İlk Sosyal Ağ ve İnternetin Kısa Tarihçesi

1979 yılında bilimkurgu hakkındaki bir zincir e-posta bugün bildiğimiz interneti nasıl doğurdu?

Bilgisayarlar iletişime geçirilerek 49 yıl önce ilk ağ kurulduğunda, modern internetin öncüsü olan bu ağ sadece bilim ile ilgiliydi. Gelişmiş Araştırma Projeleri Ajansı’nın (bugünkü DARPA’sinin öncüsü olan ARPA) beyin fırtınası sonucu ortaya çıkan ARPANET, ordu tarafından finanse edilen bilim insanlarının o zamanlar inanılmaz derecede nadir ve maliyetli bir şeyi paylaşabilmeleri için uygun bir yol olarak öngörülmüştü: Hesaplama zamanı ve gücü. O zamanlar, sadece bir avuç üniversitede bilgisayar vardı. Birini kullanmanın (veya bir dosyayı bir cihazdan diğerine aktarmanın) tek yolu, bilgisayarın bulunduğu tesise gitmekti. IBM‘in tek işi bilgisayar dosyalarını taşımak olan uçakları bile vardı. ARPANET bu sorunu çözmeyi vaat etti. Bilim insanlarının yalnızca hesaplama zamanını paylaşmalarını değil, aynı zamanda birden fazla bilgisayarı tek bir probleme yönlendirmelerini ya da tek bir sorgu ile bir veri dağı elde etmelerini sağlamaya söz verdi.

Ekim 1969’da, araştırmacılar UCLA’daki bir bilgisayarı yüzlerce mil ötedeki Stanford Üniversitesi’nde bir bilgisayara bağladı. İlk iletişim yalnızca yarı başarılı oldu. İnternetteki ilk kelimenin yazılması sırasında ağ çöktü ve LOGIN yerine sadece LO yazılabildi. Haftalar içinde Santa Barbara, Kaliforniya’da bir bilgisayar ve Utah’a başka bir bilgisayar partiye katıldı. 1971’e gelindiğinde 15 üniversitenin bilgisayar laboratuvarları bir araya getirilmişti. 1973’te araştırmacılar ilk uluslararası bağlantılarını, depremlerin ve nükleer testlerin izini süren Norveç Sismik Dizisine ait bilgisayarları ağa dahil ederek yaptılar.

Artık bilgisayarlar arası iletişim fikrinin uygulanabilir olduğu kanıtlanınca gittikçe daha fazla üniversite ve laboratuvar birbirlerine bağlandı. Fakat ARPANET’e katılmak yerine, çoğu merkez kendi mini ağlarını kurmaya başladı. Doğu Kıyısında bir Atlantik Paket Uydu Ağı, San Fransisko Körfez Bölgesinde Paket Radyo Ağı ve Hawaii civarında ALOHAnet vardı. Bu farklı mini ağlar beklenmedik bir soruna sebep oldu. ARPANET’in öngördüğü bir “Galaksiler Arası Bilgisayar Ağı” yerine, bilgisayar iletişimi izole küçük kümelere bölünmüştü. Her birinin kendi altyapısı ve yönetim kuralları vardı; bu da onların birbirine bağlanmalarını zorlaştırıyordu. Neyse ki bugün bu makaleyi çevrimiçi olarak okuyanlar için bu, Vint Cerf‘in sahneye çıktığı andır. Yeni doğmakta olan bilgisayar bilimi alanında genç bir araştırmacı olan Cerf, bu uyumluluk sorununun bilgisayar iletişiminin büyümesini önleyeceğini fark etti. Böylece kendisi ve arkadaşı Robert Kahn, üssel olarak genişleyen bir “ağlar ağı” veya “internet” üzerinden veri aktarımını yönetebilecek tek bir ortak protokol tasarladı. Bu uyarlanabilir çerçeve, TCP / IP, orijinal ARPANET’in diğer mini ağları birbirine bağlanmasına izin verdi. ARPANET hala günümüz internetinin de omurgasını oluşturur.

Bu genişleme sonucunda bile, bu yeni bilgisayar aracılığıyla iletişim şekli orijinal vizyona sadık olarak devlet tarafından finanse edilen niş bir bilim insanı grubunun araştırma yapmasına yardımcı olmakla sınırlı kaldı. Taa ki, 1979’a kadar. 1979 sonbaharında Cerf, iş istasyonuna giriş yaptığında MIT Yapay Zeka Laboratuvarı’ndan gönderilmiş bir mesaj buldu. Yeni geliştirilen “elektronik posta” sistemi kullanılarak ağ üzerinden gönderilmişti. Ağdaki her bilgisayarı birden fazla kişi kullandığı için, bilim insanları bilgisayardan bilgisayara değil de kişiden kişiye mesaj göndermek ve almak için elektronik posta tasarlamışlardı. Tabii, hemen normal postaya benzer şekilde bir adres sistemine ihtiyaç olduğu anlaşıldı. Böylece “@” sembolü doğdu: Posta kutusunu hizmet veren ana bilgisayardan ayırdı. Kullanılan tek karakter ise yazım zamanını ve az olan bilgisayar hafızasının kullanımını azalttı.

Vint Cerf

Cerf’in e-postasına gönderilen mesaj teknik bir istek değildi ve sadece ona gönderilmemişti. Bunun yerine, “SF-LOVERS (BK-SEVERLER)” konu satırını içeren bu e-posta Cerf’e ve ABD’ye dağılmış meslektaşlarına gönderilmişti. Mesaj, herkese en sevdikleri bilimkurgu yazarlarının bir listesiyle cevap vermelerini istiyordu. Mesaj tüm ağa gönderildiği için, herkesin cevapları o zaman herkes tarafından görülebilir ve yanıtlanabilirdi. Kullanıcılar, yanıtlarını yalnızca bir kişiye veya bir alt gruba göndermeyi seçebilir ve küçük sohbet grupları oluşturabilirdi. Sonunda bu küçük sohbetler ana gönderiye tekrar geri dönebilirdi. Yaklaşık 40 yıl sonra, Cerf, internetin daha önceki tüm iletişim teknolojilerini geride bırakacağını fark ettiği anı hatırlıyor: “Elimizde sosyal bir ortam olduğu açıktı”.

Konu bir hit oldu. Aynı zamanda ilk çevrimiçi sosyal ağ olarak düşünülebilecek bir ortamı yarattı. Bireyler bu internet üzerinden daha önce bağlanmış olsalar da, ilk defa sosyal etkileşim için kullanıyorlardı ve en önemlisi, bu kişisel bağlantılar aracılığıyla daha büyük bir topluluk kimliği oluşturuyorlardı. SF-LOVERS‘dan sonra YUMYUM geldi. Bu da Silikon Vadisi’ndeki restoranların kalitesinin tartışıldığı bir başka zincirleme e-postaydı. Şirket içi gurme şefler hala on yıllarca uzaktaydı. Daha sonra WINE-TASTERS (Şarap- tadıcılar) konusu ortaya çıktı. Kısa bir süre sonra forumlar başka bir şeyi paylaşmak için kullanılmaya başlandı: Haberler. Burada da kıvılcım, bilim ve bilimkurguydu. 1960’ların TV dizisi Star Trek‘in bir film ile tekrar canlandırılacağı gibi heyecan verici söylentiler tartışılıyordu. Ancak bilgisayar ağının bu yeni kullanımı, yeni sorunlar da yarattı. Bunlardan biri, bir kullanıcının başka birinin görmek istemediği bilgileri paylaşması korkusuydu. Bu korku, bir paylaşımcının Khan’ın Gazabı’nın sonunda kahraman bir Vulcan’ın ölümünü açıklamadan önce okurları uyarmak için ilk çevrimiçi “[SPOILER ALERT]” i vermesine sebep oldu.

Scott Fahlman

Daha ciddi olan sorun ise, finasmanı sağlayan ABD ordusunun bu pahalı yeni ağlarda üretilen “boş” laflardan rahatsız olmasıydı. Hatta bu konuşmaların nasıl yasaklanacağı bile tartışıldı. Bu da belki de internet sansürü konusundaki ilk tartışmaydı. Ancak mühendislerin onları artan mesaj trafiğinin ARPANET’in altyapısı için iyi bir test olduğuna ikna etmeleriyle rahatladılar. Zincir postalar ve serbest tartışmalar kısa süre sonra ağda çoğaldı ve e-posta kullanılabilir bant genişliğinin üçte ikisini tüketmeye başladı. ARPANET artık sadece uzaktaki bilgisayar kullanımını ve bir veritabanından diğerine dosya transferini kolaylaştırmıyordu. Erişim sahipleri ilk etkileşimli toplulukları oluşturuyordu. İnsan gruplarının ağa bağlı bir bilgisayar aracılığıyla düşündüklerini ve bildiklerini dönüştürüyordu. Çok geçmeden, insanların birbirleriyle konuşma şekli bile değişecekti.

Belki de hiç kimse o zamanlarda internet kültürünün temellerini attıklarını tahmin bile edemezdi. 19 Eylül 1982’de saat 11: 44’te (EST) bilgisayar bilimci Scott Fahlman tarihi değiştirdi. E-postayla yapılan bir şaka üzerindeki tartışmada şunu yazdı:

Şaka belirteçleri için aşağıdaki karakter sırasını öneriyorum:

‘:-)’

Yandan okuyun. Aslında, şu anki trendler göz önüne alındığında şaka olmayan şeyleri işaretlemek muhtemelen daha ekonomik. Bunun için de önerim:

‘:-(‘ 

Ve böylece emojiler doğdu.

internet

Tüm bu erken sosyal ağlara rağmen, ARPANET hala bildiğimiz internet gibi değildi. Kullanıcıları çoğunlukla birkaç teknik alandaki doktora öğrencileri olan ve ABD hükümeti tarafından yönetilen bir krallıktı. Bilgisayarcıların o zamanlar ürettiği ilk sosyal platformlar bile eski ve tanıdık iletişimin dijital kopyalarıydı: posta servisi, ilan tahtaları ve gazeteler. Yine de erişim hızla artıyordu. 1980`de 70 kurum ve yaklaşık 5.000 kullanıcı ARPANET’e erişebiliyordu. ABD ordusu, bilgisayar ağının ihtiyaçlarının ve çıkarlarının çok ötesine genişlediğine inanmaya başlamıştı. ARPANET’i ticari bir alıcıya satma konusundaki başarısız denemeden sonra (AT&T kelimenin tam anlamıyla internete sahip olabilirdi, ancak “Hayır teşekkürler” dedi), hükümet sistemi ikiye böldü. ARPANET’in kaotik ve hızlı büyüyen bir araştırma deneyi olarak devam etmesine izin verdi. Ve askeri kullanım için MILNET‘i yarattı. Bir süreliğine de olsa savaş dünyası ve internet dünyası ayrı yollara girdi.

Yaklaşık 40 yıl sonra, ARPANET’in erken sosyal tarihinin hikayesi ilginç görünebilir. Ama aynı zamanda da bilgilendirici. Bugünün interneti, artık sosyal ağlar ve onların sahibi konumundaki şirketler tarafından yönetiliyor. Facebook artık tek bir ulusun nüfusundan daha fazla üyeye sahip ve Tayland, Myanmar gibi yerlerdeki birçok kullanıcı için Facebook internetin ta kendisi. Bu evrim, yani bağlantılı iki üniversite bilgisayarından, niş bir araştırmacı grubu arasındaki sıkıcı tartışma konularının yapıldığı birkaç düzine bağlantıya, oradan dünya çapında, dünyayı değiştiren bir bilgi ağına dönüşüm, belli bir amaç için inşa edilen teknolojilerin nasıl başka bir şeye yönelbildiğini gösteriyor. Fakat tam da burada dikkat edilmesi gereken çok önemli bir şey var. İnternetin hikayesi garip bir şekilde geriye sarıyor.

SF-LOVERS, aslen askeri bir araç olan ARPANET`i eğlenceli, giderek bilgilendirici çevrimiçi bir topluluğa dönüştürdü. Ancak bugün bilgi, seçimlerden gerçek savaşlara kadar her yerde avantaj sağlamak için bir silaha dönüşüyor. Sosyal medya platformları artık, algoritmalarla belirlenen “like”larla ve karşı konulamaz yalanlarla fikirleri viral hale getirmek için bitmeyen savaşlara ev sahipliği yapıyor. Sonuç, hem çevrimiçi hem de gerçek dünyada toplulukları birleştirebilir veya bölebilir. Bugün siber savaşı düşündüğümüzde, tehdit yalnızca ağların ve ağ verilerinin “hack”lenmesi değil, aynı zamanda bu ağlardaki bilgilerin, insanların ve toplulukların da “hack”lenmesidir. Bu tür “like” savaşları kelimenin tam anlamıyla ağın ötesindeki dünyayı da değiştiriyor. Amerikan siyasetini ve Avrupa’nın geleceğini etkileyen seçimlerin sonucu sosyal medyada şekillendirdi. Irak ve İsrail’de savaş alanındaki kararlara etki etti. Şikago’da bir çete çatışmasının ve Myanmar’daki soykırımın patlamasına yardımcı oldu. Ve bu, bizim en iyi bilimkurgu filmlerini (veya dizilerini) ya da en iyi restoranlar gibi şeyleri tartışmaya devam ettiğimiz aynı yerde oldu.

ARPANET’teki ilk sosyal medya örneği, üyelere hangi bilimkurguyu sevdiklerini sordu, ancak onun devamında artık açık ve gizli bir “like” savaşları yaşanıyor. Ve bu, belki de hepsinden daha bilimkurgusal…

Kaynak

Yazar: Murat Yıldırım

Bilim veTeknik dergisinde popüler bilim yazarlığı ve editörlük yapmışlığım var. Bilimkurgu Kulübü websitesinde yazı yazmaya ve çeviri yapmaya devam ediyorum. Amatör olarak yazdığım hikayelerim yine Bilimkurgu Kulübü websitesinde, Yerli Bilim Kurgu Yükseliyor e-dergiside, Kayıp Rıhtım aylık öykü seçkisi ve Lagari Fanzin'de yayımlandı. Elime geçen, hoşuma giden herşeyi okurum ama özellikle bilimkurgu, fantazi ve korku edebiyatına bayılırım. Eğitim hayatımda yolum Istanbul Atatürk Fen Lisesi, Boğaziçi Üniversitesi, University of Iowa ve University of Ottawa'dan geçti. Şu anda hayatımı ultrahızlı lazer laboratuvarlarında THz bandında foton toplayarak kazanıyorum.

İlginizi Çekebilir

Asimov’un Robbie Öyküsü, Bize Yapay Zekâ ve Zihin Hakkında Neler Anlatıyor?

İnsanlar denizleri ve Güneş’i neyin hareket ettirdiğini bilmedikleri geçmiş zamanlarda, bu nesnelere zihinsel durumlar atfettiler. …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et