Tarih, 6 Kasım 1991. James Scotti adında bir astronom çeşitli asteroidler keşfetmek ile meşguldur. Birkaç yıl sonra halkaları olan en küçük gök cismini keşfedecek olan bu kişi, yine sıradışı bir olayla karşılaşır. O gün, 5-12 metre boyutlarında bir obje keşfetmiştir; fakat bu objenin Güneş etrafındaki heliosentrik yörüngesi Dünya ile çok benzerdir. Ve parlaklığında hızlı varyasyonlar vardır. Tıpkı dönen ve ışık yansıtan bir obje gibi. Daha da önemlisi, keşfedildiği tarihin bir ay sonrasında Dünya ile yakın teması gerçekleşecekti. Bu objeyi asıl ilginç kılan ise, insan yapımı hatta dünya-dışı medeniyetler yapımı bir yapay obje olabileceği şüphesi idi. Evet, bir an için Obi-Wan Kenobi’nin ‘’That’s no moon. It’s a space station.’’ dediğini duymuş gibi olabilirsiniz.
Objenin yörünge tarihi hesaplandığında oldukça kısa bir zamanı vardı. Eninde sonunda ya obje Dünya’ya çarpacaktı ya da Dünya’nın kütlesi onu, sistemin dışına fırlatacaktı. Öte yandan bu yörüngeye sahip olması da oldukça ilginçti. İlk önce Ay’ın, aldığı bir darbe sonucu kopan parçalardan biri olabileceği düşünüldü. Ancak doğal yollarla böyle bir yörüngeye girmenin açıklamasını yapmak oldukça güçtü. Ardından ilk fırlatılan uydulardan kopan roket bedenler ya da insan yapımı başarısız uydulardan bir takım kalıntılar olabileceği düşünüldü. Fakat yörüngeye giriş tarihi hesaplandığında insanlık, uzay çağına daha adımını atmamıştı. Bazılarına göre bir Bracewell sondasıydı. Bu hipotetik konsepte göre Bracewell sondaları, gelişmiş uygarlıkların başka kültürler ile iletişim kurmak için ürettiği uzay sondalarıdır.
Ardından çeşitli analizler sonucu, herhangi bir küçük gök cisminin Yarkovsky Etkisi sonucu bu yörüngeye girebileceği öne sürüldü. Yani 10 cm ile 10 km büyüklüğündeki her gök cisminin anizotropik termal fotonlar etkisiyle momentum kazanabileceği hesaplandı. Daha basit bir dille anlatmak gerekirse Yarkovsky, bir asteroidin “öğle sonrası çeyreği” diye bilinen ve en çok Güneş ışığına maruz kalan bölgesinin gün batımına ve karanlığa doğru döndüğü sırada, termal radyasyon yayarak bir roket gibi itki sağlayabileceğini ve asteroidin yörüngesini değiştirebileceğini keşfetmişti. Böylece asteroidler uzayda ilerledikleri süre içinde Güneş’ten emdikleri enerjiyi ısı olarak geri yansıtabiliyor. Bu şekilde asteroidin yörüngesinde değişikliğe neden olabiliyor.
Ancak şu an, en çok kabul gören görüş, Dünya-Trojan asteroid adı verilen Güneş etrafında tıpkı Dünya gibi yörüngeleri olan asteroidlerden kopan küçük parçalar olduğudur. Yıllar içerisindeki tespit edilen L-noktalarından bu sonuca ulaşabiliyorlar. Astrofizikte Lagrangian noktaları (L-noktaları), biri diğerinden küçük iki gök cisminin oluşturduğu potansiyel denge noktalarıdır.
2017’deki bir diğer yakın geçişte, daha detaylı analizinin yapılacağını düşünüyorum. Bu konuda çalışan fizikçi Duncan Steel’in de dediği gibi.
”Tabii ki elimizdeki kanıtlar, bu objeyi kesin bir uzaylı sondası yapmaz. Fakat, bu düşünceye bir aday yapabilir.”