Star Trek ilk yayımlandığında, yıldız gemisi Atılgan‘ın donandığı teknoloji neredeyse akıl almaz görünüyordu. Bugün ise günlük hayatta kullandığımız kişisel cihazlarımızın ayak izlerini, 60’lı yıllarda ilk kez bilimkurgu yazarlarınca hayal edilmiş olan bu tasarımlara dek sürmek mümkün. Orijinal seride Kaptan Kirk karakterine hayat veren William Shatner, Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) ile yaptığı bir röportajda “Bilimkurgu tamamen hayal ürünüdür,” diyor ve ekliyor: “Bilimkurguya dair tüm bu yaratıcı alıştırmalar, teknoloji alanında çalışan bilim insanları için bir anlamda besin maddeleri.”
ABD Ulusal Uzay Organizasyonu’nun ileri bilimsel araştırmalara öncülük eden ‘Trekkie’lerle (Star Trek hayranı) dolu olduğu bir gerçek. Ancak Star Trek etkisi, günlük hayatımızdaki yeniliklere genellikle Silikon Vadisi üzerinden yansıyor. Örneğin kapaklı telefonları ele alalım: Motorola tarafından sunulan 1996 yılındaki ilk tasarım Star Trek’in iletişim cihazına dayanıyordu. Yine Yıldız Donanması’nın 24. yy ‘PADD’ lerinin (Kişisel Erişim Görüntüleme Cihazları), Apple’ın iPadlerine ya da Samsung’un tabletlerine nasıl ilham kaynağı olduğunundan bahsedilebilir.

Amazon’un öncülüğünü yaptığı akıllı hoparlörler bile Jeff Bezos‘un Star Trek dizilerine olan sevgisinin sonucu. 2010 yılında ürün geliştirme ekibinin direnciyle karşılaşan CEO, konuşma tabanlı veri işleme sistemi ve yapay zekânın yakında sözlü komutlarla çalışan aletler olarak günlük kullanıma gireceği inancına sarıldı. Sonunda Alexa (yapay zeka destekli sanal çözüm asistanı) doğdu. 2016 yılında ise Bezos, hayranlığının bir tezahürü olarak gişe rekorları kıran Star Trek: Beyond filminde bir uzaylı olarak karşımıza çıktı.
Star Trek evreninde hayal edilmiş olan teknolojilerin tümünü hayata geçirmeyi henüz başaramadık elbette. Büküm sürüşü, koplayıcılar, ışınlanma bunlardan sadece bazıları… Tabii bir de holodeck teknolojisi var. Şimdilik yalnızca sanal gerçeklik ve artırılmış gerçeklik ortamlarına sahibiz. Gerçek Trekkieler, orijinal seride uzaylı bir türün illüzyonlarına bağımlı hale gelerek kendilerini yok etmesinden sonra sanal gerçekliğin yasaklandığını hatırlayacaklardır. Hatta Birleşik Gezegenler Federasyonu onları ziyaret edenlerin dahi ölüm cezasına çarptırılacağını duyurmuştu. Daha sonra The Next Generation‘da holodeck teknolojisi, mürettebat için önemli bir eğlence aracı olarak karşımıza çıkacaktı. Bu bize şu an için gerçeklikten çok kopuk görünüyor olabilir. Ama Arthur C Clarke’ın üçüncü yasasında dediği gibi: “Yeterince gelişmiş bir teknoloji sihirden ayırt edilemez.”

Bilimkurgu ve sihir hikayeleri günümüzde teknolojik yeniliklere ilham vermeye devam ediyor. Örneğin görünmezlik pelerinlerinin sırları fantastik edebiyatın konusu iken, bugün belirli bir renk aralığında küçük nesneleri gizlemeye yardımcı olabilecek “meta malzemelerden” yapılmış (kuşkusuz kaba) gizleme cihazlarımız var. Uzay turizmi daha ulaşılabilir bir şey olarak zihnimizde konumlanmaya başladı bile. Fakat Çevresel ve etik sorunlar düşünüldüğünde ‘son sınırın keşfi’ o kadar da asil görünmüyor.
Brad Stone‘un Amazon Unbound adlı kitabında anlattığı gibi, Jeff Bezos da dahil olmak üzere Silikon Vadisi’ndeki dehalardan bazıları bilimkurgu dizilerinden derinden etkilenmiştir. Arthur C. Clarke, Isaac Asimov, Robert A Heinlien gibi bilimkurgu yazarlarının eserleri, milyarderin Seattle’daki evinin kütüphanesinde dizili. Stone, “Diğerleri bu klasikleri okuyup yalnızca alternatif gerçekliklerin hayalini kurarken, Bezos kitapları heyecan verici bir geleceği tasarlamak için okuyor gibiydi,” diyor.
Çağdaş gerçekliğimizin kökenlerini, Star Trek gibi insanın geleceğe dair umutlarını yeşerten bir dizide ararken iyimser düşünmek çok doğal. Ancak bilimkurgunun distopik türlerinde de isabetli olabilecek tahminler görmek mümkün. 2005 yapımı Minority Report (Azınlık Raporu) filminde yönetmen Steven Spielberg, suçluları henüz suçu işlemeden önce tahmin ederek alıkoymaya dayalı inzibat anlayışının normallestiği ve yaygınlaştığı hipergözetimli bir geleceği gözler önüne sermişti. Ayrıca bu gelecekte, hedefe yönelik reklamcılık adına reklam panolarının yoldan geçenlere retina taraması yapmasına izin veriliyordu. ABD’li teknoloji şirketi Palantir’in tahmine dayalı polis ürünlerinin bazı eyaletlerde kullanılmaya başlanmış olması ve ultra kişiselleştirilmiş reklamcılığın modern pazarlamada norm haline gelmesi, bu kurgudan çok da uzakta olmadığımızı gösteriyor.
Star Trek ve bilimkurgu uzun süredir günlük hayatımızın tasarımını şekillendirmeye devam ediyor. Fütüristik distopya vizyonları ise ilk bakışta uzağımızdaymış gibi görünse de, genellikle güvendiğimiz günlük teknoloji ile gelişen ilişkimize sağduyulu bir bakış atmamızı sağlaması bakımından büyük önem arz ediyor.