Başka Bir Gezegene Giden Astronotun Yediği, Tadı Portakala Benzeyen Meyve

Bartın’da ilkokulda okurken bir bahar günü sınıf arkadaşlarımla pikniğe gitmiştik. Yanımızda getirdiklerimizi yeni yemeğe başlamıştık ki birden hava karardı ve sağanak yağmur başladı. Piknik alanı evime otuz dakikalık yürüyüş mesafesindeydi. Dönerken o kadar çok yağmur yedim ki, üstümdeki hırkam su nedeniyle ayaklarıma kadar uzadı. Parmak uçlarım pörsümüş, ayakkabılarım su dolmuştu. Eve girdiğimde annem hemen şofbeni yaktı. Yıkandım ve kuru giysiler giydim. Çorba içtim. Çay demlendi.

Kendimi önemli bir macera yaşamış ve evinin keyifli, huzurlu rahmine dönmüş hobbit gibi hissettim.

Bazı şeylerin değerini bilmek için çok uzun yolculuklar yapmamız gerekir. Neden gurbette özellikle, eski hayatımızdaki küçük ve sıradan şeyleri özleriz en çok. Ama “kaybedilince değeri anlaşılan” küçük mucizeleri, kaybetmeden de kutsamak mümkün. Bu yolculuklar fiziken olduğu kadar zihnen de olabilir. Binlerce ışık yılı uzaklıktaki bir gezegene inen astronot, “Tadı portakala benzeyen bir meyveyi yediği” zaman, mutfağa gidip bir portakal soymanın, dilim dilim yemenin zevki muhteşemdir.

NASA astronaut Scott Kelly corrals the supply of fresh fruit that arrived on the Kounotori 5 H-II Transfer Vehicle (HTV-5.) Visiting cargo ships often carry a small cache of fresh food for crew members aboard the International Space Station. (Photo by NASA)

Bilimkurguyu saçmalık, kaçış edebiyatı, boş iş, hayalcilik diye damgalayan, uzak duran çok kişi vardır. “Bu benim ne işime yarayacak ki”, “ben o zamanlara çoktan ölmüş olacağım” gibi yararcı bakış açısına sahip olanlar da vardır. Ama bilimkurgu, sizi zihinsel bir yolculuğa çıkarıp, hayatınızdaki sıradan ve küçük şeylerin değerine dair dokunuşlar yapabilir.

Bilimkurgu kendi başına bir yaşam koçu, hayatın anlamını bulmuş bir ermiş gibidir.

Isaac Asimov’un Çelik Mağaralar kitabında dedektif kahramanımız Elijah Baley, genel yemekhanede yoğun sos içindeki, yapay eti yer ve ağır kokusu saatlerce ağzından kaybolmaz. Empati kurabiliyorum çünkü üniversite yıllarımda, yemekhanede yağlı bir sıvı içinde, sert ve tatsız, ne olduğu belirsiz küp et parçalarını yedim. Ve o garip tat saatlerce ağzımın içinde kaldı.

dsc6977

George Orwell’ın 1984’ünde kitabın başında kahramanımız lahana çorbası kokan bir apartmana girer. Aklıma, eve geldiğimde aldığım kapuska kokusu gelir hemen. Hayatı güzel kılmak, gündelik hayatınızdan zevk almak için biraz bilimkurgu dokunuşu yeter… Yemekte çorba mı var? Buz devrine girmiş, kahramanın ısınmak ve yemek bulmakta zorlandığı G.J. Arnaud’un “Belirsizlik Rayları” romanını hatırlamak yeter. Üşüyen içinizi ısıtmak için o kahraman gibi içersiniz çorbayı.

Tabağınızdaki eti yerken, aşırı kalabalık bir dünyada, insanların zor yemek bulduğu “Make Room, Make Room” romanını (Film: Soylent Green, 1973) hatırlamaya ne dersiniz? Gelecekte insanlar belki de gerçek et asla yiyemeyecek.

Duş almak, su içmek, yüzmek sıkıcı mı oldu: Apokaliptik, suların kirlendiği, ölümcül olduğu, içecek su bulmanın zor olduğu kitapları, filmleri düşünmeye ne dersiniz.

Stephen King’in “Rita Haywort’u Seven Adam” hikayesinde (The Shawshank Redemption) hapishanedeki kahramanımız bir klasik müzik pikabını dinlemek için dayak yemeyi, hücreye atılmayı göze alır. Geleceğin dünyasında müziğin yasaklanmayacağını nereden bilebilirsiniz… Sovyetler Birliği’nde rock müzik Batı’nın yozlaşmış ürünü sayıldığından ancak karaborsa satılırdı ve yasaktı.

hava kirliliği

Virüs” adlı filmde, insanlığı yok etmeye kararlı yaratık, “İnsan memeli ama davranış olarak virüse benziyor” demişti. İnsan bu dünyayı kendinin sanıyor. Sadece başka yaşam türlerine saygısız ve yok edici değil, kendi yaşam alanını bile tahrip ediyor. Suları kirletiyor, binlerce yılda oluşmuş toprağı, tarım arazilerini yok ediyor, havayı kirletiyor…

1990 yılı yapımı Hardware filmindeki bir dünyada yaşamak ister misiniz?

Çocuğunuz veya torununuz belki de temiz havayı satın almak zorunda kalacak. Nasıl elektriğe, suya para veriyorsunuz, evinize hava borusu bağlanacak. Belki sokağa tüple çıkacak. Geleceğin insanları çok az doğal yiyeceğe sahip olacak. Meyve, sebze, gerçek et belki de milyonlara satılacak. Bu zamanın insanı olarak şanslı olduğunuz şeyleri sayayım:

– Rahat ve bedava soluyorsunuz

– Doğal meyve, sebze yiyebiliyorsunuz

– Giderek pahalılaşıyor ama gerçek et yiyebiliyorsunuz

– Sık sık yıkanabiliyorsunuz

– Denizde yüzebiliyorsunuz

Bu saydıklarıma sahip olan son veya bir önceki nesilsiniz. O yüzden hayatım ne kadar boktan veya sıkıcı diye düşünmeyin. Bilimkurgu size sahip olduklarınızın değerini hatırlatmak için var. Yüzbinlerce ışık yılı giden bir astronot, belki de bir bardak çay için hayatını verebilir.

Hazırlayan: Orkun Uçar

Yazar: Konuk Yazar

Bu içerik bir konuk yazar tarafından üretilmiştir. Siz de sitemizin konuk yazarlarından biri olabilirsiniz. Yapmanız gereken tek şey, kaleme aldığınız bilimkurgu temalı makale ve öykülerinizi bilimkurgukulubu@gmail.com adresine göndermek. Editör onayından geçen yazılarınız burada yayımlanıp binlerce okurun beğenisine sunulacaktır. Gelin bu arşivi birlikte büyütelim...

İlginizi Çekebilir

Uglies-2024

Çirkinliğin Geleceği: Uglies

Çirkinler (Uglies, 2024), yönetmen McG‘nin bir distopya tasavvuru. Film, Tally Youngblood (Joey King) adında bir …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin