P. D. James kapak

Polisiyenin Kraliçesi: P. D. James

Polisiye roman yazarı ve kamu görevlisi olan Phyllis Dorothy James, 3 Ağustos 1920’de Oxford’da gelir memuru Sidney Victor James (1895-1979) ile eşi Dorothy May’in (1893-1966) üç çocuğundan en büyüğü olarak dünyaya geldi. Dorothy’e göre anne babasının evliliği kötü gidiyordu. Babası son derece soğuk ve otoriterdi. Annesi ise rahatsızlık geçirdi ve Viktorya dönemine özgü kasvetli bir akıl hastanesine yatırıldı. Phyllis, on dört yaşındayken evin idaresine yardım ediyor ve kardeşlerine bakıyordu. Ailenin mali durumunun kötü olması nedeniyle on altı yaşında Cambridge Kız Lisesi’nden ayrılmak zorunda kaldı ve babasını takip ederek İç Gelir İdaresi’nde işe girdi. Bu işten nefret etti ve daha sonra Cambridge’deki Festival Tiyatrosu’nda ‘köpek bakıcısı’ olarak çalışmaya başladı. Tıp öğrencisi olan (Ernest) Connor Bantry White (1920-1964) ile orada tanıştı ve 8 Ağustos 1941’de evlendi. Çift Londra’ya taşındı ve bombardımana rağmen mutlu bir yuva kurdu.

Ne var ki eşi Connor, Hindistan ve Afrika’da Kraliyet Ordusu Sıhhiye Birliği’nde görev yaptıktan sonra savaştan bir tür şizofreni hastalığıyla döndü. Bu nedenle iki kızı -Clare (d. 1942) ve Jane (d. 1944)- çok küçükken yatılı okula gitti. 1949’dan itibaren NHS için hastane idaresinde çalıştı. 1968’de kamu hizmetine başvurdu ve yeterlilik sınavında ülke üçüncüsü olduğu için kendisine bölüm seçimi önerildi. İçişleri Bakanlığı’nın Polis Departmanı’nda müdür olarak görev yapmayı tercih etti ve daha sonra Ceza Departmanı’na geçti. Her ikisinin de kurguları için ‘tam bir altın madeni’ olduğunu söyledi. 1979 yılında tam zamanlı yazabilmek için emekli oldu.

P. D. James, eşi Connor ve bebekleri Jane ile birlikte (1942).

James, çocukken hem yazmaya hevesliydi hem de başkalarının hikâyelerini sorgulayan biriydi. Humpty Dumpty’nin ölümünü duyduğunda, “Düştü mü yoksa biri mi itti?” diye sorması da bunun bir örneğiydi. Edebi kariyeri, menajeri Elaine Greene’in Faber and Faber’in yöneticisi Charles Monteith’ten, kısa süre önce ölen önde gelen polisiye roman yazarı Cyril Hare’in yerine birini aradıklarını öğrenmesiyle başladı. Greene, James’in okuduğu ilk romanı Cover Her Face‘in (1962) taslağını ona gönderdi. James’e Faber’in romanı kabul ettiğini bildiren telefon görüşmesini Time to Be in Earnest (1999) adlı otobiyografi parçasında hayatının en heyecan verici anı olarak tanımladı.

Faber’in suç listesinin tepesindeki boşluğu doldurmak için yaptığı seçim daha akıllıca olamazdı. 1962-2008 yılları arasında şair-dedektif Adam Dalgliesh’in yer aldığı on dört romanı ve 1972 ve 1982’de genç bir kadın özel dedektif olan Cordelia Gray’in yer aldığı iki romanı bulunan P. D. James hem beğeni hem de son derece geniş bir okuyucu kitlesi kazandı. Psikolojik bir gerilim olan Masum Kan (1980), distopik bir bilimkurgu romanı olan İnsanlığın Çocukları (1992) ve Gurur ve Önyargı‘nın devamı niteliğinde bir polisiye olan Ölüm Pemberley’e Geliyor (2011) büyük ilgi gördü. Time to Be in Earnest‘ın yanı sıra, polis departmanından bir meslektaşı olan T. A. Critchley ile birlikte yazdığı ve on dokuzuncu yüzyılın başlarında Wapping’de işlenen vahşi cinayetleri konu alan The Maul and the Pear Tree (1971) adlı kurgusal olmayan bir kitap da kaleme aldı. Ölümünden sonra The Mistletoe Murder (2016) ve Sleep No More (2017) adlı iki kısa öykü kitabı yayımlandı. Adam Dalgliesh romanlarının ilk on ikisi televizyonda gösterildi ve Cordelia Gray romanlarının ilki olan An Unsuitable Job for a Woman (1972), Chris Petit’nin yönettiği ve Pippa Guard ile Billie Whitelaw’un oynadığı bir filme (1982) dönüştürüldü. Yine bilimkurgu romanı İnsanlığın Çocukları da ünlü yönetmen Alfonso Cuarón tarafından 2006’da beyaz perdeye aktarıldı ve büyük beğeni topladı.

P. D. James, 1988’de Londra’daki evinde. Fotoğraf: Mark Richards/Associated New/REX

James’in amacı, 1920’ler ve 1930’larda altın çağını yaşayan gizemli cinayet romanını alıp duygusal anlamda derinleştirmek, psikolojik ve ahlaki anlamda ise karmaşıklaştırmak ve ona bir altın çağ daha yaşatmaktı. Klasik polisiyeyi bağımlılık yaratan bir tür haline getiren tüm bileşenler (2009 yılında kaleme aldığı Talking about Detective Fiction adlı monografisinde büyüleyici bir şekilde anlattığı gibi) onun sayfalarında mevcuttu: oldukça kapalı bir toplulukta ustaca işlenmiş bir cinayet, sınırlı bir şüpheli çemberi, her yere dağıtılmış ipuçları, saptırmalar, mazeretler, bol miktarda güdü, araç ve fırsat… Her romanın sonunda, cinayetin kim tarafından işlendiği bulmacası ustalıkla ve kusursuz bir yazarlık becerisiyle çözülüyordu. Ancak etik ve sosyal ikilemler ise çoğu zaman hayatta olduğu gibi çözülmeden kalıyordu. James de bu durumu, “Belki de türün cazibesi budur,” diye yorumladı.

Romanlarına nüans kazandıran ahlaki belirsizliklerin yanı sıra, fiziksel ve duygusal acıya da vurgu yapmayı seviyordu. Bu vurgu sıklıkla bir hastane, bir bakımevi, bir psikiyatri kliniği gibi ortamlarda daha da artıyordu. Gerçek cinayetin anlatılması alışılmadık bir durumdu. Yazarın ön plana çıkarmayı tercih ettiği şey cesedin bulunmasıydı. Suffolk sahilinde bir sandalın içinde yüzen düzgün giyimli, elleri olmayan bir ceset, antika bir heykelden koparılmış mermer bir kolla sopalanarak öldürülmüş bir aktris, bir kilise koridorunda boğazı kesilmiş halde yatan bir devlet bakanı, kendi kanı olmayan bir mahkeme peruğuyla masasında ölü bulunan bir kadın avukat, Orta Çağ’dan kalma Doom tablosunun önünde infaz edilen bir başdiyakoz sadece katilin kimliğine değil, James’in sıklıkla cinayetin ‘kirletici’ etkileri olarak adlandırdığı şeye dair soruşturmaların başlangıç noktasıydı. James’e göre bir polisiye yazarının şüpheli sayısını sınırlandırmasının bir nedeni de ‘şüphenin çok uzağa yayılmasına izin vermemekti’. Şüphenin yarattığı gerginlik de dikkat çekiciydi. Cinayet konusunda dikkatli olmak, James için içgüdüsel bir durumdu. Polisiye olmayan iki romanı, Masum Kan ve Erkek Çocukları, sırasıyla çocuk cinayetine karışan bir kadın ve zorunlu ötenazi ile ilgiliydi.

Romanlarından birinin adının A Taste for Death (1986) olması uygun görünebilir, ancak James’in aynı zamanda muazzam bir yaşam zevki vardı. Yazarlık kariyeri boyunca kamu işleriyle ilgilenmeye devam etti. Kraliyet Edebiyat Derneği’nin üyesi olmanın yanı sıra 1984-1986 yılları arasında Yazarlar Derneği’nin başkanlığını yürüttü. 1988-1993 yılları arasında British Council Edebiyat Danışma Komitesi’nde ve 1988-1992 yılları arasında Sanat Konseyi Yönetim Kurulu’nda görev yaptı. 1987 yılında Booker Ödülü jüri heyetine de başkanlık etti. Çok sayıda edebiyat ödülü ve onursal derece aldı. Cambridge’de üç (Downing, Girton ve Lucy Cavendish) ve Oxford’da iki (St Hilda’s ve Kellogg) kolejin fahri üyesiydi. 1983’te OBE unvanını aldı ve 1991’de Lordlar Kamarası’nda katılımcı oldu. 1986’da BBC’nin Danışma Konseyi’ne atandı ve 1988’den 1993’e kadar valilik yaptı, bu tarihten sonra da kurumla ilgilenmeye devam etti. James’in 2009 yılında Today programının konuk editörlüğünü yaptığı sırada genel müdür Mark Thompson’ı kibarca azarlaması hafızalarda yer etti.

Anglikan inancı yaşamına ve değerlerine işleyen James, Dua Kitabı Derneği’nin başkan yardımcılığını ve 1991-2000 yılları arasında İngiltere Kilisesi Litürji Komisyonu üyeliğini yaptı. Çocukken ibadet ettiği Cambridge’deki St Edward’s Kilisesi’nde 2005 yılında verdiği bir vaaz, Dua Kitabı’na olan bağlılığını ve bu kitabın yaşamı boyunca sağladığı beslenmeyi etkili bir şekilde anlatıyordu (bu kitap aynı zamanda ona romanlarından biri olan Devices and Desires’ın ‘Aygıtlar ve Arzular, 1989’ başlığını da vermişti). Her ne kadar, “Bir yazarın kaldırabileceği kadar travmaya ihtiyacı vardır,” dese de ve hayatının erken dönemlerinde bunun önemli bir kısmını yaşamış olsa da sıcak kişiliği sayesinde çok sevildi ve takdir edildi. Konuşma yaptığı etkinliklerde dinleyiciler, kitaplarını imzalatmak için akın akın gelmesine rağmen her biriyle yakından ilgilenmeyi başarıyordu. James’in ailesi büyük bir mutluluk kaynağıydı. Suffolk keşfetmeyi en sevdiği yerdi. Deniz onu heyecanlandırırdı. Klostrofobiden muzdarip biri olarak çok sevdiği gibi yolcu gemilerinde ders verirken, okyanus geçişlerinin geniş ufukları ve canlandırıcı havası arasında kendini rahat hissediyordu. Covent Garden’daki Ivy’de keyifli öğle yemekleri de bir başka zevkiydi.

Kendisine çok fazla ömrünün kalmadığı söylendikten kısa bir süre sonra, çalışmalarına hayranlık duyduğu C. J. Sansom’ın son Tudor cinayet-gizem romanını kutlamak için bir öğle yemeğine ev sahipliği yaptı. Bu, katıldığı son halka açık etkinlikti ve yaptığı canlı, komik övgü konuşmasını duyan hiç kimse ölümcül derecede hasta olduğunu tahmin edemezdi. James, 27 Kasım 2014 tarihinde, 88 Foundry House, Walton Well Road, Oxford adresindeki evinde kanserden öldü. Yazmaktan aldığı yoğun keyif sonuna kadar devam etti. Bir önceki yıl boyunca hayalinde yeni bir roman şekillenmeye başlamıştı. Roman bitmemiş olsa da, yeteneğinin ölümüne kadar güçlü ve neşeli bir şekilde canlı kaldığı bilinen bir gerçekti.

Kaynak

Yazar: Şevval Tufan

2000 yılında Ankara'da doğdu. 2022'de Hacettepe Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu. Yine aynı üniversitede, Amerikan Kültürü ve Edebiyatı bölümünde yüksek lisans eğitimine başladı. Bilimkurgudan video oyunlarına, tarihten dil öğrenimine kadar pek çok farklı alanla ilgileniyor. Yeni fikirler edinmeyi, üzerine düşünmeyi seviyor.

İlginizi Çekebilir

teacup

Birinci Sezonuyla Teacup

2024 yılının sonlarına doğru gelirken birçok bilimkurgu dizisi ekranda boy gösteriyor. Aralarında başımızı döndürecek ya …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin