Ölümsüzlük Peşinde

Ölüm doğumun uzantısı. Ölüm, doğumla başlayan bir sürecin bitiş gongu. Doğmak ve ölmek, yaşıyor olmak ve ölecek olmak Dünya’nın en eski, en bilinen, ama söz edilmesi hoş karşılanmayan, yokmuş gibi davranılan denklemi. Bir diyalektik yasa. İnsanlığın başlangıcından beri bilmediğimiz, tanımadığımız, yazılarını okumadığımız milyonlarca zihni şu ya da bu şekilde işgal eden bütün apaçıklığına rağmen tuhaf bir gerçek. Belki en gerçek. Tarihin başlangıcından bari çare aranan kaçınılmazlık. Yaşlanarak ölmenin kaderi oluşturmadığı çok ender sayıda canlı var. Turritopsis dohrnii bir denizanası türü. Polip durumu ile yetişkinlik arasında gidip gelerek hayat çemberini sürekli olarak dolanabiliyor. Kimine göre ölümsüzlüğün sırrı bu canlıda saklı.

Kimi yazarlara göre üreme, ölüme bulunan çareden başka bir şey değil. Bireylerin ölümlülüğü ile türün ölümsüzlüğünün takasının sonucu. Ama çocukların varlığının ölümsüzlük arayışını durdurmadığını da biliyoruz. Çünkü insan bilinci, tarla, şato, köstekli saat ya da antika bir tespih gibi çocuklara aktarılamıyor. Bilinçlilik bir açıdan büyük bir mucize. Bütün hediye paketlerini içeren bir mega paket. Ama kutunun dibinde bir yerde ölümü de içeriyor. Ölümlülük bilinci bu mega hediye paketinin biraz ağır faturası.

Zengin ya da fakir insanların çoğu için en büyük hedef hayatta kalmak. Geri döndürülemez, insanı adım adım, yavaş yavaş eriten hastalıklar bile pek çok hastanın hayata tutunmasına engel olmuyor. Ötenazinin yasal olduğu, devlet tarafından fonlandığı ülke ya da eyaletlerde ötenazi uygulamaları haber değeri taşıyacak kadar nadir.

Kendinden sonra da hayatın akıp gidecek olması, unutulacak olmak yaşarken hazmetmesi kolay bir düşünce değil.  Gücü olanların yaşarken yaptırdıkları saraylar, heykeller, piramitler, adlarını verdikleri tapınaklar kendilerinden sonra akıp gidecek hayatta bir iz bırakma güdüsü çoğunlukla. Kendi servet ve güçleriyle unutulacak olmak arasındaki uzlaşmaz çelişkiye zayıf da olsa bir  cevap.

İnsanoğlu tarih boyunca gribe, kelliğe, iktidarsızlığa, sarılığa olduğu gibi ölüme de çare arar. Gençlik iksiri reçetelerinin peşinden koşar. En uygun sıvı olarak kanı görür. Birbirini baltalar ve kılıçlarla kesmeden edemeyen insan, akan kanla ölüm arasındaki ilişkiyi yazıdan ve ateşten önce keşfeder. Ölümsüzlük verecek kan kimi zaman bakire, kimi zaman çocuk, hatta kimi zaman menstrual kanama kaynaklı olarak görülür.

Dört bin yıllık Gılgamış destanında Uruk Kralı Gılgamış, tehlikeli maceralardan sonra ona sonsuz gençliği verecek bitkiye nihayet ulaşır. Son anda gösterdiği bir gaflet bir yılanın bitki ve sonsuz gençlikle birlikte yitip gitmesine neden olur.

Milattan önce ikinci yüzyılda yaşayan Qin hanedanının kurucusu Qin Shi Huang ölüm takıntılıdır. Olmayan dağlara, adalara ölümsüzlük iksiri bulmaları için sayısız insan gönderir. Bunların çoğu elleri boş dönmek istemekdikleri için ortadan kaybolur. İmparator’un ölümünün civa içeren ölümsüzlük haplarından kaynakladığına ilişkin kayıtlar vardır.

Çin’in Kurucusu Qin Shi Huang

Sonra Aydınlanma’ydı, mikroskoptu, bilimsel devrimdi derken ölümsüzlük arayışlarının formu da değişir. Nedensellik ilkesi yaşlanma olgusunu mercek altına alır. Ölümün nedenleri üç grupta toplanır. Travma (trafik kazası), hastalık ve yaşlanma. Tren çarptığında üstünü silkip yürüyecek bir süperman yaratmak bugün bu konuda çalışanların planları arasında yok. Karşıdan karşıya geçerken önce sağa sonra sola falan bakmak çok uzunca bir zaman gerekecek gibi. Hastalıklarla savaş da kanser gibi bir kaçı dışında fena gitmez son yüzyılda. En azından diş apsesi kaynaklı enfeksiyonlardan ölümler talihsiz olarak nitelendirilecek kadar azalır. Ama yaşlanmaz hızı on bir, on üç ya da yirminci yüz yılda değişmez.

Yaşlanma yavaşlatılabilir mi? Sayısız kişi yaşlanmayı yavaşlatmasını beklediği sayısız kür uygulamakta bugün. Belirli bir grup besini tüketmeyenler, o grup besini çok tüketenler, uyurken yatak odalarının sıcaklık derecesini iyice düşürenler, metabolizma yavaşlığı esas alanlar, metabolizma hızlılığını savunanlar hep aynı hedefe odaklanmış durumda. Daha uzun süre hayatta kalma. Kimisi ise Quin Shi Huang gibi ebedi gençlik, WingSuit gibi sporlar yapanlar dışında kalanlar için ölümü zorunlu son olmaktan çıkarmak peşinde. Bunlardan ikisini biraz tanıyalım.

Aubrey De Grey

Aubrey De Grey

De Grey 1963 doğumlu bir bilgisayar bilimcisi. Sonradan kendi kendine ve eşinin yardımıyla biyoloji öğreniyor. Kafayı yaşlanmaya takıyor. Yaşlanma De Grey‘e göre bir hastalık. Ancak tıp bu hastalığa karşı kriz yönetiminden başka bir şey önermiyor. Yaşlanmayla birlikte gelen hastalıkları baskılamaktan başka bir şey yapmıyor. Kanda kolestrol seviyesi arttıktan sonra onu baskılamak için statin ilaçları veriyor. Katarakta ortaya çıktıktan sonra müdahale ediyor.

De Grey‘e göre yaşlılığı metabolizmadaki hatalar oluşturuyor. Biyolojik yapılar, hücrenin içindeki mitokondriyle, DNA’yla, damarlarla, hücreler arası sıvıyla, sinirlerle birbirine sımsıkı bağlı ve karmaşık yapılar. Hücre kendini yenilemek istiyor. Ama yüz milyarlarca hücre bunu bir laboratuvardaki izole bir Petri tabağında değil gürültülü bir ortamda yapıyor. Yaparken de hata yapıyor. Bazen vücut bu hataları hemen tolere etmek için tepki veriyor. Ama bu tepki uzun vadede daha çok hasara neden oluyor. Zaman için bu mikro metabolik hatalar birikiyor. Yaşlılıkla artan enfeksiyonlar, ödemler vücudun bu birikmiş hatalarla umutsuz savaşının nedeni. O halde diyor De Grey, biz bu hataları onarabilirsek yaşlanma çok yavaşlatılabilir. Hatta durdurulabilir. Ve hatta geri döndürülebilir!

De Grey’in Reçetesi

olumsuz

Bu onarma programını bir kaç sınıfa ayırıyor De Grey. Özetle diyor ki hücreler arasında zamanla şeker nedeniyle oluşan çapraz bağlantılar koparılabilirse damarlar sertleşmez. Hücreler arasındaki bozulmuş yapışkan protein bulundukları yerlerde çıkarılırsa Alzheimer  hastalığı tarihe karışır. Hücre içinde zamanla biriken çöp materyal oradan uzaklaştırılabilirse kalp, damar hastalıkları önlenebilir. Yavaşlayan kök hücreler yeniden programlanabilirse hücre kaybının önüne geçilir.

Kanser için de radikal bir araştırma programı öneriyor. Yine bütüncül yaklaşıyor nesneye. De Brey’e göre anahtar telomerde. Telomer, içinde genetik bilgi olmayan bir DNA zinciri. Tek amacı genetik bilgi taşıyan DNA zincirlerinin hücre bölünmesi sırasında tel tel dağılıp gitmesini önlemek. Her hücre bölünmesi telomer malzemesini biraz kısaltır. Hücrenin daha fazla bölünememesi ve ölmesinin arkasında telomer kıtlığı yatar. De Brey diyor ki; Vücuttaki bütün kök hücrelerden telomer yenileyici mekanizmanın kodunu silelim. Kök hücrelerin içindeki rezerv telomer on yıl kadar yeter. Her on yılda herkese telomer rezervli yeni kök hücreleri aşılayalım. Ama bu hücrelerin kendi telomer yenileme kapasiteleri olmasın. Yani deponun anahtarını hücrelere vermeyelim. Mal bittiği zaman kontrollü olarak biz verelim. Deponun kanser tarafından yağmalanmasının önüne geçelim. Bütün kanser türleri böylece sonsuza kadar tamamen yok olur.

De Brey’e alternatif, tamamen farklı bir paradigmaya sahip ölümsüzlük arayışları da mevcut. De Brey vücudun yaşlanmasını durdurmak istiyor. Çok sayıda türde trilyonlarca hücreyle muhatap. Ray Kurzweil’ın rüyası ise makine ve insan bilincinin birleşmesi.

Ray Kurzweil

Ray Kurzweil

Kurzweil 1948 doğumlu. Çok ilginç bir öz geçmişi var. Bir gelecekbilimci. Çalışkan bir mucit. Gelecekle ilgili bir şeyler söylemeyi en çok hak edenlerden. Son yıllarda yaygınlık kazanan pek çok teknolojinin öncülüğünü 1960 ve 1970’lerde yapmış.

Kurzweil ortaokul öğrenciyisken Bell Laboratuvarlarında çalışan amcasının desteğiyle daha 1960’ların başların bilgisayarla tanışır. Lisedeyken MIT’nin yapay zeka laboratuvarının kurucularından ve kognitif bilimin öncülerinden Marwin Minsky ile yazışır. MIT’den davet alır ve Minsky‘i ziyarete gider. Bilgisayar bilimi diplomasını da MIT’den alır. Daha 1970’lerde harf karakterleri tanıyan optik okuma algoritması geliştirir. Bu gelişme 70’lerin sonlarına doğru geliştirilen text to speech synthesizer ile birleşince metin okuyan Kurzweil Reading Machine ortaya çıkar.

2005 yılında yayınladığı Singularity is Near adlı kitapta Kurzweil medikal teknolojideki gelişmelerin yakın bir gelecekte insan vücudunda yaşlanma nedeniyle meydana gelen yıpranmaları geriye döndürebilecek bir seviyeye ulaşacağını, insana teorik olarak sınırsız bir hayat bahşedeceğini ön görür. Somatik gen terapisi bu teknolojilerden biridir. Buna göre özel olarak programlanmış yapay virüsler vücuda enjekte edilecek, virüsün taşıdığı yapay DNA yapısal hücrelerdeki DNA ile yer değiştirecek, insan vücudu onu ölüme götüren genetik saatten kurtulacaktır. Singularity(Tekillik) terimini Kurzweil makine ve insan arasındaki ayrımın ortadan kalkması olarak tanımlar. Kurzweil’e göre Tekillik insanlığı 2045‘de beklemektedir. 1948 doğumlu olduğuna göre insanoğlu tekilliğe bir anlamda ölümsüzlüğe ulaştığında kendisi 97 yaşında olacak. Yüzü geçmemek için Tekillik beklentisini bir kaç yıl geri çekmiş olabilir. Ancak öngörüsünün doğru çıkıp yaşlılık etkilerini geriye çevrilmesinin mümkün olması durumunda otuz yaşında bir Kurzweil’a ulaşmak için gen terapisi makinesine girdiğinde yaşıyor olması yeterli olacak.

Kurzweil bir aksilik olma durumuna karşı da önlemini almış. Kendisi bir Alcor Life Extention Foundation üyesi. Yani ölümünün hemen ardından cesedi sıvı nitrojen içinde insanlık Tekillik’e ulaşana kadar korunacak. Sonra hayata geri dönmeyi umuyor. Sonsuza kadar.

Ve Sonsuza Kadar Mutlu Yaşadılar(mı?)

yaşam ölüm

İnsanoğlu kazalar ve hayata gönüllü son verme dışında ölümü yenebilir mi bilmiyoruz. Yaşlanmanın durdurulmasının, geri döndürülmesinin önünde sadece aşılıp aşılmayacağını bilmediğimiz teknolojik bariyerler olmayabilir. Bu teknolojinin geliştirilmesi durumunda kim ona ulaşabilecektir? Herkes mi? Çok parası olanlar mı? İktidar hırsı ve ölümsüzlük hırsının birleşmesi Dünya’yı nasıl etkileyecektir?

Dünya, nesillerin sırayla işgal ettikleri bir ada. Zorunlu ölümse bu sıraya uyumun garantörü. Ölümsüzlüğe ulaşan ilk neslin, ölümsüzlüğün önündeki asıl engelin mikto metabolik hatalar değil diğer insanlar olduğunu anlamaları ne kadar sürecektir? Bu anlaşıldığındaysa ölüm Dünya’dan kaçmanın tek seçeneği olarak yeniden popülarite kazanabilir.

Hazırlayan: Selim Erdoğan

Yazar: Konuk Yazar

Bu içerik bir konuk yazar tarafından üretilmiştir. Siz de sitemizin konuk yazarlarından biri olabilirsiniz. Yapmanız gereken tek şey, kaleme aldığınız bilimkurgu temalı makale ve öykülerinizi bilimkurgukulubu@gmail.com adresine göndermek. Editör onayından geçen yazılarınız burada yayımlanıp binlerce okurun beğenisine sunulacaktır. Gelin bu arşivi birlikte büyütelim...

İlginizi Çekebilir

Diyalektik Düşüncenin Dansı

Doğayı, toplumu ve insanı açıklayan ortak bir bilgi çerçevesi var mıdır? Fizik, kimya, biyoloji, sosyoloji, …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et