18 Aralık 1933’te İstanbul’da doğan Orhan Duru, Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nden mezun olduktan sonra bir süre kendi alanında çalışmıştır. 1960 Askeri Darbesinin ardından görevden alınan Duru, gazeteciliğe yönelmiştir. Çeşitli gazetelerde yazarlık yapan yazar aynı zamanda şiir, deneme ve öyküler de kaleme almaya başlamış, tiyatro uyarlamalarıyla da edebiyat içindeki yelpazesini genişletmiştir. Birçok dergide yazıları yayımlanan Orhan Duru, 1970’te TRT Sanat Ödülleri Yarışması’nda “Ağır İşçiler” isimli öyküsüyle başarı ödülü kazanmıştır. Türk öykücülüğünün önemli isimlerinden biri olarak anılan Duru, 2009 yılında aramızdan ayrılmıştır.
Orhan Duru’nun Türk bilimkurgu edebiyatında ise yeri bir hayli büyüktür. Hugo Gernsback’in dünya literatürüne armağan ettiği “Science Fiction” sözcüğünü Türkçe’ye “Bilimkurgu” olarak çeviren yazar, eskiden beri kullanılagelen “Kurgu-Bilim” sözcüğünü de ortadan kaldırmıştır. Hatta Kurgu-Bilim sözcüğünü ortaya çıkaran ve savunan Yalçın İzbul ile de tartışma içine girmiştir. TDK’nın bu sözcüğü resmileştirmesi ile birlikte de bu tartışmalar son bulmuştur.
1982 yılında Ada Yayınları tarafından basılan kitapta Orhan Duru’nun 4 adet bilimkurgu öyküsü yer almaktadır. Türk bilimkurgu edebiyatının ortaya çıktığı ve gelişme aşamasında olduğu yıllarda kaleme alınan öykülerin konuları günümüzde okunduğunda basit gelse de, dönemine göre değerlendirildiğinde güzel oldukları anlaşılabiliyor. Fakat öyküler hakkında genel olarak yapılması gereken bir eleştiri var ki o da gereğinden fazla devrik cümle barındırmasıdır. Okumayı sekteye uğratan bu durum, öykülerin kalitesine de zarar vermiyor değil.
Öykülere kısaca değinmek gerekirse eğer…
1. Yoksullar Geliyor
Kitaba da adını veren bu öykü, doğal kaynakların tükenme aşamasına geldiği bir dünyayı gözler önüne seriyor. Dünyanın sanayileşmiş ve geri kalmış ülkeler olarak ikiye ayrıldığı, insanların ise “Şirket” denilen güçlü bir mekanizme ile “Yoksullar” denilen fakir kesim olmak üzere kesin bir çizgiyle ayrıştığı bir gelecek portresi çıkıyor karşımıza bu öyküde.
Şirket tarafından görevlendirilen iki paralı asker Almo ve Talon yolculuğa çıkarlar. İki dost, Yoksullar’ın Şirket’e karşı olan ayaklanmasında etkin rol oynayacaklardır. İnsanların gelecekte içinde bulunabileceği durum hakkında tahmin yapan Orhan Duru, öyküsünde insanlığı eleştiriyor.
2. Kamuoyu Oluşturma
Orhan Duru bu öyküsünü kaleme alırken dünyada bir hayli popüler olan Erich Von Daniken’in “Tanrıların Arabaları” isimli kitabına atıfta bulunuyor. Finaliyle gülümseten bir öykü.
Dünya’ya 3000 ışık yılı uzaklıktaki bir gezegende yaşayan canlılar, yaşamın bulunduğu bu verimli gezegeni işgal etme planları yapmaktadırlar. Bu uğurda birçok defa başarısız olsalar da, nihayetinde kesin bir çözüm bulurlar ve uygulamaya geçerler.
3. Harita
Tıpkı bir önceki öyküde olduğu gibi bu öyküde de Dünya’yı gözüne kestiren bir uzaylı ırkla karşı karşıyayız. Hikayesinde Piri Reis ve haritacılık alanındaki dehasını bir bilimkurgu öyküsüne ustaca yedirmeyi başarıyor Orhan Duru.
Denizlerdeki ustalığıyla nam salmış bir resi ile tayfası uçsuz bucaksız denizleri keşferederek yolculuklarına devam etmektedirler. Günün birinde karşılarına çıkan bir gemi ile savaşma kararı alırlar ve bunun sonucunda “Kocabaş” adını verdikleri bir esir ele geçirirler. Reis, Kocabaş hakkında şüphelenir ve onunla konuşmak ister.
4. Öğrenciler
Kitabın son öyküsünü yazarken de yine Orhan Duru’nun o dönemin politik olaylarından esinlendiğini görmekteyiz. Bu durumun gelecekte daha ileri boyutlara taşınabileceği üzerinden kurgusunu oluşturuyor.
Gelecekte, “Yönetim” adlı örgüt bütün gezegende hakimiyetini sürdürmektedir. “Öğrenciler” adı verilen bir toplulukla Yönetim sık sık karşıya gelmekte ve kanlı çatışmalar yaşanmaktadır. Bütün eğitim kurumları Yönetim tarafından kapatılmış ve var olan tüm bilgiler “Bilgisayar”lara aktarılmıştır. Bir grup bilim yanlısı insan ise yeraltında örgütlenmeye devam etmektedir.