The Killing Star

The Killing Star: Korkulan Son

Uygarlık olarak yüz yıldır uzaya çeşitli sinyaller gönderiyoruz. Bunun ne denli güvenli olup olmadığına yönelik tartışmalar süredursun, ok yaydan çoktan çıktı bile. Ancak bu sinyallerden hiçbiri, 1974 yılında Porto Rico’daki Arecibo Radyo Teleskobu’nun yaptığı kadar ileri gitmedi. 250 ışık yılı uzaklıktaki Herkül Takımyıldızı yönünde yer alan M13 küresel kümesine doğru 2.38 gigahertz frekansında gönderilen üç dakika uzunluğundaki bu mesaj, günümüzde “Arecibo Mesajı” olarak adlandırılıyor.

Uzaya sinyal gönderme konusunda patlak veren hararetli tartışmalara 2018 yılında kaybettiğimiz ünlü bilim insanı Stephen Hawking de katılmıştı. Discovery Channel’da yayımlanan “Into the Universe with Stephen Hawking” belgeselinin bir bölümünde Hawking, uzaylıların büyük bir ihtimalle gezegenleri ele geçirmeyi ve sömürgeleştirmeyi amaçlayan göçebeler olacağını belirtmişti. Hatta bir yıldızın tüm enerjisini kullanarak uzay-zamanda yolculuk yapmak için solucan delikleri yaratabileceklerini de savunmuştu. Bu bakış, birçok bilimkurgu hikâyesinde gördüğümüz “gelişmiş medeniyetlerin barışçıl olacağı” tezine aykırı olsa da göz ardı edilemeyecek bir ihtimali de gündeme getiriyordu: “Mesajlarımızı alan bir uygarlığın teknolojik seviyesi bizden katbekat ileride olabilir ve bu da bizi bakterilerden daha değerli görmemelerine yol açabilir.”

İşte Charles R. Pellegrino ve George Zebrowski tarafından kaleme alınan ve 1995’te yayımlanan The Killing Star, tam da böylesi bir konuyu merkezine alıyor. Sert bilimkurgu türündeki roman, insanlığın başına gelebilecek bir felaket senaryosundan hareketle uzayda seyahat, genetik klonlama, sanal gerçeklik, gelişmiş robotik gibi konuları tek bir kurguda eritiyor. İnsanlığın hayal ettiği gibi 21. yüzyılın sonlarında dünya barış içindedir. İnsanlar artık muazzam ölçekli mühendislik harikalarını kolaylıkla inşa edebilmekte ve kendi kendini kopyalayabilen makineler üretebilmektedir. Türümüzün Güneş Sistemi’nin birçok yerine yayıldığı bu gelecekte, anti-madde güdümlü Valkyrie roketleri sayesinde ışık hızında yolculuklar da yapılabilmektedir.

Derken uzaylıların ışık hızında hareket eden yüzlerce füzesi ansızın Dünya’ya çarpar. İnsanlık, bu bombardımanın ardından neredeyse dünyadan silinmenin eşiğine gelir. Hayatta kalmayı başaran bir avuç insan, umutsuzca uzaylı filosundan kaçmak ve saklanmak için didinip durur: Güneş’in yörüngesinde, asteroitlerin içinde, uydu kabuklarının altında, buz halkalarının arasında ve yıldızlararası boşlukta bile saklanmaya çalışır, ancak çoğu avlanmaktan kurtulamaz. Uzaylılar, türümüzden geriye kalan son erkek ve kadını da ele geçirerek bir çeşit hayvanat bahçesine kapatır. Bir yapay zekâ tarafından yönetilen saldırgan uzaylıların gerekçesi ise ilginçtir: Işık hızında seyahat etmeyi öğrenmemizle birlikte tehlikeli olmaya başlamışızdır!

Charles Pellegrino
Charles Pellegrino

The Killing Star, insanlık tarihine çeşitli göndermeler yapmaktan da geri durmuyor. En çok dikkat çekeni ise Güneş Sistemi boyunca devriye gezen uzaylıların avcı gemilerinde Michael Jackson ve Lionel Richie’nin “We are the World” şarkısının yayımlanması. Bu yayın hem kurtulan insanlarla alay eder nitelikte hem de uzaylıların bilgisayar virüsleri için bir çeşit taşıyıcı. Uzaylıların bu şarkıyı seçme nedeni ise 5 Nisan 1985’te uzaya gönderdiğimiz radyo yayınının ta kendisi. Son yıllarda, bunca mesafeyi aşıp gelebilecek dünya dışı bir türün mutlaka iyi niyetli ve barışçıl olacağına yönelik güçlü bir yargı var. Ancak bu tamamen bir varsayımdan ibaret ve hakkında hiçbir şey bilmediğimiz yabancı uygarlıklara karşı her daim tetikte olmakta fayda var. Zira ne kadar az gürültü yaparsak o kadar az dikkat çekeriz. Karanlık ve gizemli bir ormanda yaşadığımızı aklımızdan çıkarmamamız gerekiyor.

Romanda tüm bu olasılıkları hesaba katarak verilen mesajlar kesinlikli hayati derecede önemli:

  1. Uzaylılar için kendi hayatları bizimkinden çok daha önemlidir. Eğer kendi hayatları ile bizim hayatlarımız arasında seçim yapmak zorunda kalırlarsa sonuç baştan bellidir. Aksi bir durumu hayal etmek zordur. Çünkü türler kendilerini feda ederek hayatta kalamaz.
  2. Hiçbir tür pasif politika güderek zirveye çıkamaz. Gelişmiş türler, gerektiğinde son derece zeki, uyanık, agresif ve acımasız olabilir.
  3. Dünya dışı bir uygarlık, ilk iki yasanın bizim için de geçerli olduğunu varsayarak hareket edecektir.

Yazar: Hamdi Güzeliş

Makine Mühendisi. Dağların, newage müziğin ve bilimkurgunun uzun yıllardır tutkunu. "Turk Seti Team" üyesi.

İlginizi Çekebilir

frank-herbert-roportaj-3

Kayıp Röportaj #3: Frank Herbert’tan Fütüristik Düşünceler

Daha önce hiç gün yüzüne çıkmayan bu sohbet, ilk olarak 1984 yılı ortalarında, tam da Dune filminin …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin