ve robotik dallarında yaşanacak devrimlerin tekilliğin temelini oluşturması bekleniyor. Tekillik teorisine göre, süper zekâ kendini yöneten bilgisayarlar tarafından geliştirilecek ve monoton olarak artan bir şekilde değil, geometrik olarak katlanarak artacaktır. Lev Grossman, süper zeki makineler tarafından sağlanacak kapasitedeki muhtemel üstel kazancı, Time’daki bir makalede şöyle açıklıyor:
“(Süper zeki makinelerin) … gelişme hızları da artmaya devam edecek, çünkü yavaş düşünen insan yaratıcılarından, kendi gelişimlerini devralacaklar. Süper zeki bir bilgisayarın, bir bilgisayar bilimci olduğunu düşünün. İnanılmaz derecede hızlı çalışırdı. Zahmetsizce büyük miktarda veriyi çekebilir ve mola bile vermezdi … ”
İnsanlarla süper zekâyı birleştirmek için önerilen mekanizmalar arasında beyin-bilgisayar arayüzleri, beynin biyolojik olarak değiştirilmesi, yapay zekâ (YZ) beyin implantları ve genetik mühendisliği ile müdahale sayılabilir. Tekillik sonrası insanlık ve dünya çok farklı olacak. Örneğin bir insan, bilincini “Altered Carbon” dizisinde olduğu gibi bilgisayara aktarabilir ve prensipte sonsuza dek sanal gerçeklik içinde veya bilinç sahibi bir robot olarak yaşayabilir. Ray Kurzweil (Singularity is Near’ın yazarı) gibi fütüristler, tekillik sonrası bir dünyada insanların zamanlarının çoğunu -bildiğimiz gerçeklikten ayırt edilemeyecek- bir sanal gerçeklikte geçireceğini tahmin ediyor. Kurzweil, üstel teknolojik gelişim ile ilgili matematiksel hesaplamalarına dayanarak, tekilliğin 2045’te hayata geçeceğini öngörüyor.
Tekilliğin gerçekleşme olasılığına karşı öne sürülen pek çok argüman, aslında bilgisayarların insani anlamda bir zekâya sahip olabileceğine dair duyulan şüphelerin bir dışa vurumudur. Basitçe, insan beyni ve bilişsel süreçler bir bilgisayarınkinden çok daha karmaşık olabilir. Ayrıca insan beyninin analog olması nedeniyle herhangi bir işlem için teorik olarak sonsuz değer mümkündür. Bazı araştırmacılar bunun dijital formatta gerçekleştirilemeyeceğine inanıyor. Hatta bazı teorisyenler, tekilliğin insan bakış açısıyla bile arzu edilmeyebileceğine dikkat çekiyor. Çünkü bir süper zekânın, insanların varlığına ya da esenliğinin devamına önem vereceğini varsaymak için ortada hiçbir neden olmadığını düşünüyorlar.
Teknolojik Tekillik genellikle aniden gerçekleşecek bir olay olarak görülmekle birlikte, bazı bilim insanları mevcut değişim hızının zaten bu tanıma uyduğunu savunuyor. Teknolojiyi, biyolojiyi ve toplumu birleştiren büyük bir evrimsel geçişin ortasında olduğumuzu iddia ediyorlar. Dijital teknolojinin, insan toplumunun dokusuna tartışılmaz bir şekilde ve çoğunlukla yaşamsal bir bağımlılık derecesinde sindiği görüşündeler. Trends in Ecology & Evolution dergisindeki 2016 tarihli bir makalede yer alan şu ifadeler dikkat çekici:
“İnsanlar zaten biyoloji ve teknolojinin kaynaşım noktasında yaşıyor. Uyanık olduğumuz zamanın çoğunu dijital araçlar kanalıyla iletişim kurarak geçiriyoruz. Arabalarda otomatik fren sistemleri ve uçaklarda otomatik pilot vasıtasıyla hayatlarımızı her gün yapay zekâya emanet ediyoruz. ABD’de bilgisayar ve internet sayesinde gerçekleşen üç evlilikten birinde çiftler, dijital algoritmalar sayesinde bir araya geliyor.”
Makale ayrıca, evrim perspektifinden bakıldığında, evrimde daha önce gerçekleşmiş büyük geçişlerin birçoğunda bilgi depolama ve çoğaltmadaki yeniliklerin (RNA, DNA, çok hücrelilik, kültür ve dil) etkili olduğunu savunuyor. İnsan bu hızla bilgi üretmeye ve depolamaya devam ederse yaklaşık yüz yıl gibi bir sürede biyosferdeki (tüm canlıların DNA’sında bulunan) kadar bilgi üretecek ve depolayacak. Bu da büyük bir evrimsel geçiş anlamına geliyor. Ancak unutulmamalı ki evrimin insanın hoşuna gidecek sonuçlar ortaya çıkarmak gibi bir zorunluluğu yok. Görünen o ki, Teknolojik Tekillik’e geçişin ya eli kulağında ya da geçiş başladı bile. Bu süreçte belki de insanlar şimdiye kadar hiç deneyimlemedikleri bir zenginlik, refah ve esenlik içinde sonsuza kadar yaşayacaklar. Ya da bir süper zekâyla mücadele ederken yok olup gidecekler. Ama kesin olan şu ki, tekillikte oyunun kuralları baştan aşağı değişecek. Dolayısıyla insanlığın buna şimdiden hazırlanmasında yarar var…