Suç ve Ceza Günümüzde Neden Yazılamaz?

“Temmuz başında, aşırı sıcak bir vakitte, bir akşamüstü, genç bir adam S. Sokağı’ndaki bir kiracıdan kiraladığı odasından sokağa çıktı ve ağır ağır, kararsızlık çeker gibi, K. Köprüsü’ne doğru yola koyuldu.”

Bu cümleyle başlıyor Dostoyevski‘nin başyapıtı Suç ve Ceza… Edebiyat tarihinin en önemli yazarlarından biri olan Dostoyevski, 19.yy Rus toplumuna dair bütün gözlem ve birikimlerini aktarıyor bu romanında. İnsanın iç dünyasını, kişisel muhasebelerini uzun uzadıya anlatan satırlar, eseri oldukça farklı boyutlara doğru zenginleştiriyor.

Eleştirmenler yüz yılı aşkın süredir Suç ve Ceza’yı ele alıyor, getirilen binlerce farklı yorum ve bakış açısıyla eser daha da değer kazanıyor. Bu yazıda, Dostoyevski’nin başyapıtına yönelik kapsamlı bir inceleme yapmayı düşünmüyorum. Özellikle 19.yüzyıldaki Rus toplumunun, günümüzden ne kadar da farklı olduğu üzerine gözlemlerim olacak. Aynı toplumun bireyi Raskolnikov üzerine de birkaç mütevazi saptamalarda bulunmaya çalışacağım.

suç ve ceza

Öncelikle Raskolnikov oldukça yalnız ve parasız bir insan. Parasızlıktan dolayı insanlardan uzaklaşıyor, yalnızlığı arttıkça da girdiği ruhsal bunalımlar iyice kısır döngü haline geliyor. Ailesinden uzakta yaşıyor, onlarla mektuplaşması bile aylar sürüyor, iletişim olanaklarının bu kadar kısıtlı olması, buhranlarını iyice çekilmez hale getiriyor…

Acaba Raskolnikov bugün yaşasaydı, ailesiyle haberleşmesi bu kadar zor mu olurdu? Raskolnikov parasız geziyordu genelde, muhtemelen internet paketi bitince de uzun süre yenileyemeyecekti. Madem işi gücü yok, bedava wi-fi olan kütüphane, alışveriş merkezi, hastane gibi yerlere gidebilir. Whatsup’tan yazar ilk önce, “Anne, biraz para lazım”. Umarım annesi “görüldü özelliği”ni kapatmamıştır. Raskolnikov cevap gelene kadar biraz daha tur atar. Cevap gelmediyse, dakikası da bitmiştir muhtemelen, Whatsup’tan arar. Yani 19.yy’da Raskolnikov’u aylarca süründüren meseleler, bütün parasızlığına rağmen günümüzde en fazla 1-2 günde çözülebilir. Annesinden gelecek olumlu ya da olumsuz cevaba göre, hayatı hakkında yeni kararlar vermesi, adımlar atması da mümkün olur.

Yalnızlık ve parasızlıktan bunalıma giren Raskolnikov, okula gitmeyi de bırakıyor. Bunalımların sebep olduğu miskinlik iş bulup çalışmasını da engelliyor, iyice parasız kalınca da bu kısır döngü derinleşiyor. Arkadaşı Razumihin’in verdiği çeviriler için dahi dikkatini toplayamıyor, özel ders tekliflerini de geri çeviriyor. Sanırım Raskolnikov günümüzde yaşasaydı, zihinsel uğraş vermesine gerek kalmadan da ufak tefek işler bulabilirdi. İddia kuponu doldurarak şansını denerdi belki… Ya da bir alışveriş merkezinde günübirlik kurulan stantlara başvurabilirdi. Yüz hatlarına kazınmış umutsuzluk, stantta sucuk dilimleyip satmasına engel olur muydu, kim bilir? Bütün bunalım ve yoksulluğuna rağmen Raskolnikov’un onuru, onu dilenme noktasına gelmekten alıkoymuştu. Yani Raskolnikov’u Akbil otomatlarının önünde; “abi bi lira var mı, abi bozuk para var mı” diyerek dilenirken, ya da üstgeçitlerde yatarken hayal edemiyorum.

Ve edebiyat tarihinde çok özel bir yeri olan rehinci kadın ve kardeşinin cinayeti meselesine kısaca bakalım. Raskolnikov cinayetin ardından evine dönüyor ve hastalıklı bir uykuya dalıyor. Hastalıklı uykusunda gördüğü kabuslar sonucu neyin gerçekten yaşanıp, neyin hayal olduğunu ayırt edemeyecek duruma geliyor. Zihninde defalarca tekrarlanan cinayet sahnesi, ruhsal bunalımlarına kapkara bir derinlik daha katıyor.

Kaynak: imageofthecreator.deviantart.com

Defalarca kez ifade veriyor, polisler tarafından sorgulanıyor. Ancak ruhsuz ifadeleri ve suç mahallini kimse şahit olmadan terk etmesi, polislerin yeterli kanıtı bulamamasına sebep oluyor. Aylar boyunca girdiği iç hesaplaşmanın sonucu, bir gün her şeyi itiraf ediyor. Sanırım günümüzde bir cinayetten bu kadar kolay sıyrılmak mümkün olamazdı. Her sokak başındaki mobeseler, Raskolnikov’un o saatlerde nerede olduğuna dair yanlış ifadelerini tamamıyla çürütürdü. Her ne kadar balta gibi suç aletlerinden kurtulmuş olsa da, rehincinin evinde bıraktığı ayak ve parmak izleri, mavi ışık kaynağı ve özel ışık filtreleriyle kolayca saptanabilirdi. Modern adli tıpın olanakları, daha rahatsız uykusunun kabuslarıyla boğuşurken Raskolnikov’u tutuklamaya yeterdi…

19.yy’ın bu ölümsüz eseri, yazıldığı çağın zihin dünyasına ışık tutuyor. Günlük hayatlarımızla karşılaştırdığım zaman, karakterleri çok derin, çok masum, çok naif buluyorum. En sıradan karakterlerin diyalogları bile, adeta çok düşünülmüş bir tiyatro tiradı haline geliyor. Okudukça ve günlük hayatımla karşılaştırdıkça, çelişkiler büyüyor. 19.yy’ın insanlığına, başka bir gezegene fırlatılmış bir yabancı gibi hayretle bakakalıyorum….

Hazırlayan: Emre Yorgancıgil

Yazar: Konuk Yazar

Bu içerik bir konuk yazar tarafından üretilmiştir. Siz de sitemizin konuk yazarlarından biri olabilirsiniz. Yapmanız gereken tek şey, kaleme aldığınız bilimkurgu temalı makale ve öykülerinizi bilimkurgukulubu@gmail.com adresine göndermek. Editör onayından geçen yazılarınız burada yayımlanıp binlerce okurun beğenisine sunulacaktır. Gelin bu arşivi birlikte büyütelim...

İlginizi Çekebilir

Yalnızlık Distopyası

Birkaç yıl önce evinde yalnız başına ölen, aylar sonra yatağında iskelet halinde bulunan biri hakkında …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin