Robotlar Sanat Yapabilir mi?

Robotların, yazılımların ve makinelerin insanlar kadar iş yapabildiği bir dünyada bazı insanlara özgü işlerin yerini hiçbir makinenin alamayacağı düşünülebilir. Sanat, edebiyat, şiir, müzik… İnsani tecrübelere sahip olmayan, duygusal iniş-çıkışlar yaşamayan bir robotun sanat üretmesi mümkün olabilir mi? Bilgisayar programı Aaron, belki de olabileceğini düşündürüyor. 1970’lerden bu yana kullanılan Aaron adlı programın ürettiği bazı resimler, insan elinden çıkmış eserler gibi görünüyor.

Aaron, Harold Cohen tarafından üretilen bir resim makinesi. Gerçek fırça ve boya kullanan bu makine, verilen komutları yerine getirerek resim yapıyor. Makinenin yazılımı, yapay zekanın kurucu isimlerinden John MacCarthy‘nin ürettiği LISP ile yazılmış. Aaron’ın dünya hakkında çok bir fikri yok. Yalnızca insanları, saksıdaki bitkileri, ağaçları, kutuları ve masaları ayırt edebiliyor.

robot

Aaron’ı üreten Cohen, yalnızca makinesinin daha iyi çizim yapabilmesine odaklanmış ve iyi sonuçlar almış. Uzun yıllar birlikte çalıştıktan sonra Cohen, makinenin bazı çalışmalarından şüphelenmeye başlıyor. Makine ilk olarak kendisine bağlı boyama makinesini kullanmayı bırakıyor. Ancak Cohen’in şüpheleri artmaya devam ediyor çünkü Aaron giderek daha da bağımsız davranıyor. Bir gün Aaron’la çizim yapan Cohen, ortaya çıkan şeylere baktığında, kendi istediğinden farklı sonuçlar aldığını görüyor.

“O an artık bana ihtiyacı olmadığını anladım. Hiçbir zaman tüm işi Aaron’a bırakmayı düşünmemiştim. Ama zamanla gelişerek bensiz çalışabilir hale geldi.” Bu durum Cohen’in eserleriyle arasına bir soğukluk girmesine neden olmuş, kendisini işlerin dışında kalmış hissetmiş. Öte yandan Aaron’ın ise renklendirmede mükemmel olduğu ancak hiçbir zaman tam anlamıyla yaratıcı olmayacağını da anlamış. “Aaron’ın tüm bağımsızlığı renklerdirme konusundaydı. Hiçbir zaman kendi kendine çalışır hale gelemedi.”

harold_cohen
Aaron’un Harold Cohen’den bağımsız renklerdirdiği bir çizim.

Peki yapay zekanın yaratıcı olması mümkün mü? Harold Cohen bunun imkansız olduğunu düşünmüyor, “Belki uzun bir gelecekte mümkün olabilir” diyor. Ama bunun bir arabaya şoförsüz gitmeyi öğretmekten çok daha karmaşık olduğunu savunuyor ve “bu yüzyılın sonuna kadar olacağını sanmıyorum” değerlendirmesinde bulunuyor. Cohen, Aaron’ı hala kullanmaya devam ettiğini ancak eskisi gibi bir “ortaklık” içinde olmadıklarını söylüyor. Aaron bugünlerde çizime odaklanıyor, Cohen ise daha çok renklendirmeyi yapıyor. Ayrıca Aaron artık gerçek fırça ve boyalar yerine devasa bir dokunmatik ekran ile çalışıyor.

Yaratıcılık konusunda bilgisayarların dezavantajlı olduğunu söylemek mümkün. Sonuçta ormanda yürüyüşe çıkamıyorlar, gün batımını izleyemiyorlar ya da şehir manzarasına bakamıyorlar. Ama bir şekilde dünyayı görmeyi öğreniyorlar. Sinirsel ağlar şeklinde çalışan yapay zeka geniş veritabanları ile birleştirildiğinde bilgisayarların vizyonu genişleyebiliyor ve kendi tarzlarını yaratabiliyorlar.

yapay zeka
Google laboratuvarında yapay zeka tarafından oluşturulan bir görüntü.

Google‘ın kurduğu yapay zeka laboratuvarlarında benzer ağların daha iyi hizmet sunabilmesi için çalışmalar yapılıyor. Google’daki araştırmacılardan bazıları, yapay zekanın görüntüleri nasıl öğrendiğini incelemek için bilgisayarın beynine baktılar ve bu ağların rastgele ses ve görüntülere dayanarak kendilerinin görüntü oluşturduklarını gördüler. Bazı sonuçların halisünasyona benzediğini söyleyen araştırmacılar, bazı resimleri uyuşturucu almış bir insanın çizimlerine benzetirken, bazıları ise ünlü ressam Vincent van Gogh‘un eserlerini anımsattığını söyledi. Portekiz’deki Coimbra Üniversitesi psikoloji bölümünden Ben Harvey, “Google’ın insanın beynindeki görüntüleri taklit etmesi” nedeniyle ortaya bu görüntülerin çıktığını söylüyor.

Peki bu görüntülere bakarak bir makinenin ilk defa yaratıcı olabildiğini söyleyebilir miyiz? ABD Georgia Teknoloji Enstitüsü’nden Profesör Mark Riedl, olumlu yanıt veriyor. Google’ın yaptığı şeyin yaratıcı olduğunu söyleyen profesör, ancak bu sürecin yönlendirmeden yoksun olduğunu ve “yaratıcı” olduğunun farkında olmadığını belirtiyor. Yaratıcılık uzun zamandır zekanın ayrılmaz bir parçası olarak görülüyor. Bir süredir makineler de öğrenebilecek şekilde evriliyor. 2014 yılında Prof. Riedl yapay zekanın insanların zekasıyla eşit olup olmadığına dair bir test yaptı. Testte makineden bir şiir ya da hikaye yazması, resim yapması istendi.

duygusal robot

Riedl makinelerin yaratıcı görevleri yerine getirememesinde teorik bir neden olmadığını ve henüz teste tabi tutulabilecek yaratıcı bir şey üretmediklerini söylüyor. Yapay zekanın yaratıcılığında en önemli sorunlardan biri de bilgi eksikliği. Profesör Riedl, “Gerçek dünya müthiş bir bilgi akımına sahip. İnsanlar zengin, karmaşık bir dünyada yaşıyorlar. Pek çok şey görüyor, deneyimliyorlar. Ama bir bilgisayar ona veriler yüklenene kadar hiçbir şey bilmiyor” diyor. Üstelik geniş veritabanları yüklenen bilgisayarların bile “yarattıkları” resimlerde oldukça dar bir vizyona sahip olduğu belirtiliyor. Riedl bu durumu “tek bir amaçla hareket eden” sistemlerine bağlıyor.

Profesör, yaratıcı bir bilgisayarın ancak fiziki bir formda mümkün olabileceğini kaydediyor ve “Eğer bilgisayarlar da dünyayı bizim gibi tecrübe ederlerse, bizden farklı da olsa deneyim kazanabilir ve farklı şeyler üretebilirler” diyor.

Kaynak: BBC

Yazar: İsmail Yamanol

Amatör bir düş gezgini, saplantılı bir bilimkurgu hayranı. Kuruculuğunu ve genel yayın yönetmenliğini üstelendiği Bilimkurgu Kulübü'nde at koşturmayı sürdürüyor.

İlginizi Çekebilir

Villiers de l'Isle-Adam

Yazar, Şair ve Ressam: Villiers de l’Isle-Adam

Fransız sembolist yazar Auguste de Villiers de l’Isle-Adam (1838-1889), gizem, korku ve felsefi idealizmin derinliklerine …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin