“Akıldan çıkmayan, yoğun ve müşfik bir kitap… Yarattığı dünya canlı ve büyüleyici, Yılan ise olağanüstü ve sağlam kotarılmış bir karakter.” – Robert Silverberg
Bilimkurgunun usta yazarlarından Vonda N. McIntyre, 1948’de Louisville’de doğdu. Washington Üniversitesi’nden mezun oldu ve yüksek lisansını genetik üzerine yaptı. Henüz 14 yaşındayken yazmaya başlasa da, ilk öyküsü 1970 yılında, 22 yaşındayken yayımlandı. 1974’e gelindiğinde adını daha geniş kitlelere duyuran “Wings” öyküsü okurla buluştu. Bu öykü hem Hugo hem de Nebula ödüllerinde değerlendirildi. Aynı yıl bir başka eseriyle, “Of Mist, and Grass and Sand” adlı novellasıyla Nebula Ödülü’nü kazandı. Ertesi yıl ilk romanıyla (The Exile Waiting) okurlarının karşısına çıktı ve bu romanı da Nebula adaylığı elde etti. Star Wars ve Star Trek evrenlerinde de romanlar kaleme alan yazarın en bilinen romanları arasında “Düşyılanı” geliyordu. Roman, yukarıda adını andığımız “Of Mist, and Grass and Sand” adlı novellanın genişletilmiş hâliydi. 2019’da aramızdan ayrılan Vonda N. McIntyre, ardında bıraktığı eserleriyle bilimkurgunun önemli kadın yazarları arasına adını yazdırmayı başardı.
Düşyılanı romanıyla Locus, Nebula ve Hugo Ödülü’nü kazanan yazar, Türkiye’de de yayımlanan bir diğer romanı “Ay ve Güneş” ile de Nebula Ödülü’nü kazanmış ve böylece bilimkurgu edebiyatının en prestijli ödüllerini alma başarısı gösteren yazarlar arasına adını yazdırmıştı. Düşyılanı, 2022 yılında İthaki Yayınları tarafından dilimize kazandırıldı. Bilimkurgu Klasikleri’nin 81. kitabı olarak çıkan romanın çevirmeni ise Aslı Genç. Romanda cinselliğe farklı bir bakış açısı getiren yazarın satır aralarında feminist bir üslup takındığını da görebiliyoruz. Eserde bahsi geçen uzaylı medeniyetin çok detaylandırılmamış olması da akıllara yer yer Le Guin’i getiriyor, zira onun bazı romanlarında da bunu gözlemlemek mümkün. Bilimkurgu unsurlarının açımlamaları asgari düzeyde seyretmesine rağmen, Düşyılanı elbette bir bilimkurgu romanı fakat daha çok “sosyal bilimkurgu” kategorisine giriyor.
“Özgürlüğün olmadan güçlü yanlarını asla keşfedemezsin.”
Bu romanında McIntyre, uzak bir geleceği düşlüyor ve kıyamet sonrası bir dünyaya odaklanıyor. “Yılan” adlı genç bir şifacı, ıssız ve ilkel bir dünyada yolculuğa çıkıyor ve yol boyunca da başına gelmedik kalmıyor. Bu sıra dışı kadın karakter hastalara şifa veriyor, yaralıları iyileştiriyor fakat aynı zamanda pek çok sırra da sahip. Nükleer felaket sonrası bir dünyada geçen öyküde, yaşamak için insanlığın farklı yollar aramak zorunda kaldığını görüyoruz. Azınlık bir kesim korunaklı şehirlerde ikamet ederken, kalan insanlar ise âdeta antik dönemlere dönmüş gibi ilkel koşullar altında yaşıyor. Böyle bir dünyada “şifacı”, yılanlar aracılığıyla insanları iyileştiriyor ve hiç kimsenin cesaret edemediği çölün derinliklerine doğru ilerliyor.
İnsanlara iyilik yapan bir topluluğun üyesi olan Yılan’ın görevleri arasında ölecek kişilerin son anlarını acısız geçirmesini sağlamak da var. Hastalarını iyileştirirken kullandığı teknikler arasında uyuşturmak ve halüsinasyon gördürmek gibi unsurlar yer alıyor. Bu yöntemler de şifacıların toplum nezdinde kötü görünmelerine yol açıyor. Hatta bir nebze dışlanmanın da söz konusu olduğunu söylemek mümkün. Yılan adlı karakterimiz yine bir gün iyileşmeye ihtiyacı olan bir çocuk için çıkıyor yolculuğa ve ilginç bir kabileyle karşılaşıyor. Burada “Düşyılanı” adını verdiği yılanı, kabile üyeleri tarafından tehlikeli görülerek öldürülüyor. Oysaki Düşyılanı, oldukça nadir bir canlı ve hatta farklı bir evrenden geldiği söyleniyor. Şifacımızın en iyi yardımcısından mahrum kalması gücünü bir nebze azaltsa da yenisini bulmak için yola çıkmayı göze alıyor.
“Sanırım insan neredeyse her şeye alışabiliyor.”
İyileşme temasına odaklanan kitapta, fiziksel iyileşmelerin detaylandırılarak anlatılmasına ek olarak Melissa karakteri üzerinden ruhsal bir iyileştirmeye de şahitlik ediyoruz. Yaşanan olaylar neticesinde Yılan’ın hayatının da değişmeye başladığını gözlemliyoruz. Çünkü daha önce yaşamadığı tecrübeler yaşıyor ve yenilerine de yelken açıyor. Kıyamet sonrası bir dünya betimlendiğinden, radyasyon gezegenin belirli yerlerinde hissediliyor ve bu yerler de tehlikeli olarak anlatılıyor. Bununla da yetinmeyip “çıldırmış” adını verdiği sıra dışı unsurlarla da hem bilinmezliğin hem de tekinsizliğin dozunu artıyor McIntyre.
Donanımlı, güçlü, savaşçı ve asi ruhlu bir kadın karakterin hikâyesine tanık olmak, bu garip dünyada yolculuğa çıkmak isteyen bilimkurgu ve distopya okurları için tavsiye edilebilir bir roman Düşyılanı. Ancak kitap bittiğinde pek çok cevaplanmamış soruyla baş başa kalacağınızı da belirtmekte yarar var. Dünya dışı yaşamdan, gezegenin bu hâle nasıl geldiğinden, azınlığın yaşadığı izole şehir düzeninden ve şifacıların ortaya çıkışından detaylıca bahsedilmesi romanı daha güçlü kılardı şüphesiz.