Pizzanızı kapınıza bir drone’un getirmesi iyi bir fikir. Bir aşının ulaşılması çok zor olan bir yere drone tarafından götürülmesi ise harika bir fikir. Bu tür dronelar’ın sizin kapınıza gelmesi biraz vakit alacak olsa da, son birkaç ay içinde drone kargo hizmetleri öyle ilerlemeler kaydetti ki, bilimkurgu fantezisi olarak düşünülenler bir anda sıradan bir şeye dönüştü. Geçen haftayı ele alalım: Salı günü, Google‘ın yan şirketi Wing, Federal Havacılık Kurulu’ndan (FAA) drone kargoculuğu için onay aldı. ABD’nin Virginia eyaletinin Blacksburg şehrinde 1 kilo 300 grama kadar olan ticari kargoları, Wing’in 5 kiloluk dronelar’ı taşımaya başlayacak. Çarşamba günü ise Kaliforniya merkezli Zipline şirketi, aşıların taşınması için dünyanın en büyük drone kargo hizmet ağını başlattı. Gana’daki bu hizmet ağı, ülkedeki 2000 sağlık kurumuna günde 600 kargo ulaştırabilecek seviyede.
Birkaç hafta önce, uluslararası kargo şirketi UPS ve drone teknolojisi şirketi Matternet, North Carolina’daki hastaneler için tıbbı numune taşıma hizmeti imzaladı. Hukuki, lojistik ve teknolojik başarıların birleşimi olan tüm bu gelişmeler, kişiye özel uçan kargoların çok da uzak olmadığını gösteriyor. AirMap şirketinin sahibi Ben Marcus, “Son günlerde heyecan verici birçok haber var,” diyor. AirMap, dronelar’ı kamusal hava sahasına entegre etmek için hizmetler geliştiren bir şirket. Marcus teknoloji tasarımcılarını, drone şirketlerini ve özellikle de hükümetleri daha yapılacak ciddi miktarda iş olduğu konusunda uyarıyor: “Hukuki düzenlemeler doğal olarak hâlâ mevcut teknolojiyi arkadan takip ediyor.”
Devlet yetkililerinin, teknoloji uzmanlarına göre daha yavaş hareket etmek istemesi normal: Hava, çok daha kalabalık hale gelebilir ve bir drone ile uçağın çarpışması herkesi çok kötü etkiler. Yer ise daha da kalabalık ve kimse yukarıdan kafasına drone düşmesini istemez. Bu yüzden, FAA’in Wings’e verdiği muafiyet izni büyük bir gelişme. Bu izin, günümüz yasalarına göre drone’un operatörünün görüş açısında olması kuralından şirketi muaf hale getiriyor. Fakat gökyüzünde tamamen özgür değiller: Devlet, şirketten ya yer radarlarıyla ya da insan gözlemcilerle hava sahasını denetlemesini zorunlu kılıyor. FAA, en sonunda bu denetimin de otomatik hale gelmesini istiyor ve şu anda drone trafiği yönetim sistemi geliştiriyor. Marcus’a göre bu, Wings gibi şirketlerin almak zorunda olduğu önlemleri azaltacak ve böylece tüm endüstrinin çok daha hızlı bir şekilde büyümesini sağlayacak. Ama yetkililer, drone operatörlerinin birbirleriyle ve yönetimle bilgi paylaşmasının gerekli olacağını belirtiyorlar.
Süreç içerisinde karşılaşılan, daha özel zorluklar ise parça parça bireysel çabalarla çözülüyor. Önümüzdeki hafta, İsviçreli teknoloji firması Auterion, GE Aviation ve ABD Savunma Bakanlığı’nın Savunma Yenilik Birimiyle birlikte açık kaynaklı, otonom, drone kontrol programı üzerinde çalışmaya başlayacağını açıklayacak. Bu programı müşteriler, özel sektör ve devlete ait drone üreticileri kullanabilecek. Böylece, endüstri dışındakiler için de şeffaflık sağlanarak halkın ve yetkililerin teknolojiye dair güveni sağlamlaştırılacak.
Karmaşık uçuş yönetimi ve takip sistemleriyle bile dronelar bazen bozulabilir veya beklenmeyen engellerle karşılaşabilir. Şirketler bunu önlemek için de çabalıyor. Zipline şirketi balistik paraşütler kullanırken, Wing ise ağaçlardan, binalardan ve elektrik kablolarından uzakta güvenli bir rota çizmesi için makine öğrenmesi tabanlı algoritmalara güveniyor. İsviçreli şirket Verity Studios ise bir veya iki pervanenin bozulması durumunda otonom dronelar’ın tekrar dengesini kazanmasını sağlayacak bir algoritma geliştirdi.
Uçuş meraklıları çoktan bir sonraki büyük başarıyı dört gözle bekler durumda: Hava taksileri. Marcus, şu anda drone entegrasyonu ve otomasyonu için yapılan her şeyin, insan taşıyan dronelar olan “uçan arabalar”ın vakti geldiğinde büyük önem kazanacağını belirtiyor. Yani kapınıza pizza getirecek drone teknolojisi, bir gün çocuğunuzu evinizden de alacak…
Hazırlayan: Ruhşen Doğan Nar | Kaynak