Ursula K. Le Guin’in Kaleminden: Amerikan Bilimkurgusu ve Öteki

İlk büyük sosyalistlerden biri, bir toplumda kadınların durumlarının ne olduğunun, o toplumun medeniyet derecesinin epeyce güvenilir bir göstergesi sayılabileceğini söylemişti. Eğer bu doğruysa kadınların bilimkurgudaki aşağı konumları, bizi biraz olsun bilimkurgunun medeni olup olmadığı konusunda düşündürmeli. Kadın hareketi, çoğumuzu bu konuda bilinçlendirdi: Bilimkurgu ya kadınları toptan göz ardı ediyor ya da onları canavarlar tarafından her an tecavüze uğramaya mahkum, ciyak ciyak bağıran oyuncak bebekler konumuna indirgiyor. Sık sık da, zihinsel organlarının fazla gelişmesi sonucu cinsiyetsizleşmiş kız kurusu bilimciler veya en iyi ihtimalle, başarılı kahramanların sadık ufak tefek eşleri/metresleri olarak sunuyor. Erkek elitizmi, bilimkurguda kol gezmekte. Fakat bu yalnızca erkek elitizmi mi? Bilimkurguda, “kadınların tâbi kılınması”, aslında otoriter, iktidara tapan ve son derece dar görüşlü bir bütünün emarelerinden bir tanesi değil mi?

Burada söz konusu olan “öteki”, yani sizden farklı olan varlık meselesidir. Bu varlık sizden cinsiyetiyle ayrışabilir veya yıllık geliriyle, konuşma, giyinme ve bir şeyleri yapma şekliyle, derisinin rengiyle veya kol ve bacaklarının sayısıyla farklılaşabilir. Diğer bir deyişle, ‘cinsel yabancı’, ‘toplumsal yabancı’, ‘kültürel yabancı’ ve nihayet ‘ırksal yabancı’dan söz etmek mümkündür. Peki ya bilimkurgunun toplumsal yabancısı? Marksist terimlerle konuşmak gerekirse, ya proletarya? Onlar bilimkurgunun neresinde duruyorlar? Yoksullar, o çok çalışıp yatağa aç giren insanlar nerede? Onlar bilimkurguda hiç insan olabilmişler mi? Hayır! Onlar ancak Chicago lağımlarından gelen dev çamur parçalarından kaçan, çevre kirliliği ve radyasyondan milyarlarcası ölen isimsiz devasa kitleler veya generaller ve devlet adamlarınca muharebeye sürülen meçhul ordular olarak belirirler. Kılıçta ve büyüde onların, ancak “The Chocolate Prince” oyununun bir lise temsilindeki figüranları kadar rolleri vardır. Orada burada “Yüksek Dünya Kumandanlığı” kaptanının dikkatini çekmekle onurlanan iri göğüslü genç bir kadın veya sıradan insanların bilgeliğini yansıtsın diye uzay gemisi mürettebatına eklenmiş, İskoç ya da İsveç aksanıyla konuşan yabanıl, yaşlı bir aşçı olarak ortaya çıkarlar.

01009435aa1dcb1fcbf48a3d68e543a8

Bilimkurgudaki insanlar insan değildirler. Onlar sadece bir tek amaç için var olan kitlelerdir: Üstünler tarafından yönetilmek! Toplumsal bir bakış açısından bakıldığında çoğu bilimkurgu ürünün inanılmaz ölçüde gerici ve hayal gücünden yoksun olduğunu söylemek mümkündür. Bütün o Galaktik İmparatorluklar doğrudan doğruya 1880’lerin Britanya İmparatorluğu’ndan esinlenmiştir. Bütün o aralarında 80 trilyon mil olduğu söylenen(!) gezegenler, savaş halindeki ulus devletler, sömürülecek kaynaklar veya iyiliksever Dünya İktidarı tarafından gelişmesi için dürtülecek koloniler olarak tasavvur edilir. Dolayısıyla yine “Beyaz Adamın Yükü”nün bir başka biçimi olmaktan öteye gidemezler. Alpha Centauri’de bir Rotary Kulübü; işte hayal güçleri bundan ibarettir.

Peki ya ‘kültürel ve Irksal Öteki’? Bu herkesin “yabancı” olarak tanıdığı yabancının, bilimkurgunun özel ilgisine mazhar olması beklenir. Eski ucuz bilimkurguda işler kolaydı. Aldebaranlı bir böcek-adam da olsa, Alman bir dişçi de olsa en iyi yabancı, ölü yabancıdır… Ve bu gelenek hala gelişmektedir: Lary Niven’in ‘Inconstant Moon’ adlı hikayesini düşünün; hikayenin mutlu sonu Los Angeles dâhil tüm Amerika’nın, Güneş yüzeyindeki bir patlamadan zarar görmemesinden ibarettir. Elbette birkaç milyon Afrikalı ve Asyalı bu arada kızarmıştır, fakat bu pek önemli değil; aslında bu ancak dünyayı demokrasi için biraz daha güvenli bir yer kılar. Bu öyküdeki kadın karakterin epeyce beyinsiz olması da dikkat çekicidir. Kadının tek işlevi zeki ve becerikli kahramana “Ooo sahiden mi?” ve “Oooh” demektir!

real-humans-2

Bir de madalyonun öbür yüzü var. Eğer bir şeyin sizden tamamen farklı olduğunu düşünüyorsanız, ona karşı duyduğunuz korku zaman içinde nefret veya hürmet şeklinde tezahür edebilir. Dünyayı günahlarından ve tehlikelerden kurtarmaya lütfeden bütün o bilge ve nazik varlıklar işte böyle ortaya çıkarlar. Öykü, ‘yabancı’nın tam da Viktoryen Çağ’da ‘iyi kadınlar’ın yaptığı gibi beyaz bir gecelik ve faziletli bir sırıtışla kaideleştiği noktada nihayete erer. Eğer bir başka insanla ya da bir başka insan türüyle bütün olası bağınızı inkar ederseniz, eğer erkeklerin kadınlara, bir sınıfın bir diğer sınıfa, bir ulusun bir diğer ulusa yapmış olduğu gibi onun sizden tamamen farklı olduğunu söylerseniz, ya ondan nefret edersiniz ya da onu tanrılaştırırsınız. Her iki durumda da onun insani gerçekliğini ve sizinle olan tinsel eşitliğini inkar etmiş olursunuz. Hatta onu bir ‘nesne’ye çevirmiş olursunuz; öyle ki, onunla artık tek olası ilişkilenme biçiminiz bir iktidar ilişkisidir. Ve böylelikle talihsiz bir şekilde kendi gerçekliğinizi yoksullaştırırsınız. Yabancılaşan ise asıl kendinizsinizdir.

Bu eğilim, Amerikan bilimkurgusunda kayda değer bir biçimde güçlüdür. Çoğu bilimkurgu ürününün sunduğu tek toplumsal değişim olanağı, otoriteryanizme, cahil kitlelerin, bazen bir uyarı görünümünde ama çoğu zaman kendini beğenmiş bir biçimde, güçlü elitler tarafından tahakküm altına alınmasına yönelik bir değişim olarak tahayyül edilmiştir. Sosyalizm, hiçbir zaman bir alternatif olarak değerlendirilmez. Demokrasi ise büsbütün unutulmuştur. Askeri erdemler, etiğin yerine geçmiştir. Zenginliğin haklı bir amaç ve kişisel bir erdem olduğu varsayılmıştır. Rekabetçi serbest teşebbüs kapitalizmi, bütün galaksinin ekonomik kaderidir. Amerikan bilimkurgusu genellikle, zengin, hırslı ve saldırgan erkeklerin tepede olduğu, aradaki derin bir uçurumdan sonra dipte de yoksul, eğitimsiz, isimsiz kitlelerin ve kadınların bulunduğu kalıcı bir astlar-üstler hiyerarşisi varsaymıştır. Bütün resim, tabiri caizse garip bir şekilde ‘Amerikan Olmayan’dır. Bu da, zaman zaman astlardan saygı gören Alfa Erkeği’nin daima tepede yer aldığı kusursuz bir maymunlar patriayarkasına  işaret eder.

1vs18dt1_nj5s0c

Bu bir spekülasyon mu? Bir tahayyül mü? Yoksa bir çıkarsama mı? Ben buna beyinsiz gericilik derim. Bence artık bilimkurgu yazarlarının ve tabii okurlarının da Kraliçe Victoria çağına dönme hayalini geride bırakıp gelecekle ilgili düşünmelerinin zamanıdır. Artık Maymun İdeali’nin biraz olsun İnsan İdealizmi’yle yer değiştirdiğini ve özgürlük, eşitlik, kardeşlik gibi derinlemesine radikal ve fütüristik kavramların ciddi biçimde ele alındığını görmek istiyorum. Hatırlayalım ki, Erkek Kardeşliği’nin %53 civarında bir parçası Kadın Kızkardeşliği’dir.

Özgün Makale: American SF and the Other

Çeviri: Canay Özden

Yazar: İsmail Yamanol

Amatör bir düş gezgini, saplantılı bir bilimkurgu hayranı. Kuruculuğunu ve genel yayın yönetmenliğini üstelendiği Bilimkurgu Kulübü'nde at koşturmayı sürdürüyor.

İlginizi Çekebilir

farscape ka d'argo 1

Farscape’in Asabi Komutanı: Ka D’Argo

“Sevdiğiniz her şeyi kaybettiğinizde onurlu bir hayat yaşamak zordur.” 1999-2003 yılları arasında ekranlara gelen Farscape, …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin