Çağdaş Fantazyanın Kralı: George R. R. Martin

Martin Hanesi’nden George Raymond Richard. Çağdaş fantazyanın kralı. Kısaca GRRM. Amerikan’ın Tolkien’i olarak bilinir. 2011’de Time Dergisi tarafından “Dünyanın En Etkili 100 Kişisinden” biri olarak seçilmiştir. GRRM küresel çaptaki şöhretinin büyük kısmını malum fantazya serisine borçlu olsa da, 1970’lerde başlayan yazarlık kariyerinin ilk eserleri bilimkurgu türündedir.

GRRM, 20 Eylül 1948’de New Jersey’de Raymond Collins Martin ve Margaret Brady Martin çiftinin ilk çocuğu olarak dünyaya gelir. Baba Raymond Collins Martin bir liman işçisidir. Anne Margaret Brady Martin ise varlıklı bir aileden gelir. Başarılı bir inşaat işletmesine sahip olan aile, tüm zenginliklerini Büyük Buhran’da kaybetmiştir. Bu zenginliğin izleri sadece lafta kalan türden değildir. Küçük GRRM, neredeyse her gün bir zamanlar ailesine ait olan evin yanından geçerken ellerinden kayıp giden ihtişamı görerek büyür. Hatta yaşadıkları apartmandan annesinin büyükbabası tarafından inşa edilen rıhtım rahatlıkla görülebilmektedir. GRRM’nin çocukluğu 1953’e kadar büyük anneannesinin evinde geçer fakat daha sonra Bayonne rıhtımına yakın sosyal konutlardaki o apartmana taşınırlar. Çocukluğu boyunca Martin’in bütün hayatı okul ve ev arasında gidip gelmekten ibarettir fakat hayalgücü, içine sıkıştığı bu kısıtlı dünyanın ötesine taşma arzusuyla doludur. Bu sayede bir kitap kurduna dönüşür fakat yalnızca okumakla yetinmez…

Yazmaya çok küçük yaşlarda başlar, hatta yazdığı hikâyeleri mahalledeki çocuklara satar. Zaman zaman sözlü tiyatro şeklinde dramatik okumalar bile yapar. Masaüstü oyunlara düşkün olarak GRRM, Risk oyununda rakip tanımaz bir dehadır ve yarattığı hayali komutanları birbirine karşı çarpıştırmaktan zevk alır. Evcil kaplumbağalarından ilham alarak hayali bir krallık yaratır ve orada geçen hikâyeler yazar. Evcil kaplumbağaları birer birer ölmeye başlayınca, küçük George kaplumbağaların korkunç komplolar kurup birbirini katlettiğini düşünmeye başlar. Kısacası daha o yaşlarda, ileride sahip olacağı üretim hayatına dair sinyaller verir. O zamanlara dair bir diğer özelliği ise sonu gelmeyen bir hikâyeler silsilesine başlayıp bunları çoğu zaman yarıda bırakmasıdır… Çünkü aklında beliren fikrin, kâğıda aktarıldığı zaman o kadar da iyi görünmediğini düşünür.

Martin daha sonraları Marist Lisesi’ne başlar. Lisedeyken tam bir çizgi roman hayranına dönüşür. Marvel kahramanlarına özellikle ilgi duyar. Hatta Stan Lee’nin kendisi üzerinde Tolkien ya da Shakespeare’den daha büyük bir etkiye sahip olduğunu söyler. Martin sadece okumakla yetinmez, aynı zamanda üretir. “Powerman vs. The Blue Barrier” isimli kurgusu 1965’de Alley Awards’da ödül alır. Martin, 1970’de gazetecilik bölümünden mezun olur. Vietnam Savaşı’nın sürdüğü 1972-1974 yılları arasında ise askere gitmek yerine vicdani ret hakkını kullanır. Reddettiği askerlik hizmetini iki yıl boyunca VISTA adına gönüllü çalışarak telafi eder. VISTA yoksulluğa karşı kurulmuş bir sivil toplum örgütüdür.

1970 senesinde, henüz yirmi bir yaşındayken artık profesyonel yazarlık kariyerine adım atmış durumdadır. Sattığı ilk öyküsü The Hero, Galaxy Science Fiction dergisinin 1971 Şubat sayısında basılır. Hugo ve Nebula Ödülleri’ne aday gösterilen ilk öyküsü With Morning Comes Mistfall, 1973’de Analog dergisinde okurun karşısına çıkar. 1974 senesinde yazdığı A Song For Lya isimli novella, ertesi senenin Hugo Ödülü’nü kazanır. Bu novellayı ilk ciddi romantik deneyiminden etkilenerek yazmıştır. Yirmili yaşları boyunca yazdıkları sayesinde ufak bir kazanç sağlamasına rağmen bu gelir faturalarını ödemeye bile yetmez. Bu yüzden bütün konsantrasyonunu tam zamanlı olarak yazarlığa veremez. Gerçek bir gelir kaynağına ihtiyaç duyar. Tam o yıllarda Bobby Fischer’ın dünya satranç şampiyonasını kazanmasıyla birlikte Amerika’da bir satranç çılgınlığı başlar. George Martin satranç turnuvalarında hakemlik yaparak yeterli düzeyde bir gelir kazanır, üstelik yazı yazmaya da vakit bulur. Elbette ki bu satranç çılgınlığı 1976’ya doğru sona erer…

George Martin, bir bilimkurgu kongresinde tanıştığı Profesör George Guthridge’i spekülatif kurgu dalında eserler yazmaya ikna eder. Guthridge bu konuda epey başarılı olur. GRRM’nin bu iyiliğine karşılık olarak Clarke Üniversitesi’nde iş bulmasına yardım eder. GRRM, 1976’dan 1978’e kadar Clarke Üniversitesi’nde İngilizce ve gazetecilik dersleri verir. Öğretmenliği sevse de, yazar olan dostu Tom Reamy’nin 1977’deki ani ölümü bütün hayatını gözden geçirmesine sebep olur. Böylece tam zamanlı olarak yazarlığa başlar. İlk eşi Gale Burnick ile 1979’da boşanır ve yalnız başına Santa Fe’ye taşınır. O esnada Parris McBride ile birlikte yaşamaya başlarlar.

1970’leri de kapsayan o dönemlerde yazdığı pek çok eser, muğlak bir gelecekte geçen bilimkurgulardır. Bu kurgular “Thousand Worlds” isimli bir evreni paylaşmaktadır. 1970’li yılların sonlarına doğru, bir eleştirmen tarafından ortaya atılan “bilimkurgu ile korku birbirinin zıttıdır, bir araya gelemezler” tezine karşı bilimkurgu ve korku karışımı hikâyeler de kaleme alır. 1979 tarihli Sandkings isimli eseri de o dönemlerden kalmadır, keza 1980 tarihli Nightflyers eseri de öyle… Nightflyers, 1987’de bir filme uyarlanır. Film gişelerde öyle aman aman başarılı olmasa da, GRRM bu film sayesinde bütün kariyerinin kurtulduğuna inanmaktadır. Hatta sahip olduğu tüm eserleri bu film sayesinde yazdığını söyler.

1983 senesi GRRM için “kayıp bir yıl” olarak geçer, çünkü o yıllarda Superworld isimli bir masaüstü oyununa kafayı fena halde takmıştır. Parris, GRRM’nin daktilosunun başına oturup takır tukur yazı yazdığını umarak odasına yanaşınca, duyduğu tek şey zar tıkırtıları olmuştur. Ciddi ciddi koca bir sene boyunca GRRM, Superworld isimli bu oyuna kaptırmış ve oyunu birlikte oynadığını arkadaşlarını bile şaşırtacak türden senaryolar geliştirmekle uğraşıp durmuştur. En nihayetinde banka hesabındaki paranın azaldığını fark edince, bu işe bir dur deyip kayıp senesinin öcünü çıkarmaya koyulur. Superworld isimli oyunda yapılan bütün o işleri paraya çevirerek… Wild Cards (Vahşi Kartlar) Antalojisi işte bu şekilde ortaya çıkar.

1982’de yazdığı vampir temalı Fevre Dream romanı başarılı olunca, The Armageddon Rag isimli bir başka korku romanı yazar. Fakat bu roman ticari anlamda beklenmedik bir fiyasko olur. The Armageddon Rag başarısızlığının ardından bütün editörler GRRM’nin yeni romanlarını reddeder. Fakat The Armageddon Rag, bir Hollywood yapımcısı olan Philip DeGuere Jr.’ın radarına takılır. Romanın uyarlamasını çekmeyi ister. Bu uyarlama asla yapılmamış olsa da temas halinde kalırlar. DeGuerre, The Twilight Zone’un yeniden çekimini üstlenince, George Martin’i de projeye dahil eder. Böylece GRRM, televizyon ve sinema alanına adım atar. Bu alanda kazandığı para, edebiyata kıyasla daha fazla olsa da, senaryo yazarlığı GRRM’yi kısıtlamaktadır. Uçsuz bucaksız hayalindeki tasarıları “bütçe” endişesine takılmadan kâğıda dökememektedir. Böylece 1991’de roman yazarlığına yavaş yavaş geri döner. Küçükken J.R.R Tolkien’in eserlerine karşı büyük bir beğeni duyuyordur ve o türden bir şeyler yazmak istiyordur.

1991 yazında, hâlâ Hollywood projeleri için çalışmaktayken yeni bir bilimkurgu romanı olan Avalon’u yazmaya başlar. Hemen hemen üç bölümü tamamladıktan sonra aklında, bu roman ile alakası olmayan, bir görüntü canlanır. Bu görüntü, bir adamın kafası kesilerek idam edilişine şahit olan ve daha sonra kara gömülü ulukurt yavruları bulan bir oğlan çocuğuna aittir… İşte A Song of Ice And Fire (Buz ve Ateş’in Şarkısı) böyle doğar. GRRM, yazmakta olduğu bilimkurgu romanını bir kenara bırakıp aklında canlanan görüntüyü kâğıda döker. Birkaç gün içinde ilk bölümü tamamlar. İkinci bölüm ise Catelyn’dir. Ned’in kaleye geri döndüğü bölüm. Bu hikâyeden içgüdüsel bir şekilde emin olan GRRM, kendini kaptırmışçasına haritalar ve soyağaçları çizmeye başlar. Serinin ilk kitabı A Game of Thrones (Taht Oyunları) 1996 Ağustos’unda yayımlanır. George Martin, Güller Savaşı’nın yanı sıra, The Accursed Kings ve Ivanhoe gibi eserlerden de etkilenir.

Bugün HBO tarafından uyarlanılan Game of Thrones dizisinin dünya çapında yarattığı etki artık bitmiş olmasına rağmen, hâlâ yüz binlerce kişi serinin yeni kitabı Winds of Winter’ı (Kış Rüzgârları) çıkarmasını beklemektedir.

Hazırlayan: Tuğrul Sultanzade

Yazar: Konuk Yazar

Bu içerik bir konuk yazar tarafından üretilmiştir. Siz de sitemizin konuk yazarlarından biri olabilirsiniz. Yapmanız gereken tek şey, kaleme aldığınız bilimkurgu temalı makale ve öykülerinizi bilimkurgukulubu@gmail.com adresine göndermek. Editör onayından geçen yazılarınız burada yayımlanıp binlerce okurun beğenisine sunulacaktır. Gelin bu arşivi birlikte büyütelim...

İlginizi Çekebilir

J.-H._Rosny_aîné

Bilimkurgunun Kurucu İsimlerinden: J.-H. Rosny aîné

J.-H. Rosny Aîné (Joseph Henri Böex’in takma adı), erken dönem bilimkurgu edebiyatının önde gelen isimlerinden …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin