Mars… Günümüzde insanlığın bir sonraki yuvası, gelecekteki evi, yaşamın potansiyel yeni adresi olarak adlandırılıyor. Adını özünde Yunan Savaş Tanrısı olan Ares’in Roma varyasyonu Mars’tan alan komşu gezegenimizin 1877 yılında Amerikalı Astronom Asaph Hall tarafından keşfedilen 2 adet minik uydusu da bulunmaktadır: Phobos ve Deimos. Bu isimler de yine Yunan mitolojisinden gelmektedir. Ares ve Afrodit’in çocukları olan bu ikiliden Phobos korkuyu, Deimos ise terör ve dehşeti temsil etmektedir. Bu iki uydu da Mars’a büyük olasılıkla asteroid kuşağından Mars’ın çekim gücüne kapılıp sonradan dahil olmuştur. Böyle düşünülmesinin sebebi de boyut olarak her ikisinin de oldukça ufak olmasıdır. Hatta Deimos yaklaşık 1,5 km çapıyla Güneş Sistemi’ndeki en küçük uydudur.
Mars’ı yaşanabilir hale getirme üzerine ilk kitabı efsanevi bilimkurgu yazar Arthur C. Clarke, 1951’de yazmıştır: “Mars’ın Kumları”. Bunun dışında Mars üzerine bir çok kitap yazıldı, film çekildi; dizi, çizgi roman ve animasyonlar yapıldı. Hatta üzerine şarkılar bile bestelendi. Bunlardan en bilineni İngiliz şanatçı David Bowie’nin 1971 yılında çıkardığı “Life On Mars (Mars’ta Yaşam)” parçasıdır. Güneş’e en yakın 4. gezegen olan ve Kızıl Gezegen olarak da anılan Mars, üzerine en çok araştırma yapılan ve Dünya’ya en yakın yaşama elverişli olabileceği düşünülen yerdir. Bunun için de geçerli bir çok sebep bulunmaktadır.
MARS’I YAŞANABİLİR HALE GETİRMEDE AVANTAJLARIMIZ
- Mars’ın kendi etrafındaki dönüş süresi 24 saat 39 dakikadır ve Dünya’nın 24 saatlik döngüsüne son derece yakındır. Olası bir kolonileşme veya yerleşme sürecinde insanların buradaki günlük yaşama adapte olmaları bu sayede son derece kolay olacaktır. Hatta insanların fazladan 39 dakikalarını eğlenme veya dinlenme için kullanabileceklerdir.
- Mars 6,794 km çapında bir gezegendir ve Dünya’nın yaklaşık %53’ü büyüklüğündedir. Buna rağmen üzerinde hiç su bulunmadığından Mars yüzey yüzölçümü Dünya’daki karaların yüzölçümüyle hemen hemen eşdeğer büyüklüktedir.
- Araştırmalar Mars yüzeyinde eskiden kalın bir atmosfer sıvı halde su olduğunu gösterir niteliktedir. Bu da gelecekte benzer koşulları oluşturabilmeyi büyük ölçüde kolaylaştırmaktadır.
- Mars’ın kutup bölgelerinde buzlar bulunmaktadır. Gezegenin geçmişte akışkan suya sahip olduğu bilindiğinden yeraltında da katı veya sıvı halde su bulunması muhtemeldir.
- Gezegen, Güneş Sistemi’nde “Yaşanabilir Bölge” adını verdiğimiz bölgede yer almaktadır, yani doğru kondisyonlar sağlandıktan sonra yaşam var olabilir.
MARS’I YAŞANABİLİR HALE GETİRMEDE DEZAVANTAJLARIMIZ
- Mars’ta çok ince bir atmosfer tabakası vardır, bunun da sebebi düşük yerçekim gücü ve gezegenin atmosferini koruyacak bir manyetik alanının olmayışıdır.
- Düşük yerçekimi (Dünya’nın yaklaşık %38’i kadar) olası bir kolonileşme veya yerleşme durumunda insanlarda kemik erimesi ve kas kaybı gibi ciddi sorunlar doğuracaktır.
- Mars’ta sıvı halde su bulunmamaktadır.
- Atmosferi son derece incedir (Dünya atmosferinden 100 kat daha ince) ve %95’imi karbondioksitin oluşturduğu atmosferde oksijen yok denecek kadar azdır (%0,13).
- Mars büyük bir çöl gibidir: Yazları gezegenin en sıcak bölgesi ekvatorda gündüz sıcaklık 20 dereceyi bulurken akşamları -100 dereceleri görebilmektedir. Bununla beraber gezegenin ortalama sıcaklığı ise -60 °C civarındadır.
MARS’I YAŞANABİLİR HALE GETİRMEK İÇİN NELER YAPILABİLİR
Mars’ın bir manyetik alana ihtiyacı bulunmaktadır. Bunun için yapay manyetik alan oluşturulabilir ama bu henüz gezegen düzeyinde yapılmamış, teoride var olan bir çözümdür. Mars’a manyetik alan kazandırmak için önerilen bir diğer çözümse atmosferini kalınlaştırmak ve manyetosfer tabakası oluşturmaktır. Böylece atmosfer Güneş’in solar patlamalarından korunabilecektir. Ama bunun için de Mars’ın ısıtılmaya ihtiyacı vardır. Söz konusu işlem, gezegende az miktarda bulunan ve sera etkisi yapabilecek ağır gazların oranının arttırılmasını önermektedir.
Tesla Motorları ve SpaceX sahibi ünlü mühendis, fütürist ve iş adamı Elon Musk, Mars’ı ısıtmak için Mars yüzeyine düzinelerce atom bombası atılabileceğini belirtti. Mars yeterli sıcaklığa ve atmosfere kavuştuktan sonra, kutuplarında bulunan buzulların çözüleceği ve potansiyel yeraltı sularının yüzeye kazandırılacağı sanılmaktadır. Sonrasındaysa karbondioksit seven dünyamızda fotosentez yapabilen bakteriler, hatta bitkiler gezegendeki oksijen oranını arttırmada kullanılabilecek, böylece insan yaşamı için gerekli her şey sağlanmış olacaktır.
Mars ısıtılması gereken bir gezegen. Dolayısıyla, Dünya’nın en büyük sorunlarından yüksek miktardaki karbon salınımı Mars için bir hayat öpücüğü olabilir . Yani Dünya iklimini kötüleştirmede her ne yapıyorsak bunu yapmayı Mars’ta da sürdürürsek bu Mars’ı daha yaşanılır bir yer haline getirebilir.
Güneş Sistemi’ndeki tüm diğer gezegenler içinde dünyalılaştırma işleminin en kolay sağlanabileceği yer bu sebeplerle Mars olarak göze çarpmaktadır. Günümüzde dünya devleri ABD, Rusya, Çin ile ESA (Avrupa Uzay Ajansı) Mars için deyim yerindeyse yarış halindedir. Hatta SpaceX şirketinin de Mars üzerine seyahat ve koloni kurma planları olduğunu düşünürsek bu rekabet şirketlere kadar sıçramış durumdadır.
MARS İÇİN ÜRETİLEN MİTLER
- Mars’ta geçmişte kalın bir atmosfer ve sıvı halde su bulunduğu ortaya çıktıktan sonra Dünya’dan önce Mars’ta hayatın başladığı öne sürülmüştür. Bunu kanıtlayan herhangi bir bulguya rastlanmamıştır.
- Mars’ta büyük ölçekli bir insan yüzü şeklinde bir yer cismi fotoğraflanmıştır. Nasıl ki bulutlar rastgele bize çeşitli şekillerde gözüküyorsa bu da aslında o kadar rastlantısal ve olağandır. Buna karşın bir çok komplo teoristi bunun Mars’ta zamanında zeki canlılar yaşadığının kanıtı olduğunu öne sürmüştür. Hatta 2000 yılı Hollywood yapımı “Mission to Mars” filminde bu konu işlenmiş ve Dünya’daki hayatın aslında Mars’tan geldiği öne sürülmüştür.
- Mars’ın kutup bölgelerinde bulunan ve varlığı kanıtlanmasa da yeraltında olduğu tahmin edilen buzların eritilip gaz hale getirilmesiyle Mars’ın nefes alınabilir bir atmosfere kavuşacağı düşüncesi vardır. Bu konu 1990 yapımı “Total Recall” filminde de işlenmiştir. Fakat aslında gaz haldeki su buharı nefes almamızı sağlamaya yetmemektedir. Filmdeki buzların oksijen başta olmak üzere atmosfer için gerekli tüm gazları barındırdığını varsaysak bile bu çok geçici bir çözüm olacaktır, zira güneş patlamaları ve kozmik fırtınalar bu atmosferi kısa sürede süpürecektir.
- Mars’ta günümüzde mikrobiyolojik formda da olsa hayat olabileceğini öne sürenler bulunmaktadır. Fakat Nasa’nın Curiosity robotuyla yaptığı araştırmalarda bile bununla ilgili bir bulguya henüz rastlanmamıştır. Gezegenin mevcut şartlarının yaşam için son derece zor olduğunu düşündüğümüzde küçük bir bakterinin yaşama olasılığı bile imkansıza yakındır. Fakat yaşıyorsa ve de bulunursa da bu sadece keşfedilen ilk Dünya dışı yaşam formu olmayacak, aynı zamanda bilinen en dayanıklı varlıklardan biri olarak sınıflandırılması gerekecektir.
SONUÇ
Mars, mevcut teknolojimiz ve birikimimizle insanlığın ikinci evi olması için en uygun adaylardan biridir. Buna rağmen Mars’ı tam anlamıyla yaşanabilir hale getirmek için trilyonlarca dolar gibi yüksek bir bütçeye ihtiyaç vardır. Bu sağlansa bile %100 başarı şansının olmaması işleri en çok yavaşlatan etmenlerden biridir. Bu yüzden Mars tamamen yaşanabilir hale getirilmeden önce ilk adımlar olarak kolonileştirme düşünceleri ve çabaları vardır. Buna en iyi örnek de Nasa’nın 2020’lerde yapmayı planladığı ve SpaceX şirketinin önümüzdeki yıllarda hazırlamakla uğraştığı Mars’a yolculuk planlarıdır. Mevcut duruma baktığımızda Mars’ı ilk kimin kolonileştireceğini, hatta dünyalılaştıracağını bekleyip göreceğiz: Devletler mi, şirketler mi?