kiyamete bir milyar yil

Rus Yazarların Kaleminden Bir Dönem Bilimkurgusu: Kıyamete Bir Milyar Yıl

“Bütün günlük hayatımız, birbirini takip eden bir alış-veriş zinciri! Karsız bir alış-veriş yapmak için tamamen aptal olmak gerek! Bunu on dokuzuncu yüzyılda bile biliyorlardı…” -Vayngarten

Bilimkurgu Klasikleri‘nin 2. kitabı olan Kıyamete Bir Milyar Yıl, 2016’da yayımlandı. İlk kez Türk okurlarla buluşan bu eserin ardından Arkadi ve Boris Strugatski kardeşlerin kaleme aldığı 3 farklı eser daha dizi kapsamında okurla buluşturuldu: Pazartesi Cumartesiden Başlar, Tanrı Olmak Zor İş ve Uzayda Piknik. Her şeyden önce, Kıyamete Bir Milyar Yıl’ın alışıldık tarzda bir bilimkurgu olmadığını söylemek mümkün. Arkadi ve Boris Ştrugatski, kaleme aldıkları bu eserlelerinde birçok bilimkurgu kitabından hatırımızda kalan “uzaylı” söyleminin dışına çıkıyorlar. Kitapta bahsi geçen “onlar” okura hiçbir şekilde tasvir edilmiyor, var olduklarının bile kesin kanıtı yok. “Peki bu kitabı bilimkurgu yapan nedir?” diye soracak olursanız, işte o kitabın içinde bir yerlerde gizli.

Romanın anlatıcısı Dimitri Malyanov, astrofizik alanında yetkin bir bilim insanıdır. Üzerinde çalıştığı yeni projesi için ev halkını uzak bir yere gönderir ve kendisi evde kalıp, tezini yazarken yalnız bir şekilde daha iyi konsantre olabilmeyi amaçlar. Fakat işler beklediği gibi gitmez, zira tanımadığı insanlar sürekli kendisini aramakta, sipariş vermediği hâlde içki ve yemek gelmekte, eşinin yakın bir arkadaşı olduğunu söyleyen güzel bir kadın bir günlük kalacak yer için evini ziyaret etmekte ve bilim alanında çalışmalar yapan diğer arkadaşları gelip üzerinde çalıştığı konu ile ilgili bilgi almaya çalışmaktadır. Tıpkı Malyanov gibi, arkadaşları Vaynhgarten, Zahar, Glokhov ve Snagenoy da aynı dertten muzdariptir. Fakat çok geçmeden kapı komşusu Snagenoy tam olarak anlaşılamayan bir sebeple intihar edecektir. Malyanov ise eve gelen bir dedektif tarafından cinayetle suçlanacaktır.

“Üzerimizde hangi kuvvetin etkili olduğunun önemi yok, önemli olan baskı altında nasıl davranacağımız.” Veçerovski.

Arkadaşının intiharı ile birlikte işler artık görmezden gelinemeyecek bir boyuta ulaşır ve geriye kalanlar bu konu hakkında konuşmak için sık sık bir araya gelmeye başlarlar. Zira bu konu akıllarını yeterince kurcalamaktadır ve en kısa sürede garip olaylara bir açıklama bulmayı amaçlamaktadırlar. Çay, kahve ve konyak içerek yaşadıkları bu ilginç olayları enine boyuna tartışmaya başlarlar. Tüm bunlar da nedir? Ve neden her şey üst üste gelmiştir? Birileri kendisinin ve arkadaşlarının çığır açacak bilimsel çalışmalarına engel olmak mı istemektedir? Gerçekten de insanlardan daha zeki olduğunu düşündükleri bir uygarlık tarafından bu çalışmaları bilerek kesintiye mi uğratılmaktadır, yoksa bütün bu hüsnü kuruntular yalnızca tesadüfler silsilesinden mi ibarettir?

Tam bu noktada yazarların bize sorduğu “Fantastik olayları fantastik olmayan varsayımlarla nasıl açıklarsın?” sorusuyla yüzleşiyor ve üzerinde düşünmeye başlıyoruz. Bir okur olarak bu soruya herkes farklı cevaplar bulabilir belki ama en doğrusunu yine roman kahramanlarının ağzından duyacağız ve tüm olan bitenlere bilimsel yanıtlar verildiğini göreceğiz.

“Yaşamak gerek, sevmek gerek, doğayı hissetmek gerek; hissetmek diyorum, onun içinde eşinmek değil!” -Glukhov.

Roman kahramanlarının çoğunun bilim insanı olması kitabı farklı kılan unsurlarından biri. Aslında kitabın asıl anlatmak istediği de zaten tam olarak bu. Başta Malyanov olmak üzere, diğer bilim insanlarının bilimsel çalışmaları ana konumuzu oluşturuyor. Bu bilimsel çalışmaların tam olarak ne olduğunu çok yüzeysel bir şekilde görebiliyoruz ve bu da kitabın eksik noktalarından biri olarak öne çıkıyor. Bu çalışmalar hakkında verilecek daha fazla bilgi kitabı daha iyi bir konuma yükseltebilirdi. Kıyamete Bir Milyar Yıl, temelde okuruna onlarca soru soran ve bu soruların birçoğunu da yanıtlamayan bir kurguya sahip. Bu yüzden, kolay hazmedilemeyen bir kitap olduğunu söylemek pekala mümkün. Fakat sürükleyici bir yapıya sahip olduğunu da belirtmek gerekiyor. Hızlı okunan ve keyifli saatler geçirmemizi sağlayan roman sona erdiğinde, aslında yeteri kadar tatmin olmadığımızı fark ediyoruz.

Söylenmesi gereken en önemli noktalardan birininse hiç kuşkusuz bu romanda aksiyona dair bir olgunun yer almaması. 70’ler Rusya’sında, Leningrad’da bir araya gelip fikir alış-verişinde bulunan 5 adet bilim insanının gerilim dolu ama aynı zamanda sakin öyküsü anlatılıyor.

“Gökyüzü öylesine bakmak için değil. Gökyüzü, ona hayran olmamız için.” -Glukhov.

Rus yazarların kaleminden çıkan kitaplar okunduğunda karakter isimleri en büyük sorunu oluşturmuştur her zaman. Elbette bu sorunu çoktan aşanlar olmuştur fakat İthaki güzel bir düşünceye imza atarak kitabın hemen başında, adı geçen karakterlerin farklı isim ve lakaplarını sıralamış. Ve böylece ilerleyen sayfalarda yaşanacak muhtemel sorunlar önceden öngörülerek okurlara yardımcı olunmuş. Kitabın mutfak kısmıyla ilgili yapılacak yorumlardan biri ise şüphesiz çevirinin orijinal dil olan Rusçadan yapılması. Bu düşünce yine İthaki’den çıkan Zamyatin’in Biz’i için de gerçekleştirilmişti ve çok da güzel karşılanmıştı. Çevirinin çevirisi olmayışı kitabı bir nebze daha aslına sadık kılıyor diyebilirim. Çevirmen Hazal Yalın’ı bu konuda tebrik etmek gerek.

Kapak ise tıpkı serinin öteki kitaplarında da olduğu gibi şahane. İthaki’nin yoluna dolu dizgin devam ettiği Bilimkurgu Klasikleri’nin her bir kapağı gerçekten de oldukça özgün ve okurda uyandırdığı etki olumlu yönde. Bu kadar minimal ve sade olup da, bu kadar bilimkurgusal kapaklar tasarlamak gerçekten büyük bir başarı. Tam bu esnada Şükrü Karakoç’un adını anmak gerekiyor çünkü bu güzel kapak çizimleri (Cesur Yeni Dünya hariç) onun ellerinden çıkıyor. Sonuç olarak, Andrey Tarkovski tarafından beyazperdeye uyarlanan ve daha çok bilinen Uzayda Piknik ve Tanrı Olmak Zor İş gibi başyapıtlarına oranla biraz geri planda kalmış olsa da son derece keyifli bir okumalık sunan Kıyamete Bir Milyar Yıl, bilimkurgu okurlarını cezbedecek bir yapıya sahip. Fakat en başta da dediğim gibi, bu durum finalde her okuru tatmin etmeyebilir. Her iki olasılığa da kendinizi hazırlamanız gerekiyor.

Sovyet bilimkurgusuyla tanışmak isteyenlere…

“İnsan mizah anlayışını kaybetmemeli.” -Malyanov.

Yazar: Bahri Doğukan Şahin

1995, Erzurum. Kitap okur, belgesel izler, sinema, felsefe ve bilimkurguyla ilgilenir, öykü yazar. Kayıp Rıhtım'da başladığı yazarlık serüvenine, Fantastik Canavarlar ve Bilimkurgu Kulübü gibi internet sitelerinde ve çeşitli dergilerde devam etmekte. bahridogukan@gmail.com

İlginizi Çekebilir

simdi-ve-daima-kapak

Bir Başlangıç Kitabı: Şimdi ve Daima

Türü ne olursa olsun, yeni bir yazarı okumaya karar verdiğinizde ilk işiniz bir kitap seçmek. …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin