Hollywood’un bazı efsane filmleri küçük ülkelerin GSYH’leriyle (Gayri Safi Yurtiçi Hasıla) yarışacak bütçelere sahip, bu yüzden gişe rekorları kıran bu filmlerin tek bir kişinin yaratıcı fikirlerinden filizlendiğini unutmak kolay oluyor. Her ne kadar böyle büyük projelerde sayısız kişi çalışsa da, çoğu zaman filmin kaynağı olan kitap yazarlarının hakkını vermek lazım. David Mitchell olmadan Bulut Atlası, Kazuo Ishiguro olmadan da Günden Kalanlar olmazdı. Sadece Cormac McCarthy Yol’u üretebilir, yalnızca Chuck Palahniuk Dövüş Kulübü’nü hayal edebilir ve bir tek Annie Proulx Brokeback Dağı’ndaki hüznü yaratabilirdi.
Son yılların en çok dikkat çeken filmlerinden biri olan Marslı, Mars’ta mahsur kalan azimli karakter Mark Watney‘i konu alıyor. Dünya dışı manzaralar, belirsizlikler, usta oyunculuklar ve Ridley Scott, Matt Damon, Jessica Chastain ve Jeff Daniels gibi isimler varken filme kaynak olan kitabın yazarını kim umursar, değil mi? Değil. 2011 tarihli Marslı romanının yazarı Andy Weir‘ın ilham verici ve oldukça ilginç bir başarı hikayesi var.
Weir’ın öyküsüne tam olarak “fakirlikten zenginliğe” denemez ancak son derece özgün olduğu kesin. 1972 yılında bir parçacık fizikçisinin ve elektronik mühendisinin oğlu olarak dünyaya gelen Weir, doğuştan itibaren bilim ve teknolojiyle haşır neşir oldu ve Isaac Asimov, Arthur C. Clarke, Robert Heinlein gibi bilimkurgu üstatlarını okuyarak ve epey miktarda Doctor Who izleyerek büyüdü. Yirmilerinde bilgisayar programcılığıyla ilgilendi ve AOL şirketinde çalışıp popüler oyun Warcraft II’nin kod yazımında çalıştı. 1999’da AOL, Netscape ile birleşince Weir’ın hayatı adeta altüst oldu. İşini kaybetmişti ancak aldığı kıdem tazminatı ona yepyeni kapılar açtı: Artık hep yapmak istediği şeyi yapabilmek için vakti ve imkanı vardı, kurgu yazmak.
Daha önce bu alanda uğraşmışsa da başarısız olmuştu. UC San Diego‘da programlama okurken ilk romanını yazmıştı. Bu kitap Weir’a göre zayıf bir kurguya, ezik karakterlere ve kötü bir üsluba sahipti. Romanın bir kopyası hâlâ varlığını koruyor, onu da kitabı atmak istemeyen annesi oğlundan gizli bir yerde saklıyor. AOL’den çıkarılışından sonra Weir romanda şansını tekrar denedi. Her ne kadar bu seferki denemesi yazara göre ilk kitabından daha iyi olsa da, yayımcılar ve dağıtımcılar romanı basmaya yeterli görmüyordu. Art arda başarısızlığa uğrayınca Weir 2002 senesinde yazılım endüstrisine geri döndü.
Defalarca kez reddedilmesine rağmen Weir yazmaya devam etti. Artık hobi olarak yazıyordu, isteyen herkesin okuyabilmesi için de yazdıklarını web sitesinde paylaşıyordu. 2009’da, uzaya olan ilgisini ve bilgisini kurguya yansıtmaya karar verdi ve Mars‘a yapılacak insanlı bir yolculuğun nasıl olabileceğini hayal etmeye başladı; ne gibi teknik sorunlar oluşabilir ya da bir insan Mars’ta hayatta kalmak için nelere ihtiyaç duyabilirdi? Bu fikirler zamanla romanının alaycı baş karakteri Mark Watney’e evrildi, Watney’in bu zalim gezegende hayatta kalması tamamen yaratıcılığına ve becerikliliğine bağlıydı.
Weir, Marslı‘nın ilginç sona sahip bölümlerini web sitesinde sırayla yayımladı ve kısa süre sonra birkaç bin takipçisi olduğunu fark etti. Bu takipçilerin birçoğu hikayenin bilimsel yönünü geliştirmek için öneriler sunan bilim insanlarıydı. Oldukça kısa sürede Weir, sadece geniş bir hayran kitlesi edinmemiş, aynı zamanda kalabalık takipçileri sayesinde çalışmasının düzenlemesini ve kontrolünü de yapmıştı. Üstelik bunları hiçbir yayımcıya veya pazarlama şirketine ihtiyaç duymadan halletmişti. Marslı bir süre sonra bitti ve Weir seriyi roman haline getirip ücretsiz bir e-kitap şeklinde web sitesinde yayımladı. Ne var ki hayranları daha fazlasını istiyordu.
Hayranlarının pek çoğu, Marslı’nın bir Kindle versiyonu olması gerektiği fikrindeydi. Yazar da bu isteği yerine getirdi, Marslı artık Amazon’da mümkün olan en ucuz fiyata, 99 sente satılıyordu. Weir aslında bedava olmasını istiyordu ama böyle bir seçeneği yoktu. Kitap üç ayda 35.000 kopya sattı ve Amazon’un bilimkurgu türündeki çok satanlar listesine yükseldi (her ne kadar Weir kitaptaki teknoloji halihazırda var olduğu için eserini bilimkurgu olarak görmese de).
Kişisel yayıncılık bazıları için kazançlı olsa da bu yöntem yayıncılar (haliyle) ve yazarlar tarafından sürekli kötülenir. Birçok amatör ve profesyonel yazar için bu sürekli reddedilme hali doğal ve gereklidir. Ayrıca bu çaba şaşırtıcı da değildir; birçok yazar bir ajansla anlaşma fırsatı bile bulamaz, bulanların aldığı karşılık da ihmal edilebilir düzeydedir. Kişisel yayıncılık çetrefilli bir alan, az önce bahsedilen engelleri tamamen ortadan kaldırıp eserini herkesin dijital veya basılı olarak görmesine olanak veriyor. Doğal olarak, kişisel yayıncılık yapan yazarlar çok geniş alanlara yayılamıyor.
Tabii bu durum Andy Weir değilseniz geçerli (veya E.L. James ama o başka bir konu). Amazon’un çok satanlar listesinde zirveye oturduktan sonra bir yayımcı Weir’la iletişime geçti (pek sık görülen bir olay değildir) ve kendileriyle çalışmak isteyip istemediğini sordu. Aradan çok zaman geçmedi, Weir dünyanın en büyük yayınevlerinden biriyle, Random House‘la anlaşma yapıyordu. Bunu bir başka şok edici olay izledi, Fox romanın film haklarını istiyordu. Bütün bunlar olurken Weir hâlâ çalışıyordu ve hem kitap hem de filmle alakalı aramalara cevap vermek için sürekli olarak ofisinden dışarı çıkması gerekiyordu. Her ne kadar kendini uzaya adamış olsa da, Andy Weir’da uçak korkusu vardı, bu yüzden ne yayıncısıyla ne de projeyle alakalı herhangi biriyle yüz yüze görüşebildi.
Sonuç olarak, iki anlaşma dört gün arayla tamamlandı ve göz açıp kapayana kadar Weir bilgisayar programcısından kendi kitabını yayımlayan yazara, oradan basılı yazara (Marslı’nın basılı versiyonu bir milyondan fazla sattı), oradan da 2015’in en geniş bütçeli filmlerinden birinin fikir babasına dönüştü. Bu açıdan bakıldığında Weir da Watney’den pek farklı değil: ikisi de kararlı ve şanslı, aşılmaz gibi görünen engellerin üstesinden gelmek için mükemmel bir kombinasyon.
Hazırlayan: Ufuk Cem Çakır | Kaynak