12- Yer Açın! Yer Açın! (Make Room! Make Room!) / Harry Harrison
“1999’dan 2000’e geçmemize yalnızca haftalar var. Yalnızca New York’ta 35 milyon insan yaşıyor. Su yok. Petrol yok. Yiyecek yok. Barınak yok. Umut yok… Sokak savaşlarının, yağmaların ve örgütlü suçun kol gezdiği metropolde bir polis memuru hem bir cinayeti çözmeye, hem de aşkını korumaya çalışıyor…”
Harrison kitabının gerekçesini şöyle açıklıyor:
“Aralık 1959’da Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Dwight D. Eisenhower şöyle dedi: “Bu hükümetin programında… ben burada olduğum sürece… doğum kontrol problemiyle ilgili politik bir doktrin bulunmayacaktır. Bu bizim işimiz değildir.” O zamandan bu yana hiçbir Amerikan hükümetinin de işi olmadı.
1950’de Amerika Birleşik Devletleri –dünya nüfusunun sadece %9’una sahip olduğu halde– dünyadaki hammaddelerin %50’sini tüketmekteydi. Bu yüzde giderek artmaktadır ve on beş yıl içinde, şu anki büyüme hızıyla, Amerika Birleşik Devletleri yeryüzündeki maddelerden çıkan yıllık ürünlerin %33’ünden fazlasını tüketiyor olacaktır. Nüfusumuz aynı hızla artmaya devam ederse, bu ülke yüzyılın sonunda, şimdiki yaşam standartlarını koruyabilmek için gezegenimizin kaynaklarının %100’ünden fazlasına ihtiyaç duyacaktır. Bu matematiksel bir imkânsızlık – kaldı ki, o zamana kadar yeryüzünde yaklaşık 7 milyar insan olacak ve bu hammaddelerin bir kısmından –belki– onlar da faydalanmak isteyecekler.
Bu durumda dünya neye benzeyecek?
13- Dünyaya Orman Denir (The Word for World is Forest) / Ursula K. Le Guin
Ağaçlarda kardeş gibi yaşayan ve düşleri en az bizim gündelik yaşamımız kadar gerçek olan bir ırk, kendini “gerçekçi” Arzlılara karşı nasıl savunabilir?
1970’lerin başlarında yazdığı Dünyaya Orman Denir‘de Le Guin ABD’nin Vietnam savaşı politikasına doğrudan göndermeler yapar. Arz, Athshe’ye uygarlık götürüyordu. Silahlar, sanayi, şehirler ve fahişeler. Tüm bunlara yer açmak için Athshe’nin yüzeyini kaplayan ormanları kesmek gerekecekti; zaten Arz’ın da ahşaba ihtiyacı vardı. Her şey yolundaydı yani. Ancak Athshe’nin yerli halkı olan ufak tefek tüylü yaratıkların dilinde “Orman” ve “Dünya” eşanlamlı kelimelerdi; ikisi de “Athshe” demekti. O güne kadar şiddeti,savaşmayı ve öldürmeyi tanımamış olan Athshe insanları dünyalarını -ormanlarını- yok olmaktan korumak için savaşmayı ve öldürmeyi öğrenmek zorunda kalacaklardı artık. Dünya kurtulsa bile aynı dünya olabilecek miydi peki?
14- Ergenlik Ayini (Rite of Passage) / Alexei Panshin
Dünyanız dev bir uzay gemisinden ibaret. Eğer çocukluktan genç kızlığa geçmeye çalışan biri değilseniz büyük bir sorun sayılmayabilir bu!
Dünya nüfus fazlası ve savaşlar sonucu kendini imha ettiğinde, sağ kalanlar ikiye ayrıldı: Galaksideki diğer gezegenleri kolonileştiren ve bu gezegenlerde tarıma ve geri teknolojiye dayalı bir hayat sürdüren kolonistler (“Çamur-yiyenler”) ve dev uzay gemilerinde bilim ve teknolojinin ürünlerini koruyan, ancak sıkı bir nüfus planlamasına dayalı, kapalı bir hayat sürdüren Gemi Halkı.
Gemilerin nüfus planlaması sistemine göre, hayatta kalmanın tek yolu vardı: On dört yaşına geldiğinizde bir koloni gezegenine bırakılıp, bir ay süreyle hayatta kalmayı becermeniz gerekiyordu. Bu “Ergenlik Ayini”ni başarıyla geçenler, artık yetişkin sayılıyordu.
15- Paslanmaz Çelik Sıçanın İntikamı (The Stainless Steel Rat’s Revenge) / Harry Harrison
Kaypak” Jim diGriz, yine karşınızda! Bu kez galaksiyi militarist Cliaand’lıların istila seferberliğinden kurtarması gerekiyor. Ancak işler o kadar da kolay değil: Herşeyden önce Jim artık evli barklı, ikiz çocuk sahibi bir aile babası! Üstelik Cliaand’lılar son derece iyi hazırlanmış dahice bir plan uyguluyorlar. Bu yıldızlararası istila planına karşı “Paslanmaz Çelik Sıçan” tek başına mücadele etmek zorunda.
Belki tam olarak “tek başına” demek doğru olmaz. En azından önce ailesinden, sonra da bir gezegen dolusu güzel kadından yardım aldığı söylenebilir.
16- Otomatik Piyano (Player Piano) / Kurt Vonnegut Jr.
III. Dünya Savaşı sürerken, Amerikalı müdürler ve mühendisler, hiç insan emeği kullanmadan üretim yapmanın yollarını geliştirdiler. Bu yöntem o kadar kazançlıydı ki, savaş bittikten sonra da aynı minval üzre devam etmekte bir sakınca görmediler. Bir tek sorun vardı; o da savaş bittiğine göre artık bir işi gücü kalmayan insanlar ne yapacaktı?
Herkes işsizlik sigortasından parasını alıyordu (tüketecek kimse olmazsa üretimin ne anlamı olurdu ki zaten?), sorun burada değildi. Sorun insanların yaşamak için bir amaca, kendilerini anlamlı ve gerekli hissedecekleri bir meşgaleye ihtiyaç duymalarındaydı. Yeni sistem tam da bunu esirgiyordu onlardan.
17- Gökteki Göz (Eye in the Sky) / Philip K. Dick
Başlangıçta basit bir kaza gibi görünüyordu. Ama sonra duaların da, bedduaların da gerçek olduğunu fark ettiler…
Bir “teknik arıza” sonucu, yedi ziyaretçi ve mihmandarları, Belmont Bevatron’unun yüksek dozda radyasyonuna maruz kalırlar. Hepsi bu faciadan sağ kurtulurlar gerçi, ancak kazayla uyanmaları arasındaki kısacık sürede bir dizi “paralel evren”i ziyaret etmek zorunda kalırlar.
Bu evrenlerde neler yoktur ki: Çeşitli dinlerin karışımından oluşan bir teokrasi ile yönetilen bir bağnazlar dünyası; Viktorya döneminden kalma ahlak yargılarının yönettiği, cinselliğin olmadığı bir dünya; bir paranoyağın dehşet dolu evreni; “komünist” bir ABD… Tüm bunların arasından “gerçek” dünyaya dönüş mümkün olacak mıdır?
18- En Son Kale (The Last Castle) / Jack Vance
Uzaya yayılan insanlığın küçük bir bölümü, artık unutulmaya yüz tutmuş olan Dünya’ya geri dönüp seçkinci, aristokratik bir düzen kurarlar. Çok az sayıda soylu, onlara besin sağlayan “Köylü”ler, teknik işlerini gören “Mek”ler, süs eşyası gibi kullandıkları zarif ve kırılgan “Feyn”ler ve ulaşım işlerinde kullanılan “Kuş”lar.
Kalelerinde güven içinde yaşayan soylular dışındaki tüm bu “sınıf”lar, başka gezegenlerden getirilmiş ve genetik olarak değiştirilmiş, insan olmayan yaratıklardır.
Ama günün birinde, tüm aletlerin, makinelerin bakımını ve onarımını yapan “Mek”ler ayaklanmaya karar verirler. Hayatları boyunca bir tek alete bile ellerini sürmemiş olan, bunu bir tür aşağılanma olarak gören soylular ne yapacaklardır şimdi?
19- Mülksüzler (The Dispossessed) / Ursula K. Le Guin
Mülksüzler, ‘Anarres’ ve ‘Urras’ adlı bir ikili dünya sisteminde geçer. Anarres Odo’cu anarşistlerin, Urras ise kapitalist ve devletçilerin dünyasıdır. Hikâye Shevek adlı bir Anarresli’nin Urras’a gidişiyle başlar.
Le Guin, Mülksüzler için “ikircikli ütopya” ifadesini kullanır. Bunun en önemli nedeni, romanın, bir ütopyadaki ideal toplum veya ideal yaşam resmini yaratmamasıdır. Anarres, anarşist bir idealle yaşayan bir toplumu resmeder; ancak Anarres kurak, verimsiz ve zor yaşam koşulları sunan bir dünyadır. Urras da aksine verimli toprakları olan ve kolay yaşama olanakları sağlayan bir dünyadır; ancak burada da kapitalist ve totaliter bir rejim süregelmektedir. Ayrıca Anarres’de Shevek’in bilimsel merakı sonucunda keşfettiği bir teorinin yayımlanması, Urraslılar’ın işine yarayacağı gerekçesiyle reddedilir. Keza, Shevek’in, kitabın sonunda öğrenildiği üzere, Urras’a gitme nedenlerinden biri de budur.
20- Hukuk Gladyatörü (Gladiator-at-Law) / Frederik Pohl, Cyril M. Kornbluth
Borsa mı daha acımasız bir savaş alanı, gladyatör oyunları mı? Bunu, ikisini de deneyenlere sormak gerek…
Pek yetenekli olmayan genç bir avukat, duyma özürlü bir prodüktör eskisi, beyni yıkanmış genç bir varis ve onun ters, erkeksi ablası, yaşlı ve uyuşturucu müptelası bir avukatla birleşip dünyanın en büyük tekellerine meydan okumaya kalkarlarsa ne olur?
Mahkeme salonundan borsaya, gençlik çetelerinin cirit attığı kenar mahallelerden dev şirketlerin gökdelenlerine uzanan, arada yakın gelecekteki gladyatör oyunlarının sergilendiği Arena’ya da uğramayı ihmal etmeyen bir macera. Hukuk Gladyatörü‘nü okuduktan sonra, bir konut kooperatifine girmeye karar vermeden önce bir kez daha düşünmeniz gerekecek.
21- Uzay Elbisemle Yolculuğa Hazırım (Have Space Suit Will Travel) / Robert A. Heinlein
Bir uzay elbiseniz varsa başka neye ihtiyacınız olabilir? Bir uzay gemisine, belki bir de gidecek bir gezegene…
Clifford “Kip” Russel’ın tek hayali Ay’a gitmekti. Ama önce liseyi bitirmesi gerekiyordu. Bir televizyon yarışmasında kullanılmış bir uzay elbisesi kazandığında iş üç nalla bir ata kalmış gibiydi. Bir uzay gemisi bulsa iş hallolacaktı.
Bir gün Kip aradığından fazlasını buluverdi arka bahçede uzay elbisesini denerken. Birkaç uzay gemisi, Dünya’yı ele geçirmek için haince komplolar kuran uzaylı yaratıklar ve onların Dünyalı işbirlikçileri derken, kendini gezegenlerarası bir maceranın içinde buluverdi. Kip’in Dünya’yı kurtarmak için güvenebileceği çok az şey vardı. Uzay elbisesi “Oscar”, on iki yaşındaki kız çocuğu Peewee ve uzaylı yaratık “Anaç Şey.”
22- Vulcan’ın Çekici (Vulcan’s Hammer) / Philip K. Dick
Tüm dünya bir bilgisayarın kontrolü altındaydı. Çünkü insanlar kendilerini yönetmekten aciz olduklarını, savaş, açlık ve nüfus patlaması gibi belaların üstesinden gelemediklerini tekrar tekrar kanıtlamışlardı. Vulcan 3, insanların bu yetersizliklerini gidermek üzere geliştirilmiş bir bilgisayardı.
Ama ya bilgisayar kendisini tehdit altında hissedip tüm kaynaklarını kendini savunmak için seferber ederse? İşte o zaman insanları Vulcan 3’ten kim koruyacak?