İki süpergüç konumundaki ABD ile Sovyetler Birliği‘ni karşı karşıya getiren ve 1947’den 1991’e kadar tam 46 yıl süren Soğuk Savaş dönemi, hafızalarda iz bırakan pek çok siyasi ve askeri gerginliğe sahne oldu. Kıran kırana bir rekabetin yaşandığı bu dönemde, tarafları bir adım öne geçirebilecek her türlü bilimsel ve teknolojik çalışmaya geniş kaynaklar ayrılıyordu. Uzay ve savunma teknolojileri alanında tarihi gelişmeler peş peşe yaşanıyor, bilim adeta bir güç gösterisi aracına dönüştürülüyordu. Her iki devlet de, özellikle uzay yarışında rakibini geride bırakarak psikolojik ve stratejik üstünlüğü ele geçirmek istiyordu.
Nükleer saldırı tehdidi nedeniyle toplumsal ürküntü ve paranoyaların yükseldiği, dünya siyasetinin kutuplaştığı, teknolojik atılımların ivmelendiği ve buna bağlı olarak bilimkurgunun da şahlandığı ilginç bir dönemden geçiliyordu. Bilim ile bilimkurgunun birbirine böylesi yakınlaştığı bir dönemde, pek çok fütüristik buluşa imza atılması da kaçınılmazdı. Bu fütüristik çalışmaların yoğunlaştığı önemli alanlardan biri de lazer teknolojisiydi. Bilhassa 70’li yıllar, lazer teknolojisine dayalı askeri teçhizat geliştirilmesine yönelik araştırmaların miladı oldu. İşte Sovyet Lazer Tabancası da, bu dönemde başlatılan çalışmaların en ilgi çekici ve fütüristik ürünleri arasındaydı.
Sovyetler Birliği Stratejik Füze Kuvvetleri Askeri Akademisi, 80’lerin hemen başında kozmonotlar tarafından kullanılmak üzere elde taşınabilir bir lazer tabancası projesine girişti. Boris Nikolaevich Duvanov, A.V. Simonov, LI Avakyants, VV Gorev gibi Sovyet bilim insanlarından oluşan ekibin başında ise Profesör Dr. Tümgeneral Victor Samsonovich Sulakvelidze vardı. Ekibin başlıca görevi, böyle bir silahın hayata geçirilip geçirilemeyeceğini araştırmak ve olası etkilerine dair deneysel çalışmalar gerçekleştirmekti. Kuşkusuz ekibin önündeki en büyük engel, silahın bireysel kullanıma uygun şekilde hem küçük hem de hafif bir tasarıma sahip olması zorunluluğuydu.
Birkaç yıl boyunca sürdürülen hararetli çalışmalar, 1984 yılında nihayet meyvesini verdi ve askeri teknoloji lüteratürüne “Sovyet Lazer Tabancası” olarak giren silahın ilk prototipi üretildi. Aslında silahın ardındaki teknoloji, 60’lı yıllarda Theodore Maiman tarafından ortaya konulan yakut lazeri prensibine dayanıyordu. Tıpkı flaş kapsülünün patlatılmasıyla uyarılan yakutun güçlü ve tek darbelik bir lazer üretmesi gibi, Sovyet lazer tabancası da temelde piroteknik flaş kapsülü mantığıyla çalışıyordu. Bu tekniği, ekzotermik reaksiyonlar sonucu açığa çıkan ışık enerjisinin yönlendirilmesi şeklinde de tanımlayabiliriz. Pistol ve revolver tipinde iki ayrı çeşidi tasarlanan silahın kullanım amacı ise, “düşman” astronotların gözünü kamaştırmak, uzay araçlarının ve uyduların optik sensörlerini etkisiz hale getirmekti.
Sovyet bilim insanları, düşmanın optik sensörlerini devre dışı bırakmak için 1-10 J gibi çok da yüksek olmayan bir radyasyonun yeterli geleceğini anlamışlardı. Çünkü gözdeki ve optik sensörlerdeki odaklanma özelliği, zaten radyasyon yoğunluğunu yüzlerce ve hatta binlerce kat çoğaltıyordu. Dolayısıyla, elde taşınabilir boyutlara sahip bir lazer sisteminin enerji kaynağını şarjöre sığacak kadar küçültmek mümkündü. İlk el yapımı flaş kapsüller, 1 cm çapında konilerden oluşuyordu. İçlerinde ise, piroteknik bir karışımı (oksijen-zirkonyum) tutuşturmak için, yanıcı bir macunla kaplanmış tungsten-renyum teli vardı.
Her şarjör 8 flaş kapsülü alıyordu ve her bir atıştan sonra namluya yeni bir flaş kapsülü sürülüyordu. Silahın göz kamaştırma ve optik tahribat menziliyse 20 metreye kadar ulaşabiliyordu. Optik sensörleri kör etmedeki başarısı dikkate değer olsa da, silahın bir uzay elbisesinde ya da uydu gövdesinde delik açabildiğine dair söylentiler tamamen şehir efsanesinden ibarettir. Kaldı ki kozmonotların yanında tahrip gücü yüksek bir silah zaten hep bulunuyordu. TP-82: Sovyet uzay tabancası olarak anılan bu silah son derece öldürücüydü.
Sovyet lazer tabancalarının, kozmonotlar tarafından herhangi bir uzay görevinde kullanılıp kullanılmadığı bilinmiyor. Sadece prototip olarak kalmış olması da güçlü bir ihtimal. Zira seri üretimine geçilemeden proje iptal edildi ve soğuk savaşın, dolayısıyla da uzay yarışının bitmesine müteakip benzeri çalışmalar rafa kaldırıldı. Sovyet lazer tabancasının bir örneği, Moskova’daki Stratejik Füze Kuvvetleri Müzesi’nde soğuk savaş hatırası olarak hâlâ sergilenmektedir.