İngilizcede “sprite” olarak geçen Periler, nadir rastlanan bir doğa olayı, öyle ki ilk kez 1989 yılında fotoğraflanabildiler ve o tarihe kadar varlıkları da bir muammaydı. Fırtına bulutlarının üst katmanlarında şimşek ve yıldırım benzeri elektrik boşalmaları gerçekleşince, nötr azot moleküllerden geçen elektrik akımı 3-10 milisaniye süren kırmızı turuncu renk tonlarında büyüleyici bir parlaklık ortaya çıkarır. Kızıl Cinler’i bu kadar özel kılan şey de sadece milisaniyeler içerisinde başlayıp bitmeleridir. Yarattıkları görüntü ise insana sahiden ruhani bir varlığı çağrıştırır.
Periler bazen bulutlar arasında dağılabilir ve disk şeklindedir. 100 kilometrelik bir yarıçapa sahiptirler. Bulutlardan yeryüzüne doğru yönelen halka dalgaları halinde dağılırlar. Bu olay 300 kilometrelik bir genişliğe yalnızca 1 milisaniyede ulaşabilir. Yani bir göz kırpımı süresinden daha hızlı. Öteki gezegenlerde de şimşeklerin çaktığı biliniyor. Örneğin Voyager 1, Jüpiter’in gece tarafında yaşanan yıldırım fırtınalarını 1979’da görüntülemişti. Başka gezegenlerde de Dünya’daki gibi Peri benzeri oluşumların ortaya çıkabileceği düşünülse de henüz onları kimse gözlemleyememişti.
Ancak araştırmacılar Juno’dan son iki yıl içinde gelen bilgileri değerlendirince Jüpiter’in bulutlarında gerçekleşen Peri oluşumlarını tespit etmeyi başardı. Bu oluşumlar 1.4 milisaniye sürüyor ve çok daha geniş bir alana ulaşıyor; 500 ila 22000 kilometre gibi dev bir alan. Jüpiter’in perileri kızıl değil, hidrojen yoğunluğundan dolayı mavi renkteler. Bilimkurgu perspektifi ile bakınca bunların oldukça ilham verici bir doğa olayı olduğu söylenebilir. Periler’i Dünya’da bile gözlemlemek çok zor. Onları Jüpiter’de yakalamış olmak ise insanların teknolojide ulaştığı seviyeyi gösteriyor. Peki ya insanların bu doğa olaylarını yaratan güç karşısındaki önemi ne?
Belki de Dünya dışı yaşam bizim düşündüğümüzün aksine maddi olmak zorunda değil. Yani Dünya dışı bir yaşam formu bulunursa kalıcı bir vücut, gözlemlenebilir bir hayat döngüsü ile karşılaşmayabiliriz. Belki de uzaylılar tıpkı Jüpiter’in bulutlarında ortaya çıkan yıldırım fırtınaları gibi, bir anda beliren enerji yüklü dalgalar sayesinde yüzeye çıkıyor, fırtına yatışınca da tekrardan arafa, bulutlara çekiliyor. Ürpertici, neden var olduğu asla anlaşılamayacak türden eterik varlıklar. Belki de yıldırım yüklü geçici vücutlarında kendilerine has bir zihinleri ve hayal güçleri vardır… belki de bizim gönderdiğimiz sinyallerin farkına varmışlardır çoktan, ya onları bulmamız için bizi umutsuzca bekliyor ya da rüyalarını kirlettiğimiz için bizimle hesaplaşmak istiyorlardır.
Hazırlayan: Tuğrul Sultanzade