Herbert George Wells 21 Eylül 1866’da Bromley, İngiltere’de işçi sınıfı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Profesyonel bir kriket oyuncusu olan babası aynı zamanda hırdavatçıydı. Henüz 7 yaşındayken hayata gözlerini yuman kız kardeşi gibi George da çok sağlıklı bir çocuk değildi ve ailesi onu da kaybetmekten çok korkuyordu. Birkaç ay boyunca yatağa bağlı kalmasına sebep olan bir kaza, Washington Irving ve Charles Dickens gibi isimlerin eserleriyle tanışmasını sağlamıştır. Yatakta okuyarak geçirdiği bu dönem, aynı zamanda edebiyat tarihine H. G. Wells adını yazdıran sürecin başlangıcı olacaktır.
İlerleyen zamanlarda hırdavatçı dükkanlarının kapanmasıyla Wells ailesi ekonomik yönden zor bir döneme girdi. Çocuklar bir manifaturacının yanında çırak olarak çalışmaya başladı. Annelerinin temizliğe gittiği evdeki geniş bir kütüphane, George için büyük bir keşifti. Orada Jonathan Swift ve Voltaire’in de dahil olduğu Aydınlanma Dönemi eserleriyle tanıştı. Zamanla manifaturacıdaki işinden nefret etmeye başladığı için işi bıraktı ve Normal School of Science‘tan burs kazanıp eğitimine devam etti. Burada diğer konuların yanında fizik, kimya, astronomi ve biyoloji eğitimi aldı. Aldığı eğitimin yanında yazar olabilmek için de çok çaba harcadı. Okul yıllarında, zaman yolculuğuyla ilgili bir kısa hikaye yayınladı. The Chronic Argonauts adlı bu hikayesi, gelecekteki başarılarının da habercisi olmuştur.
Edebi Başarıları
Wells’in edebiyat dünyasında bilinen bir yazar haline gelişi, 1895 yılında The Time Machine romanının yayınlanmasıyla olmuştur. Zaman makinesini icat eden bir İngiliz’in hikayesini anlatan kitap, okuru eğlendirmesinin yanı sıra buluşun sosyal ve bilimsel yönünü de açıklamaktadır. Kitapta işlenen konular öyle özgündü ve öyle popüler olmuştu ki, günümüzde bile bu konuları işleyen pek çok yapıtla karşılaşmaktayız. Wells, bazıları tarafından bilimsel olarak adlandırılsa da aslında bilmkurgunun ilk örnekleri olarak gösterilebilecek kitaplar yazmaya devam etti. Kısa süre içinde The Island of Doctor Moreau (Doktor Moreau’nun Adası, 1896), The Invisible Man (Görünmez Adam, 1897) ve The War of the Worlds (Dünyaların Savaşı, 1898) kitaplarını yayınladı.
The Island of Doctor Moreau kitabında Wells, yeni türler yaratmak için hayvanlar üzerinde korkunç deneyler yapan bir bilim adamını anlatır. The Invisible Man romanında, kendini görünmez yapmayı başarabilen bir bilim adamının karanlık yönlerini gözler önüne serer. The War of the Worlds romanı ise uzaylı istilasını konu alır. 1938 yılının Cadılar Bayramı’nda, kitabın radyo tiyatrosu uyarlamasının Orson Welles tarafından Amerikan radyosunda seslendirilmesi tarihe geçmiştir. New Jersey’ye uzaylıların indiğini iddia eden yayının bir tiyatro eseri olduğunu fark edemeyen halk paniğe kapılmış ve şehirde kısa süreli bir kaosa sebep olmuştur.
H. G. Wells, kurgu haricinde birçok deneme, makale ve romana da imza attı. Birkaç seneliğine Saturday Review’da eleştirmen olarak çalıştı. 1901 yılında yayınlanan Anticipations adlı kitabı önemli şehirlerin yükselişleri, küresel ekonomi ve askeri güçlerin geleceği hakkında tahminler içerir. Ayrıca kadın ve kadın haklarına yönelik desteğini göz önüne alırsak, Wells kadınların iş yaşamındaki yükselişini öngörememiştir.
Hayatı boyunca sosyalist fikirleri destekledi. Sosyal reformları ve sosyalizmi savunan Fabian Society grubuna üyeydi. Toplumsal sorunları ve ekonomik eşitsizlikleri yapıtlarına da taşıdı. Wells’in en beğendiği çalışması olan Kipps (1905) bunlardan biridir.
İlerleyen yıllarda komedi türünde de yazılar yazdı. 1916 yılında kaleme aldığı Mr. Britling Sees It Through, 1. Dünya Savaşı sırasında İngiltere’nin küçük bir kasabasında yaşamakta olan bir yazarı anlatmaktadır. Yine bu dönemde Wells, tahminlere olan ilgisini yenememiş ve The World Set Free (1914) kitabında atomun parçalanıp atom bombasının yapılacağını öngörmüştür.
Son Dönem Çalışmaları
1920 yılında yayınlanan The Outline of History (Cihan Tarihinin Umumi Hatları), yaşamı boyunca en çok satan yapıtıdır. Üç ciltlik eserde, tarih öncesi dönemlerden 1.Dünya Savaşı’na kadar olan sürede geçen olaylar anlatılır. Bu kitap, M. Kemal Atatürk tarafından değerlendirilmiş ve “kalıcı dünya barışı için uluslararası hükümet” görüşü Nutuk‘ta yer almıştır. Wells, ilerleyen yıllarda bir savaş daha olacağına inanıyordu. Küresel sosyalizm için lobi çalışmaları yürüttüğü sırada, tek bir dünya hükümeti kurulmasını önermişti. Bu dönemde Wells, politik yeteneklerini de geliştirmek için iki kez İşçi Partisi’nden milletvekili adayı olmuşsa da seçilememiştir.
İlerleyen zamanlarda sinemaya da merak duymasıyla The Shape of Things to Come romanını beyaz perdeye uyarladı. 1936 yapımı Things to Come filmi uzak bir gelecekte geçen ikinci dünya savaşını anlatır. Yine aynı dönemde, The Man Who Could Work Miracles isimli kısa öyküsünün uyarlaması üzerinde çalıştı. Uluslararası üne sahip olan yazar, sık sık seyahat ederdi. 1920 yılındaki Rusya ziyareti sırasında Vladimir Lenin ve Leon Trotsky ile tanıştı. Yaklaşık on yıl sonra Josef Stalin ve Amerikan başkanı Franklin D. Roosevelt ile de tanışma şansı buldu. Radikal sosyal görüşü ile bilinirliği arttıkça konuşma yapmak için çeşitli bölgelere davet edildi. 1940 yılında Amerika’da bulunduğu sırada Two Hemispheres – One World başlıklı bir konuşma yaptı.
Özel Hayatı
H. G. Wells, 1891 yılında kuzeni Isabel Mary Wells ile evlendi, fakat bu evlilik çok uzun sürmedi. Daha sonra Amy Catherine “Jane” Robbins ile başlayan ilişkisi, Isabel’le resmi olarak boşandıktan sonra evliliğe dönüştü. Çiftin George Philip ve Frank adında iki çocukları oldu.
Cinsellik konusunda oldukça açık fikirli olan yazar, evliliği başka ilişkiler yaşamak için engel olarak görmezdi. Birkaç ilişkisi daha olan Wells, sonraları Jane’den ayrı yaşamaya başlamıştır. 1909 yılında Amber Reeves ile olan ilişkilerinden Anna-Jane adında bir kız çocuğu dünyaya geldi. Feminist yazar Rebecca West’ten de Anthony adında bir erkek çocuğu vardır. Jane 1927 yılında kanserden hayatını kaybetmiştir.
Ölümü ve Mirası
Wells yaşamının son anlarına kadar üretmeye devam etti, fakat tutumu gittikçe karamsar bir hal aldı. 1945 yılındaki son çalışması olan Mind at the End of Its Tether makalesinde insanlığın sonundan bahsediyordu. Bazı eleştirmenler Wells’in kötüye giden sağlık durumundan dolayı bu kadar karamsar ve umutsuz bir gelecek tasarladığını düşünmüştür.
13 Ağustos 1946 yılında Londra’daki ölümünün ardından H. G. Wells yazar, tarihçi ve sosyalist bir kişi olarak anıldı. Eserlerinde öngördüğü birçok şeyin bugün gerçekleşmesi ona Geleceğin Babası unvanını kazandırmıştır. Günümüzde ise Bilimkurgunun Babası olarak bilinmektedir.