Neil Armstrong‘un, botlarını Ay’ın tozlu zeminine ilk kez gömüşü, büyük ihtimalle önceden tasarlanmış o meşhur cümlede söylediği gibi insanlık için büyük bir adımdı. İnsanlığın 20. yüzyıl başlarında motorlu bir araçla yerden birkaç metre yükselmesiyle başlayan gökyüzünün fethi, aynı yüzyılın üçüncü çeyreğinde Dünya dışı bir gök cismine inmesiyle yeni bir aşamaya geçti. Dünya tarihinde başka hiçbir zaman diliminde bu kadar büyük bir teknolojik sıçrama yaşanmadı. Ancak Ay’a yolculuk pahalı bir projeydi. Amerikan kongresi bu iş için hatırı sayılır bir parayı bütçelemek durumunda kaldı. Ama bir bakıma mecbur kalmışlardı.
Sovyet Birliği 1957’de Sputnik adlı 58 cm çapında parlak, antenli bir küre ve içindeki radyo vericisinden ibaret, böceğe benzeyen bir uyduyu Dünya yörüngeye oturtmayı becermişti. Sputnik, pilleri üç haftada bitip yayınını kesmiş olmasına rağmen yörüngede iki ay başıboş bir şekilde dolanmayı sürdürdü. Amerikalılar bunun ne anlama geldiğini çabuk kavrayıp 1958’de apar topar NASA’yı kurdular. Ülkemizde olduğu gibi bir kararnameyle kağıt üzerinde değil gerçekten kurup içini de doldurdular.
Uzay yarışı başlamıştı. Yörüngeye insansız araç aşaması kaybedilmişti ama uzaya ilk insanı çıkarma kategorisinde henüz madalya verilmemişti. İşte Merkür projesinin amacı buydu. Ama Sovyetler yine öndeydi. Yuri Gagarin 12 Mayıs 1962’de atmosfer dışına çıkıp uzay yürüyüşü yapan ilk insan oldu. Aynı yıl NASA astronotu Alan Shepard da uzaya gidip döndü. Diğer Merkür uçuşları planlandığı gibi gidince Başkan J.F.Kennedy, Amerika’nın 1960’lar bitmeden Ay’a insan indirip geri getirme hedefini açıkladı. Bu hem Sovyetler Birliği’ne hem o zamanki teknolojik seviyeye, hem de doğaya karşı meydan okumaydı. Uzaya çıkmakla Ay’a gitmek pek çok insana birbirine yakın işlermiş gibi gelir. Oysa bir roketin atmosferi geçip Dünya yörüngesine oturması on dakikalık bir uçuşla mümkündür. Kararlı bir yörünge de sadece birkaç yüz kilometre yukarıdadır. Oysa Ay, Dünya’dan ortalama üç yüz seksen dört bin kilometre uzaktadır.
Gagarin ve Shepard, Antalya Kemer’de sahilden beş yüz metre ötedeki bir gemiye yüzdülerse, Ay’a gitmek Akdeniz’i yüzerek geçmek demekti. Evet, yerçekimini yenip atmosferi canlı geçmek önemli bir aşamaydı. Nihayetinde uzay vakumuna canlı olarak çıkmayı başardıktan sonra motorları Ay’a doğru bir süre ateşleyip, gerisini birkaç günde eylemsizlik özelliğinin halletmesini, geminin neredeyse sürtünmesiz bir ortamda Ay’a doğru akıp gitmesini beklemek belki çok da zor değildi. Ama başka bir gök cismine iniş ve oradan geri dönüş, işin içine teknolojik bulmacalar sokuyor, insanın daha önce hiç gitmediği ve yardım gelmesinin imkansız olduğu bir yerdeki şartları, olası aksilikleri tahmin etmeye, bu olmadık aksiliklere çözümler üretmeye zorluyordu. Proje, modüllere alt projelere ayrıldı ve adına Apollo Programı denildi.
Apollo ve Gemini Programı
Apollo programının ön aşamasını Gemini oluşturdu. 1961 ve 1966 arasındaki yedi insanlı uçuşta Apollo programının provaları yapıldı. Uzay giysileri geliştirildi. Uzay yürüyüşü, arıza giderme provaları yapıldı. Uzayda iki hafta canlı kalınabileceği gösterildi. Apollo programında uygulanması planlanan, iki uzay aracının kenetlenmesi gerçekleştirildi. Ancak eğitimler sırasında meydana gelen kazalarda üç astronot hayatını kaybetti. Gemini programından gelen astronotlara katılanlarla oluşan ekip ağır bir eğitim programına alındı. Dünya’da yerçekimsiz ortamı taklit etmek için vinçli, halatlı mekanizmalar geliştirildi. Bugünkü air hockey masalarını andıran düşük sürtünmeli yüzeylerde astronotlar ellerindeki mini jetlerle yön değiştirme, ilerleme, durma çalışmaları yaptı. Suyun kaldırma kuvveti yerçekimsiz ortam taklidi için belki de en iyi araçtı. Sıfır yüzerlikli derin havuzlar inşa edilerek, astronotlar su altında uzay yürüyüşü, arıza giderme provaları yaptı. Ay modülünün prototipini Dünya’da uçurarak iniş provaları yapıldı. Bu provalarda üç modül tahrip oldu. Birinde Armstrong fırlatma koltuğu ile son saniyede kurtulabildi.
Santrifüj düzeneklerinde yerçekiminin katlarınca ivmelendirilip, Satürn V roketinin kazandıracağı hıza alıştırıldılar. Çoğu hava kuvvetleri test pilotlarının arasından seçilmiş bu insanlar kısıtlı zamanda arıza giderebilecek, test yapabilecek mühendis, taşları, mineralleri bilen jeolog ve soğukkanlı pilot kimliklerini tek bir bedende birleştiriyorlardı. Eğitimcileri onları boks antrenörleri gibi fiziksel kapasitelerinin ötesine zorluyordu. Dünya’ya dönüş sırasında inişin, planlandığı gibi okyanusa gerçekleşmemesi durumuna karşı ormanlarda, dağlarda, çöllerde hayatta kalma eğitimleri aldılar. Dünya’daki eğitimler gökyüzünde de devam etti. Yüksek irtifa uçuşlarında yarım dakika yerçekimsiz ortamı tecrübe ederken, yüksek ivmeli dönüşlerde içinde olacakları uzay aracının manevralarında ayık kalmaya alışmaya çalıştılar. Bu sırada Apollo programının donamımı imal ediliyordu. Ay ve komuta modüllerini uzaya taşıyacak Satürn V gibi büyük bir roket geliştirildi. Bu roketin yapımında İkinci Dünya Savaşı’nda Alman V-1 ve V-2 roketlerini geliştiren ve savaştan sonra Amerika Birleşik Devletleri’ne götürülen ekip ve başlarındaki Wernher Von Braun’un katkısı büyük oldu.
Bir Yolculuğun Anatomisi
Kalkış 16 Temmuz 1969’da Kennedy Space Center’dan gerçekleşti. Bir milyona yakın insan bu olayı canlı izledi. Ekip Neil Armstrong, Michael Collins, Edwin Aldrin’den oluşuyordu. Ay (Eagle) ve Komuta (Columbia) modüllerini taşıyan Satürn V roketinin birinci kademesi 68 km’de irtifada, ikinci kademesi 176 km’de görevlerini tamamlayarak ayrıldılar. Üçüncü kademenin motoru Dünya yörüngesinde bir buçuk tur döndükten ve Ay’a doğru itiş yaptıktan sonra sustu. Columbia, üçüncü kademeden ayrılarak yüz seksen derece döndü, Eagle’ı çekerek kademeden ayırdı, yine yüz seksen derece dönerek motorunu Ay doğru ateşledi.Columbia, 19 Temmuz’da Ay yörüngesine girdi. Ay çevresinde otuz tur attıktan sonra Aldrin ve Armstrong Columbia’dan Eagle’a geçti. Araçlar ayrıldı. Eagle Ay üzerinde alçalırken Columbia Ay çevresinde dönmeye devam etti.
Ancak Eagle planlanan bölgeyi birkaç mille kaçırdı. Armstrong yeni bir iniş alanı bulmak zorunda kaldı. İniş gerçekleştikten ancak birkaç saat sonra astronotlar Ay’da yürüyebildiler. Çekimler yaptılar, kaya örnekleri topladılar. Yirmi saatin sonunda modüle girerek birkaç saat uyudular. Bu arada küçük aksilikler olmuyor değildi. Dar kabinde hareket ederken Aldrin kalkış motorunu ateşleyecek şalteri kırdı. Ama bir kalemle ona fonksiyonunu gördürdüler. Kalkış, yörüngede dolaşmakta olan Collins yönetimindeki Columbia ile birleşme, Aldrin ve Armstrong’un Columbia’ya geçmesi, Eagle’ın terk edilmesi aşamalarından sonra Columbia yönünü Dünya’ya çevirdi. Dünya’ya yaklaşırken Eagle’ın motoru da uzaya terk edildi. Bu arada planlanan iniş bölgesindeki fırtınalar yüzünden bölge değiştirilmek zorunda kalındı. Modül 24 Haziran’da atmosfere girdi. Serbest ve sıcak bir düşüşten sonra paraşütlerini açarak okyanusun serin sularını fokurdatarak indi. Amerikan Deniz ve Hava kuvvetlerinin ortak bir operasyonuyla yerleri tespit edilerek askeri bir gemiye alındılar.
Bu başarıdan sonra Ay’a 1972’ye kadar altı insanlı uçuş daha gerçekleştirildi. Yirmi dört astronot Ay’a gitti. Bunlardan on ikisi yörüngede dolaşmayla yetinmek zorunda kalırken on ikisi onun üzerinde adım atan azimli ve şanslı insanlardan oldular. Ama hiç birinin adı Armstrong gibi bilinmedi. Apollo programı 1972’de sona erdirildi. Programın siyasi, askeri teknolojik ve moral getirileri oldu. 1950’lerin sonlarında başlayan Ay’a insansız araç gönderme faaliyeti 1972’den sonra A.B.D, Sovyetler Birliği ve doksanlarda onlara katılan Japonya ile devam etti. Ay fatihi ülkelere son zamanlarda Çin ve Hindistan da eklendi.
Bugün Ay’ın yörünge ve yüzeyinde sayıları artmakta olan sondaj ve yörünge amaçlı araçlar giderek belirginleşen yeni bir rekabetin de göstergesi.
Hazırlayan: Selim Erdoğan