Philip K. Dick: Gerçeklikle Sorunu Olan Adam

Büyük Buhran’ın eşiğinde, 16 Aralık 1928’de, Amerikalı sıradan bir çift olan Dorothy Kindred Dick ve Joseph Edgar Dick ikiz çocuk sahibi olur. Tarım Bakanlığı’nda çalışan karı koca ikizlerden kız olanın adını Jane, erkek olanın adını ise Philip koyar. Ne yazık ki Jane, henüz altı haftalıkken hayata daha fazla tutunmayı başaramaz. Bu talihsiz olay, Philip’in yalnız bir ortamda büyümesine neden olur.

Küçük Philip’in ikiz kardeşinin başına geleni öğrenmesi onu derinden etkiler. Hem kendini hem de annesini suçlayan Dick sadece bir kardeş değil, aynı zamanda diğer yarısını da yitirdiğini düşünmeye başlar. Bu boşluğu, içinde kardeşinin de olduğu sahte anılar yaratarak doldurmaya çalışır. Philip K. Dick bu “sahte anı” fikrini özellikle sinema filmine dönüştükten sonra iyice ünlenecek eserlerinde kullanacaktır. Bir kıyamet sonrası romanı olan Do Androids Dream of Electric Sheep? (Android’ler Elektrikli Koyun Düşler mi? – 6:45 Yayınları / Bıçak Sırtı – Kavram Yayınları)  adlı romanında, sahip olduğumuz anılar üzerinden, Gerçek nedir? ve Bizi biz yapan şey gerçekte nedir? gibi sorulara cevap arar. İlk olarak The Magazine of Fantasy & Science Fiction dergisinin 1966 Nisan sayısında yer alan We Can Remember It for You Wholesale (Sizin İçin Topyekün Hatırlayabiliriz) adlı öyküsüyse sahte anıların satın alınabildiği bir gelecekte geçmektedir.

Tam adıyla Philip Kindred Dick, hayranlarının kullandığı kısaltmayla PKD, çocukken takip ettiği dergilerde, Kanada doğumlu bilimkurgu yazarı Alfred Elton van Vogt ve türün babalarından sayılan Robert A. Heinlein gibi isimlerin öykülerini okur. İleride kendisi de bu büyük isimlerle birlikte anılacaktır. Ancak bilim kurgu dünyası, henüz yarı çılgın bir bilim kurgu kâhini olan Dick’in varlığından habersizdir. Onun devri 1950’lerin başında başlayacaktır.

Ridley Scott’a göre bilim kurgunun Charles Dickens’ı olan Dick, ilk öyküsünü 1951’de satar. Öyküleri Planet Stories, The Magazine of Fantasy and Science Fiction ve If dergilerinin sayfalarında yer bulmaya başlar. 23. yüzyılda geçen ve diyalog ağırlıklı olan ilk romanı Solar Lottery 1955’te yayımlanır. Bu eseri, ülkemizdeki bilim kurgu yayıncığı açısından da farklı ve unutulmaz bir yere sahiptir. Roman, Okat Yayınevi’nin bastığı 16 kitaplık Uzay Serisi’nin ilk halkası olur. Yayınevi kitabı 1971 yılında, Ç. Reha Pınar çevirisiyle ve Uzayda Suikast adıyla okuyucuyla buluşturur. Eser daha sonra Sarmal Yayınevi tarafından Suikastçı adıyla yeniden basılır. Ancak bir karışıklık sonucu kapağa PKD yerine Arthur C. Clarke’ın adı yazılır. Durumun farkına varılamayınca da kitap piyasaya bu şekilde sürülür.

Yaşadığı süre boyunca otuzdan fazla roman ve ölümünden sonra beş cilt halinde derlenen yüzden fazla öykü yazan Dick, plak dükkânı işletir ve radyoda klasik müzik programı yapar. Ne yazık ki değeri, aramızdan ayrıldıktan sonra anlaşılan yazarlardan olacaktır. Bir dönem kalemini köşeye koyar ve yazmayı bırakıp takı tasarımı işine girişir. Takı tasarımı işinde edindiği bilgileri, bir alternatif tarih romanı olan ve 2. Dünya Savaşı’nı Nazi Almanyası ile Japon İmparatorluğu kazansaydı dünya nasıl bir yer olurdu, sorusuna yanıt aradığı Yüksek Şatodaki Adam adlı romanında kullanacaktır. Dick’in en önemli eserlerinden biri olan bu roman, 1963’te Hugo Ödülü’ne layık görülür.

PKD’in arası gerçekle hiçbir zaman iyi olmaz. Psikolojik rahatsızlıkları, kullandığı ilaçlar ve uyuşturucu hayaller görmesine ve paranoya içinde yaşamasına yol açar. Devlet tarafından takip edildiğini düşünür. Romanlarının ve öykülerinin hayatının aynası olduğu söylenebilir. Eserlerinde “gerçek” ancak bir buz pisti kadar güvenilirdir. Gerçek gerçeklik ve yapay gerçeklik iç içedir. Kahramanları sürekli kim olduklarını sorgular ve aslında sandıkları kişi olmadıkları şüphesiyle pençeleşirler.

Dick’in, eserlerini Soğuk Savaş döneminde kaleme aldığı unutulmamalıdır. İki süper gücün birbirlerine saldırmak için tetikte beklediği savaş sonrası bir dönemde yaşaması, kuşkusuz hayal gücünü ve hayal gücünün ürünü olan öykü ve romanlarını etkilemiştir. Örneğin ilk kez 1953’te Space Science Fiction dergisinin Mayıs sayısında yayımlanan Second Variety (İkinci Tür) bu konuyu işlediği öykülerinden biridir. Öykü şöyle özetlenebilir:

Sovyetler Birliği ile Amerika sonunda düğmeye basar. Gökyüzü kısa sürede bombalarla kaplanır ve Azrail mesaisine başlar. Avrupa’nın tamamı, Amerika’nın ise bir bölümü haritadan silinir. Bombalar yalnızca insanları öldürmekle kalmamış, toprağı da zehirlemiştir. İnsana küsen toprak ekin vermez olur. Kemik ve külle kaplı dünya yaşanmaz bir yer haline gelir. Amerikan bloğunda yer alan devletler Ay Üssü’ne taşınır. Geride yalnızca birlikler kalır. Savaş görünüşte Rusların istediği gibi gitmektedir. Ama sonra pençeler (claws) ortaya çıkar. Ay’da yaşayan en iyi teknisyenler tarafından yaratılan pençeler, korkunç ölüm makineleridir. Başta hantaldırlar. Ruslar onları tünellerden çıkınca haklamayı başarırlar. Ama pençeler zamanla gelişir. Hızlanırlar ve kurnazlaşırlar. Gün geçtikçe daha esnek ve karmaşık bir hal alırlar. Çeşitlenirler. Rus sığınaklarına girmeye başlarlar. Biri girince onu diğerleri izler. Böyle bir düşmanla savaşmak imkânsızdır. Savaşın gidişatı değişir ve hayat Ruslar için cehenneme dönüşür.

philip k dick

İkinci Tür gerçeğin sorgulandığı ve kimin kim olduğundan emin olamadığımız klasik bir PKD metnidir. Bir erken dönem Terminatör öyküsü olduğu söylenebilir. PKD bizleri, makinelerin gittikçe zekileştiği, kendilerini tamir edebildikleri ve sonunda insandan ayırt edilemez bir hale geldikleri kâbus gibi bir dünyaya götürür.

Dick bu öyküsüyle daha 1953’te yapay zekânın ne kadar güvenli olduğunu tartışmaya açar. Bu onun ne denli ileri görüşlü olduğunu ispatlar niteliktedir. Öykü, 1995’te Screamers adıyla sinemaya uyarlanır. Filmin başrolünde RoboCop olarak hafızalarımıza kazınan aktör Peter Weller yer alır. Türkçeye de kazandırılan öykü, Alfa Yayın Grubu’nun tescilli markası olan Büyülü Fener Yayınları tarafından basılan Philip K. Dick – Toplu Öyküler’in 2. cildinde yer almaktadır. Bu arada PKD’in 5 ciltte toplanan öykülerinin ilk 2 cildinin Büyülü Fener Yayınları tarafından yayımlandığını da hatırlatalım. PKD ve bilimkurgu hayranlarının, 3. cildi merak ve heyecanla beklediklerini de eklemeyi unutmayalım.

Yazar, ölümünden sonra ona büyük ün getirecek romanını 1968’de yayımlatır: Do Androids Dream of Electric Sheep?. Roman 3. Dünya Savaşı’nın ardından perişan olan bir dünyada geçmektedir. Dünyanın radyoaktif serpinti altında olduğu bu karanlık gelecekte birçok hayvanın soyu tükenmiştir. Gerçek bir hayvan beslemek büyük lükstür. Romanın kahramanı Rick Decard da elektrikli sahte koyunu yerine gerçek bir koyun alma hayali kuran bir ödül avcısıdır. İşi, kaçak androidleri emekli etmek, yani yok etmektir. Ancak Decard bir noktadan sonra anılarına güvenmemeye ve kendisinin de aslında bir android olabileceğinden şüphelenmeye başlar. Adroidler tıpkı insanlara benziyorken ve bizi biz yapan anılar kafamıza sonradan yüklenebiliyorken, insan aslında bir android olmadığından nasıl emin olabilir? Decard insan ile androidi ayırt eden empati testini geçtiğini hatırlasa da yine de şüphe etmekten kurtulamaz.

Roman, 1982’de Ridley Scott’ın yönetmenliğinde sinemaya uyarlanır. Beyaz perdede maceradan maceraya koşan kamçılı adam Indy ve Yıldız Savaşları’nın aksi kahramanı Han Solo olarak boy gösteren Harrison Ford, bu kez Rick Deckard’a bürünür ve kaçak androidlerin peşine düşer. Film bir kesim tarafından olumsuz eleştiri alıp gişede pek başarılı olamasa da ilerleyen yıllarda bilimkurgu sinemasının unutulmazları arasına girmeyi başarır.

Dick, Do Androids Dream of Electric Sheep? romanında androidlerin yanı sıra Mercerism isimli bir inanç sisteminden bahseder. Bu sistemde empati kutuları kullanılır ve kutuya bağlanan kişi, dinin lideri Wilbur Mercer’in acılarına ortak olur. Bu, günümüzdeki sosyal ağlara benzetilebilir. Hepimiz bu sosyal ağlar sayesinde her gün onlarca kişiyle iletişime geçeriz; onların doğum gününü kutlar, acılarını ya da sevinçlerini paylaşırız. Kısacası bu ağlar sayesinde tıpkı empati kutusunu kullanan birinin yaptığı gibi insanların duygularına ortak oluruz.

Bir ortak özelliğimiz de sosyal medyada kendimizi olduğumuzdan daha farklı; daha popüler, daha güzel/yakışıklı gösterme çabası içinde oluşumuzdur. Birçoğumuz aslında o kişi değilizdir ve sunduğumuz hayatı yaşamıyoruzdur. Belki daha az mutluyuzdur. Belki daha kiloluyuzdur. Belki fotoğrafını paylaştığımız yerlere aslında hiç gitmemişizdir. İşte Dick, We Can Remember It for You Wholesale adlı öyküsünde buna benzer bir konuyu ele alır. Öykü, yapamayacağı bir şeyi yapmış gibi hissetmek için kafasına sahte anılar yükletmeye karar veren sıradan ve basit bir adam hakkındadır. Elbette işler istediği gibi gitmeyecek ve kahramanımızın gerçekliği tepetaklak olacaktır. Öykünün bu denli popüler olmasını sağlayan, 1990 senesinde Paul Verhoeven tarafından Total Recall (Gerçeğe Çağrı) adıyla beyaz perdeye aktarılmış olmasıdır. Başrollerinde Arnold Schwarzenegger ve Sharon Stone gibi isimlerin yer aldığı film, bilimkurgu sinemasının klasikleri arasına girmiştir.

“Antarktika’da kayak yapmak istiyorsunuz ama işlerden oluşan bir çığın altında kaldınız. Okyanusun altında bir tatil düşünüyorsunuz ama bütçenizi yormasından korkuyorsunuz. Her zaman Mars’ın dağlarına tırmanmak istemiştiniz ama sizi aşmasından korkuyorsunuz. O zaman gerçeğinden daha ucuz, daha güvenli ve daha iyi bir anı satın alabileceğiniz Recall Anonim Şirketi’ne gelin. Ömrünüzü boşa geçirmeyin. Hayatınızın anısı için Recall’ü arayın.”

İşte her şey bu reklamla başlar. Zaten Mars’la ilgili rüyalar görüp duran inşaat işçisi Douglas Quaid (Arnold Schwarzenegger) metroda gördüğü bu reklamın ardından, arkadaşının “Kafanı kurcalatma,” uyarısını dikkate almayıp Recall şirketinin yolunu tutar. O dakikadan sonra Quaid’in gerçekliği tuzla buz olur. Sıradan bir işçi mi, yoksa gizli bir ajan mı olduğunu anlayabilmek için film boyunca oradan oraya koşturup duracaktır.

Philip K. Dick’in sinema uyarlaması sayesinde geniş bir kesim tarafından tanınan bir başka eseri de Minority Report adlı öyküsüdür. İlk kez 1956’ta Fantastic Universe dergisinde yayımlanan öykü, 2002’de Steven Spielberg’ün yönetmenliğinde beyaz perdeye yansır. Yıl 2054, Yer Washington’dır. Suçlar henüz işlenmeden tespit edilebilmekte, böylece suçlular, daha o suçu işlemeye bile fırsat bulamadan yakalanmaktadır. Kısacası gözetim toplumunun bile bir adım ötesine geçilmiştir. Bu işi üstlenen özel polis biriminin başında Dedektif John Anderton (Tom Cruise) vardır. Ancak işler bir anda tersine döner ve John’un gelecekte bir cinayet işleyeceği öngörülür. Suçlu olarak damgalanan John, avcı iken av durumuna düşünce kaçmak zorunda kalır. Bu süre zarfında kendisini aklamaya çabalayan John, aynı zamanda sistemin mükemmelliğini de sorgulamaya başlar. Önemli olan soru şudur: Kaderimiz önceden mi yazılmıştır, yoksa seçim yapma şansımız var mıdır?

Gözetim toplumu, siyaset, metafizik, gerçeklik gibi konuları kendine has diliyle aktaran PKD, yalnızca roman ve öyküleriyle değil, yaptığı evlilikleri ve hayallerin bulandırdığı gerçeklik algısıyla belki de bilimkurgu edebiyatının en renkli ve kendine has karakteri oldu. Eserleri onlarca filme konu olan yazarın birçok eseri dilimize de kazandırıldı. Yüksek Şatodaki Adam (6:45 Yayınları), Mars’ta Zaman Kayması (6:45 Yayınları), Albemuth Özgür Radyosu (6:45 Yayınları) Gökteki Göz (Alfa Yayınları) ve Sizi İnşa Edebiliriz (Alfa Yayınları) bu eserlerden yalnızca birkaç tanesi. Ayrıca yazarın eserlerinden uyarlanan filmlerin listesine buradan ulaşabilirsiniz.

YAZARIN TÜRKÇEYE ÇEVRİLMİŞ ESERLERİ

Alay Eden AdamAlfa Yayınları
Aksın Gözyaşlarım Dedi Polis6:45 Yayınları, Alfa
Albemuth Özgür Radyosu6:45 Yayınları
Alfa Ayının KabileleriMetis, Alfa
Android ve İnsan6:45 Yayınları
Androidler Elektrikli Koyun Düşler mi? / Bıçak Sırtı6:45, Kavram, Alfa
Bir Palavracının İtiraflarıAlfa Yayınları
Bir Philip K. Dick HayatıAlfa Yayınları
Çığrından Çıkmış Zaman6:45 Yayınları, Alfa
Dr. GelecekSarmal Yayınları
Dr. Kan BedeliAlfa Yayınları
Elektrikli DüşlerAlfa Yayınları
Gökteki GözMetis, Alfa
Galaktik Çömlek TamircisiAlfa Yayınları
Gelecek Seneyi BekleAlfa Yayınları
HesaplaşmaAltın Kitaplar
Karanlığı Taramak6:45 Yayınları
Kozmik KuklalarAlfa Yayınları
Kozmoloji ve Kozmogoni6:45 Yayınları
Kutsal İstilaAlfa Yayınları
Mars’ta Zaman Kayması6:45 Yayınları
Mary ve Koca DünyaAlfa Yayınları
Ölüm LabirentiAlfa Yayınları
Palmer Eldrictch’in 3 Stigmatası6:45 Yayınları
Simulakra6:45 Yayınları
Sizi İnşa EdebilirizAlfa Yayınları
Sokaktan Gelen SeslerAlfa Yayınları
Sondan Bir Önceki GerçekAlfa Yayınları
Şizofreni ve Değişimler Kitabı6:45 Yayınları
Tefsir6:45 Yayınları
Timothy Archer6:45 Yayınları, Alfa
Titanlı OyuncularAlfa Yayınları
Toplu Öyküler 1: Bay Uzay GemisiBüyülü Fener, Alfa
Toplu Öyküler 2: Kader AjanlarıBüyülü Fener, Alfa
Toplu Öyküler 3: Yetenekliler DünyasıAlfa Yayınları
Toplu Öyküler 4: Azınlık RaporuAlfa Yayınları
Ubik6:45, Alfa
Uzayda Suikast / Suikastçi / Uzay PiyangosuOkat, Sarmal, Alfa
Uzaydaki ÇatlakAlfa Yayınları
Vulcan’ın ÇekiciMetis, Alfa
Yaratılan DünyaOkat Yayınları, Alfa
Yüksek Şatodaki AdamMetis, 6:45
ValisAlfa Yayınları

Yazar: Kadri Kerem Karanfil

Bu hesap, artık hayatta olmayan bir yazara aittir. (1980-2021)Bilimkurgu Kulübü emektarı. Yalnız bilimkurguyla değil, korku ve çocuk edebiyatıyla da ilgili. Stephen King'in sadık okuyucusu. Ray Bradbury'nin büyük hayranı. 80'lere ait korku filmlerinin tutkunu.

İlginizi Çekebilir

fantastik ve bilimkurgu

Bilimkurgu ile Fantastik Neden Farklı Türlerdir?

Bilimkurgu yıllar boyu birçok tartışmaya konu oldu. “Bilimkurgu kaçış edebiyatı mı?”dan tutun da Bilimkurgu Kulübü’nün …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin