Genetik mühendisliğinden sentetik gıdaya ve ölümsüzlüğe, biyoteknoloji her geçen gün bilimkurguyu gerçek hayatta yeniden yaratmaya daha çok yaklaşıyor. Bilimkurgu her zaman gerçek hayattaki bilimin bir adım ötesinde yer almaktadır. Buna örnek olarak onun uzay yolculuğunu, kablosuz iletişimi ve sanal gerçekliği gerçekleşmelerinden önce düşleyebilmesini verebiliriz. Gerçekte, bugün yaygın olarak kullandığımız robot, uzay giysisi veya astronot gibi bazı bilimsel terimleri ilk ortaya atan bilimkurgu olmuştu.
Bilimkurgu türü, yeni teknolojiler icat edilmeden önce onların etkilerini ve etik boyutlarını irdelemek için yardımcı bir araç olabilir. Biyoteknoloji alanı son birkaç yılda dev atılımlar göstererek ilerlediği için, biyoteknolojinin bazı vahşi denebilecek bilimkurgu düşlerine ne kadar yaklaşmayı başardığını ve bunun bizler için anlamını araştırmak yerinde olacak.
Genetik Mühendisliği
Bilimkurgu romanları, video oyunları, Yıldız Savaşları ve Uzay Yolu gibi yapımlarda genetik mühendisliği sıklıkla karşımıza çıkan bir konu. Bitkilerin, hayvanların ve insanların, kısacası yaşayan herhangi bir canlının tüm özelliklerini kontrol edebilme hayaline bugün her zamankinden daha yakınız. Tarım ürünlerini ele alacak olursak, bilim insanlarının başka türlerden DNA aktarımına ihtiyaç duymaksızın ürünün kendi DNA’sında oldukça kusursuz değişiklikler yapmalarına imkân tanıyan genetik mühendisliği teknikleri, muazzam ilerlemeler kaydetti. Bu teknikler sayesinde ortaya çıkan ürünler GDO kategorisinin dışında kalıyorlar. Hayvanlarda genetik mühendisliği, araştırmalar açısından yaygın bir pratiğe dönüştü. Dünyanın dört bir tarafındaki laboratuvarlar genetik hastalıkları kopyalayıp üzerinde çalışmak için rutin olarak solucanların, meyve sineklerinin, zebra balıklarının, farelerin ve daha pek çok model organizmanın DNA’larını değiştiriyor.
İngiliz Oxitec şirketi, bulaşıcı hastalıklarla mücadele etmek için sivrisineklere, yavruları hastalığı yaymadan ölmelerini sağlayan bir geni aşılamakta bu teknolojiyi kullanıyor. Ve Jurassic Park hayranlarını sevindirecek bir haberi paylaşmak gerekirse, birkaç yıl önce bilim insanları, tavukları dinozorlarınki gibi burna sahip olacak şekilde genetik mühendisliğine tabi tutmayı başarmışlardı. Genleri değiştirmeyi çok daha hızlı, kolay ve ucuz yapan CRISPR/Cas9 genetik mühendisliği aracı sayesinde insan genlerini değişikliğe uğratmaya her zamankinden daha yakınız. CRISPR insanlar üzerinde ilk kez bir yıl önce Çin’de uygulandıktan sonra, bu yıl içinde Avrupa’da da insanlar üzerindeki çalışmaların başlayacağı umuluyor. Orak hücre rahatsızlığı, hemofili, kistik fibrozis (sıklıkla çocukluk çağında başlayan, sık akciğer enfeksiyonları ve ölümle seyreden hastalık, Ç.N.) ve kas distrofisi gibi genetik hastalıkların günleri artık sayılı olabilir.
Sipariş Organlar
Organ nakli için muazzam talebi karşılayacak organların yokluğu, pek çok bilimkurgu yazarını bazı insanların salt nakil için organ sağlamak üzere özel olarak yetiştirildiği gelecekleri kurgulamalarını ilham etmişti. Bilim sayesinde, organ bağışı için insan yetiştirme gibi etik sorunlar olmaksızın bu ihtiyaç duyulan organları üretmeye her geçen gün daha çok yaklaşıyoruz. 3 boyutlu yazıcıların gelişi, bilim insanlarına insan organlarının şekline sahip biyomalzemelerin çıktısını alabilecekleri teknolojiyi sağladı. Basit organlar ve dokular, hâli hazırda bu teknik kullanılarak değiştirilebiliyor. 2013’te ilk kez bir çocuk 3 boyutlu yazıcıda üretilen soluk borusu ile akciğerlerinin çökmesinden kurtarılabildi. Kıkırdağın ve kemiğin ana işlevi vücuda destek sağlamak olduğu için, bu dokular cansız malzemelerle değiştirilebiliyor. Fakat daha karmaşık organların değiştirilmesi için hücrelere ihtiyaç duyulmakta.
İspanyol bir araştırma grubu, canlı hücre içeren biyo-mürekkep kullanarak insan derisi üreten bir 3 boyutlu yazıcı üzerinde çalışıyor. Bir sonraki adım hiç şüphesiz kalp veya karaciğer gibi daha büyük ve karmaşık organların üretilmesi olacak. Bazı araştırmacılar bu tür organları laboratuvarda sıfırdan yaratmanın peşindeyken, bazı bilim insanları ise başka bir alternatif üzerinde çalışıyorlar: Genetik mühendisliği kullanarak, organlarının genetik yapısı o organa ihtiyaç duyan insanla eşdeğer olan domuzlar yaratmak. Bu tekniğin diğerinden farkı herhangi bir insan için değil, o organın nakledilmesine ihtiyaç duyan her birey için özel olarak ayrı üretilmesi zorunluluğu.
Ömrü Uzatmak ve Ölümsüzlük
Bilimkurgu uzun süredir ölümsüzlüğün sonuçlarına ve bir kutsama mı yoksa lânet mi olacağına dair varsayımlarda bulunuyor. Ölümsüzlük henüz kesinlikle ulaşılmamış olsa da, Silikon Vadisi milyarderleri ona çok uzak olmadığımız görüşüne ikna olmuş gözüküyor. Örneğin, Peter Thiel ve Sergey Brin’in, ömür uzatma teknolojileri üzerinde çalışan şirketlere yatırım yaptıkları biliniyor. Fakat hepimiz –veya en azından maddi olarak karşılayabilenlerimiz!- yaşlanmaya devam ederken, biyoteknoloji de bir yandan 120 yaşına geldiğimizde hâlen sağlıklı kalabilmemiz için çalışıyor.
Ortalama ömür süresi artarken onunla birlikte nörodejeneretif (sinir dokularının bozulmasına yol açan, Ç.N.) hastalıklar ve yaşa bağlı bağışıklık sistemi bozuklukları da çoğalıyor. Geleneksel tıbbın başarılı olamadığı alanlarda, gen ve RNA terapileri gibi yeni teknolojiler, sadece belirtileri hafifletmek yerine sonunda nöronların veya bağışıklık sisteminin bozulmasını durduracak ilk başarılı tedavileri önümüze serebilir. Ve 100 yıl sonrasındaki dış görünüşleri için endişe duyanlara mutlu bir haber: bakteri temelli yaşlanma önleyici kozmetik ürünler yakında geliyor.
Sentetik Gıdalar
Sadece düğmesine basarak arzu ettiğimiz her yiyeceği üreten bir makineye sahip olmak ne muhteşem olurdu diye düşünmeyenimiz var mıdır? (Veya Otostopçunun Galaksi Rehberi’ndeki gibi isteklerinizi aklınızı okuyarak bilen bir makine de olabilir.) Eğer et için bir ineğe ihtiyaç duyuyorsanız bunun imkânsız olduğu açık. Fakat yakında, hayvanların gıda üretimi denkleminin bir parçası olmaları artık son bulabilir. İnekleri, tavukları, hindileri, balıkları gıda üretimi sürecinden çıkarmayı hedefleyen pek çok şirketin çalışmaları sonucunda laboratuvarda yetiştirilen etler yakında sofralarımızdaki yerlerini alacak.
Bu durumun gerçekleşmesi, (küresel ısınmayı azaltmak dâhil olmak üzere, Ç.N.) büyük çevresel ilerlemeleri de beraberinde getirecek. Hatta inek olmadan inek sütünün üretilmesinin eli kulağında olduğunu söyleyebiliriz. Amerikan şirketlerinden Perfect Day, bu konudaki ilk ürünlerini piyasaya sürmeye hazır olduklarını açıkladı.
Otomatik Hastalık Teşhisi
Bilimkurgu 1920’li yılların başında “robot” terimini dolaşıma sokarak robotların, androidlerin ve yapay zekânın hayatımızın her alanını kaplamasına giden yolu açtı. Tıp bilimi de bu konuda kesinlikle bir istisna değil. Sophia Genetics adlı İsviçre şirketi, bir hastanın tüm genom dizilimini okuyarak geniş bir aralıktaki hastalıkları teşhis etmekte doktorlara yardım eden bir yapay zekâyı hâli hazırda kullanıyor. Şirket, dünya genelindeki yüzlerce hastanenin sisteme kaydolmasıyla, doktorların kanser gibi karmaşık hastalıklarda daha iyi teşhiste bulunmalarını kolaylaştıran dev bir veritabanını inşa ediyor. Fakat bazıları, daha iyi genetik teşhislerin bir takım etik sorunları doğurabileceğinden endişe duymakta. Gattaca filminde (Dikkat, sürpriz bozan var!) çocukların rutin olarak IVF (In Vitro Fertilization: rahim dışında, tüp içinde dölleme, Ç.N.) yoluyla yaratıldığı bir dünya sunulmaktaydı.
Filmdeki makine, sayısız hastalıklara ve sağlık durumlarına ek olarak boy, saç rengi vb. fiziksel özelliklerin de olasılıklarını tahmin edebiliyordu. Böylelikle film, ebeveynlerin en çok istedikleri özelliklere sahip bebekleri seçmelerine imkân tanındığı, genetik olarak düşük seviyedeki insanların ayrımcılığa uğradığı bir dünyaya işaret ediyordu. Bu türden bir teknoloji, karmaşık durumları ve fiziksel özellikleri tam olarak kusursuz biçimde tahmin etmesi zaman alacak olsa da, aslında nicedir mevcut. 23andme adlı şirketin bu alandaki genetik testleri geçen Kara Cuma alışveriş gününde Amazon’un en çok satan beş ürünü arasına girmeyi başardı. Şirket, bağışlanan sperm ve yumurtaları düşük riskli kolon ve rektum kanseri veya yüksek olasılıklı yeşil gözlere göre seçmeyi sağlayan bir yöntemin patentini onaylatmış durumda.
Sonuç Olarak
Bilimkurgunun, her zaman gerçekten muhteşem teknolojileri betimlemesine rağmen, bu teknolojiler sıklıkla devasa etik meseleleri de doğurabilecek iki ucu keskin bıçak olarak sunulmakta. Bu durum, yeni teknolojileri benimsemenin olası sonuçlarını irdelemekte çok yararlı olabilir. Fakat bazen, bilimin ve teknolojinin, gerçek hayattaki uygulamalardan daha korkunç görülmesine de yol açabiliyor. Şunu akıldan hiç çıkarmamalıyız ki, bu teknolojilerin çoğu, teknik sınırlamalara sahipler ve yavaşça geliştirilecekler. Böylelikle bilim insanlarının ve düzenleyicilerin birlikte çalışarak bu yeni teknolojilerin nasıl kullanılması gerektiğine dair çözümler üretmeleri için yeterli zamanları olacak.
Bilgi sahibi olmak ve her bir yeni teknolojinin artıları ve eksileri hakkında tartışmak zaman geçtikçe daha çok önem kazanacak. Örneğin gen ve hücre terapilerinin fiyatlandırılması hakkındaki tartışmalar, şirketleri ve düzenleyicileri pahalı faturaları üzerinde yeniden düşünmeye sevk ediyor. Umut edelim ki, bilime bağlılığımız bizleri bilimkurgu romanlardaki ve filmlerdeki distopik gelecekleri yaşamaktan uzak tutsun.