Bir şekilde insanların tamamının Dünya’dan silindiğini hipotetik olarak düşünelim. Peki o zaman son yapay ışık kaynağı ne zaman sönerdi?
Alan Weisman‘ın 2007 tarihli müthiş kitabı Bizsiz Dünya, insanlar birdenbire yok olsa yeryüzündeki evlere, yollara, gökdelenlere, çiftliklere ve hayvanlara ne olacağını tüm detayları ile işliyor. 2008 tarihli TV dizisi Life After People da aynı konuyu ele alıyor. Ne var ki bunların hiçbiri özellikle bu soru üzerinde durmamış.
Kaçınılmaz olanla başlayalım; birçok ışık çok dayanmazdı. Çünkü ana enerji kaynakları görece hızlı bir şekilde tükenirdi. Dünya, elektriğinin büyük kısmını karşılayan fosil yakıt tesisleri düzenli olarak yakıta ihtiyaç duyar ve bunların arz zincirleri insanların karar mekanizmalarına dayanır. İnsanlar olmasa enerji talebi daha az fakat termostatlarımız hala çalışıyor olacaktır. Kömür ve petrol santralleri ilk birkaç saatte kapanmaya başlayacağından, diğer tesisler devreye girmek zorunda kalacaktır.
Bu tür bir durumu insan rehberliğiyle dahi sürdürmek çok zordur. Sonuç olarak tüm önemli enerji kaynakları hızla kararacaktır. Öte yandan ciddi boyutta bir elektrik, enerji kaynaklarına bağlı olmayan yerlerden gelir. Şimdi bunlardan bazılarının ne zaman sönebileceğine bakalım.
Dizel Jeneratörler
Birçok uzak yerleşim yeri enerjilerini dize jeneratörlerle sağlar. Bunlar ellerindeki yakıt bitene kadar işlemeye devam edecektir ve birçok yerde günler veya aylar sürebilir. Dizel motorun mazot pompasında regülatör olması gerekir. Regülatör sayesinde ani yük değişimlerinde devir sabit tutulur. İşletme esnasında devri hiçbir zaman alternatör etiketindeki değerden aşağı olmamalıdır.
Elektronik ve hidrolik regülatörlerde boştaki devir 50 Hz olarak ayarlanır; çünkü mekanik regülatörler gibi yüke göre değer kaybetmeyecek ve yükte de 50 Hz olacaktır. Böylece benzinli jeneratörlerden daha uzun bir süre idare edecektir.
Jeotermal Santraller
İnsanlar tarafından sağlanan bir yakıta ihtiyaç duymayan üretim istasyonları daha iyi durumda olacaktır. Dünya’nın iç ısısından beslenen jeotermal santraller insan eli olmaksızın dizel jeneratörlerden daha uzun bir süre çalışmaya devam edecektir.
İzlanda’daki Svartsengi Adası jeotermal santralinin bakım kılavuzuna göre, her altı ayda bir operatörler şanzıman yağını değiştirip tüm elektrikli motorları ve ekipmanları yeniden yağlamak zorundadır. Bu tür bakım prosedürlerini gerçekleştirecek insanlar olmadığında bazı tesisler birkaç yıl çalışmaya devam edecek ve nihayetinde paslanmaya mahkum olacaktır.
Rüzgar Türbinleri
Rüzgar enerjisi geçtiğimiz iki kaynaktan daha iyi durumda olacaktır. Türbinler düzenli bakım gerektirmeyecek şekilde tasarlanmıştır. Bunun sebebi sayılarının çok ve üzerlerine çıkmanın cidden zor olmasıdır. Örneğin Danimarka’daki Gedser Rüzgar Türbini 1950’lerin sonlarında inşa edilmiştir ve 11 yıl bakım yapılmaksızın çalışmıştır.
Modern türbinler normalde hiç servise alınmaksızın 30.000 saat (3 yıl) çalışacak şekilde tasarlanmıştır. Bazılarının onlarca yıl çalışacağına şüphe yoktur. Son aşamada rüzgar türbinlerinin çoğu jeotermal santralleri yok eden aynı şey tarafından durdurulacaktır: Şanzımanları tutukluk yapacaktır…
Hidroelektrik Barajlar
Akan suyu elektriğe dönüştüren jeneratörler daha uzun bir süre çalışmaya devam edecektir. Life After People‘da Hoover Barajı‘nda çalışan bir operatör, herkesin çıkıp gitmesi halinde barajın birkaç yıl boyunca sorunsuz çalışmaya devam edeceğini belirtmiştir.
Barajlar da muhtemelen tıkanan girişler ya da diğer jeneratörler gibi mekaniksel sorun nedeni ile yenik düşecektir.
Nükleer Reaktörler
Nükleer reaktör birazcık hünerlidir. Düşük enerji modunda neredeyse sonsuza dek çalışabilirler. Yakıtlarının enerji yoğunluğu işte bu kadar yüksektir. Fakat ne yazık ki yeterli yakıt olsa da en ufak bir dış güç kaybı nedeni ile merkez otomatik kapatmaya yönelecektir.
Dünya’daki bir nükleer santral kontrol sisteminin her parçası, yanlış giden bir durumda hızla kapatacak ya da aniden kendi kendini durduracak şekilde tasarlanmıştır. Olası iyonize radyasyonun ekosisteme salınmasını önlemek amacı ile tasarlanmıştır bu düzenek.
Uzay Araçları
Bütün insan yapımı araçlar arasında uzay araçlarımız belki de en uzun süre dayanan olacaktır. Bazılarının yörüngeleri milyonlarca yıl sürecek olsa da elektrik enerjileri bu kadar dayanmayacaktır. Yüzyıllar içerisinde Mars araçlarımız toprak içinde kalacaktır. Yörüngeleri bozulan uydularımız Dünya’ya düşecektir. Uzak yörüngelerdeki GPS uyduları uzun süre dayanacaktır ama zamanla en dayanıklı uydular dahi Ay ve Güneş tarafından yıpratılacaktır.
Birçok uzay aracı Güneş panellerinden güç alır. Bazıları ise radyoaktif ayrışmadan. Örneğin Mars roverı Curiosity bir sopanın ucundaki koruyucuda taşıdığı bir parça plütonyumdan aldığı enerji ile çalışır. Curiosity, yüzyıldan uzun bir süre RTG’den (Radyoizotop Termoelektrik Jeneratörü) elektrik enerjisi almaya devam edecektir. Nihayetinde voltaj aracı çalıştıramayacak denli düşecektir; ancak zaten diğer parçalar bu gerçekleşmeden çok önce bozulmuş olacaktır bile.
Buna göre, Curiosity oldukça başarılı görünüyor. Tek bir şey haricinde, ışık konusu ile alakası yok… Evet, ışıkları vardır; ancak bunları numuneleri aydınlatmak ve spektroskopi çekmek için kullanır. Ne var ki bu ışıklar sadece ölçüm sırasında aydınlanır. İnsan talimatı olmayınca, ışıkların da açılmasını sağlayacak bir unsur olmayacaktır dolayısıyla.
İnsan taşımadıkları zaman uzay mekiklerinin çok fazla ışığa ihtiyacı olmaz. 1990’larda Jüpiter‘i keşfe giden Galileo aracının uçuş veri kaydı mekanizmasında birkaç adet LED vardı. Bunlar, görünür ışıktan ziyade kızılötesi ışın yaydıkları için onlara “ışık” demek çok da doğru olmaz. Zaten Galileo da 2003 yılında kasıtlı olarak Jüpiter’e çakılmıştır. Bunun da amacı Jüpiter’in atmosferini yakından incelemek ve sondanın yaşam olasılığı olabilen Europa gibi aylara zarar vermesini ve kontamine etmesini önlemekti.
Güneş Panelleri
Güneş panellerinin kullanım yeri sadece uzay araçları değildir bildiğiniz gibi. Ücra yerlerde, büyük oranda yol kenarlarında bulunan imdat telefonları genellikle Güneş enerjisi ile çalışır. Bu telefonlar, Türkiye gibi Ordadoğu ülkelerinde pek bulunmadığı için rast gelmeniz mümkün sayılmaz. Fakat rüzgar türbinleri gibi bunların da bakımı gereklidir. Tozdan ve çöpten temizlenmesi gerekir. Bu tür unsurlardan 60% oranında arınan paneller genellikle çok uzun bir süre çalışmaya devam edecektir.
Ne yazık ki bir Güneş panelinin kabloları ve devreleri eninde sonunda paslanacaktır. Fakat yine de kuru bir yerde iyi elektronik aksamlara sahip bir panel yaklaşık 110 sene boyunca çalışmaya devam edecektir. “Aydınlatma” ve “ışık kaynağı” kelimesinin tam anlamını düşündüğümüzde ücra yerlerdeki Güneş enerjisinden beslenen ışıklar muhtemelen en uzun dayanan insan yapımı “ışık” olacaktır.
(Bonus) Cherenkov Radyasyonu
Radyoaktivite genelde görünür değildir. Saat rakamları eskiden parlak görünmeleri için radyumla kaplanırdı. Ne var ki bu parlaklık radyoaktivitenin kendisinden değil, radyumun üstündeki fosforlu boyadan geliyordu. Yıllar içinde boya siliniyordu; rakamlar hala radyoaktif olsalar da parlamıyorlardı. Bu yazıda ışık “kaynaklarından” bahsediyoruz. Doğal olarak fosforlu yansıtıcılar, ışığı yansıttıkları için. İnsan yapımı ışık kaynaklarına dahil değildirler.
Öte yandan saat rakamları tek radyoaktif ışık kaynağımız değil. Radyoaktif parçacıklar su ya da cam gibi materyallerin içinden geçtiklerinde bir tür optik sonik patlama aracılığı ile ışık yayarlar. Bu ışığa Cherenkov radyasyonu denir. İlk olarak 1958’de Pavel Alekseyevich Cherenkov adında bir bilim insanı bunu anladıyıp, gözlemlediği için Nobel ödülünü kazanmıştır. Nükleer reaktör çekirdeklerinin gözle görülür mavi parlaklığı bu yüzdendir. Cesium-137 gibi radyoaktif atık ürünlerimizin bazıları eritilip camla karıştırılır ve güvenle taşınıp depolanabilmesi için çok daha korunaklı bir şekilde paketlenebilecek katı bir blok içinde soğutulur. Karanlıkta bu cam bloklar mavi ışık verir. Cesium-137’nin yarı ömrü 30 yıldır. Yani 200 yıl sonra orijinal radyoaktivitelerinin %1’i sayesinde hala parlıyor olacaklardır. Işığın rengi radyasyon miktarına değil, ayrışma enerjisine bağlı olduğundan zamanla parlaklığını yitirecek. Fakat aynı mavi rengi koruyacaktır.
Dolayısıyla yanıt veriyoruz. Yok olduğumuzda, bundan yüzyıllar sonra bile beton blokların dibinde en zehirli atığımızdan yayılan ışık hala parlamaya devam edecektir…
Kaynak: Randall Munroe – Farz Edelim Ki / syf. 84 – 91