Son zamanlarda beni en çok heyecanlandıran haber Çin’de klonlanan maymun oldu. Anlaşılan, kaçınılmaz sona doğru ilerliyoruz ve açıkçası bunun için sabırsızlanıyorum.
Klonlama teknolojisi iflas etmiş organların yerine yenisinin geliştirilmesi ve gıda sorununun çözümü gibi işlerde kullanılacak gibi görünüyor. Yine de, en nihayetinde şu ya da bu devletin insan klonlamayı gerçekleştireceğine inanıyorum. Klonlamaya karşı yükseltilen itirazları biliyorum. Ancak uzun vadede bu işin önüne geçilebileceğini sanmam. Evet, klonlanmış bir bireyi Dünya’ya getirirken kimse ona sormayacak. Doğru. Öte yandan “orijinal insanlar” olarak doğmadan önce bize de, “Dünya’ya gelmek ister misin?” diye sorulmadı. Kimi itirazlar olacak; ama bu işin önüne geçilebileceğini sanmıyorum.
İdeal durum şöyle şöyle olmalı deniyor ama adı üstünde hep idealde kalıyor. Hep laf. Anayasalara bakarsak hepsinde eşitlik ibaresi geçiyor. Ben duymadım ki bir anayasada “insanlar eşit filan değildir kardeşim” yazsın. İdeale baksak her şey adil, herkes eşit, her konuya karşı müthiş bir etik duyarlılık var. Ama gerçeğe bakıyorum, çok küçük bir kesim yeryüzündeki neredeyse tüm zenginliğe sahipken, geriye kalan gariban çoğunluk kredi taksitleriyle ömrünü heba ediyor. Örneğin İngiliz yardım kuruluşu Oxfam, 62 “süper zenginin” servetlerinin dünya nüfusunun yarısınınkinden daha fazla olduğunu duyurmuştu. İnsanın, “ama bu hiç adil değil!” diyesi geliyor. Evet, kimimizin kafasındaki ideal eşitlik durumuna göre hiç adil değil ama gerçeklik bu. Gerçek, ideale göre adil değil ama gerçekliğe göre adil ya da gerçekliğin öyle bir sorunu yok.
Etrafımızda olan biteni etik bulmuyor oluşumuz, veya olanın adil olmamasından, hakkaniyetli olmamasından, insan haklarına aykırı filan oluşundan söz etmemiz, bu terimlerin gerçeklikten son derece kopuk, yükseklerde gezinen idealler olmasından kaynaklı. Kimi ideallerin veya mevcut olmayan etik bir durumun penceresinden bakınca göze pek az şey doğru geliyor. Ha, bir de işimize gelmeyen her durumu haksızlık olarak görme gibi bir alışkanlığımız var -o ayrı konu.
Bir gün insan klonlanacak. Belki klonlanmıştır bile. Muhakkak itirazlar da olacak. Bugün de pek çok şeye itiraz ediliyor ama o pek çok şey olduğu gibi duruyor. Bildiğim bir şey varsa o da tarih boyunca bilimin önünde durulamadığı. Dört nala giden bir at gibi bilim. Şaha kalkmasını, harekete geçip hızlanmasını engellemek için dizginlersin en fazla. En sonunda yoluna gider. Akıllı telefonları düşünelim. Hepimizin elinde. Hemen herkesten “akıllı telefonlar çıktı çıkalı yüz yüze bakmaz olduk” serzenişleri işitiyoruz. Serzeniş var, evet; ama herkesin elinde.
Etik kaygılar yeni bir durumun ortaya çıkmasını engelleyecek güçte değil. Etiğin geleceğe yönelik işlediğine inanmıyorum. “Minerva’nın baykuşu alacakaranlıkta uçar” sözünde dendiği gibi, felsefe, olan olduktan sonra iş görüyor. Etik, ortaya çıkacak olan yeni durumu engelleyemeyecek. Yeni durum kurulunca yeni bir etik çerçeve sunacak belki. Onu da zaman gösterir.
Hazırlayan: Tamer Ertangil