Isaac Asimov’un dört kitaptan oluşan Robot Serisi, İthaki Yayınları tarafından uzun bir süre sonra tekrar yerli okurla buluşturuldu. Serinin ikinci kitabı olan Çıplak Güneş, ilk kitaba benzer biçimde bir cinayet soruşturmasını konu alıyor. Dedektif Elijah Baley, robot ortağı R. Daneel Olivaw ile birlikte bu kez Solaria gezegeninde işlenen bir cinayeti çözmeye çalışıyor. Solaria’da cinayet sık karşılaşılan bir eylem değil ve gezegende profesyonel bir dedektif bulunmadığı için de Dünya’dan yardım isteniyor ve böylece Elijah Baley’nin heyecan dolu macerası da başlamış oluyor.
Asimov’un eserlerinde mimari tasarımların özel bir yeri vardır. Robot serisinin ilk romanı Çelik Mağaralar’da insanlar, yapay kubbeler altında yaşıyor ve zorunlu olmadıkça açık havaya çıkmıyordu. Serinin ikinci romanı Çıplak Güneş’te ise romanın isminin de ima ettiği gibi, olayların bir kısmı açık havada geçiyor. Solaria gezegeninde ‘çıplak güneş’ altında olmak normal karşılanan bir durum ve dedektif Elijah Baley de romanın sonlarına doğru açık alanda araştırma yapmak zorunda kalıyor. Kalabalık nüfuslu dünyanın aksine Solaria’da nüfus az ve yerleşim seyrek. Evlerin çoğunluğu müstakil ve her biri geniş bahçelere sahip. Asimov’un, bir başka bilimkurgu efsanesi Philip K. Dick gibi açık alan korkusu olup olmadığını bilmiyoruz. Yine de romanda Dedektif Baley’nin açık alanda hissettiği tedirginliği bizlere başarıyla aktarıyor.
Çıplak Güneş’in ustaca kurgulanmış olay örgüsü, robotların da cinayet şüphelileri arasında yer almasını sağlıyor. Bu bağlamda Asimov, üç robot yasasını tekrar devreye sokuyor. Hatırlayacak olursak:
- Bir robot, bir insana zarar veremez ya da zarar görmesine seyirci kalamaz.
- Bir robot, birinci yasayla çelişmediği sürece bir insanın emirlerine uymak zorundadır.
- Bir robot, birinci ve ikinci yasayla çelişmediği sürece kendi varlığını korumakla yükümlüdür.
Üç robot yasasına rağmen robotların cinayet işlemesi mümkün olabilir mi? Romanda yer alan tartışmalar böyle bir ihtimalin var olduğunu gösteriyor. Ayrıca Dedektif Elijah Baley, Solarialı bir robotik uzmanından robotların da hisleri olduğunu öğreniyor. Robotlar, dramatik olaylar sırasında ortaya çıkan çelişkiler nedeniyle kuralları çiğneyebiliyor. Robotların insanlara karşı takındığı tavır, Baley’nin cinayeti çözmesinde önemli bir rol oynuyor.
Vakıf serisinden de aşina olduğumuz üzere, Asimov’un matematiksel/rasyonalist bir bakış açısı var. Vakıf serisinde Asimov, başlangıç koşullarından yola çıkarak uzak gelecekte gerçekleşebilecek olayları tahmin etmeye yarayan kurgusal psikotarih bilimini ortaya koymuştu. Kendisinin bu çıkarıma dayalı, determinist düşünme biçimi, polisiye alanında başarılı romanlar yazmasına da yardımcı oluyor. Keza Asimov tarzı polisiyede olaylar tutarlı bir mantık dizgesi içinde gelişiyor ve üç robot yasasının uygulanmasından doğabilecek çelişkiler de ustaca işleniyor.
Romanda, Solaria’da geliştirilmiş teknolojilerin toplumsal yapı üzerindeki etkileri de ele alınıyor. Robotiğin gelişimi, insanların bolca robot hizmetçi edinmesine olanak sağlamış. Asimov’un 1950’lerde hayal ettiği Solaria’da insanlar, bugünün teknolojisine benzer biçimde video konferans yoluyla haberleşiyor. Sanal gerçeklik ve hizmetçi robotlar, toplumun aşırı bireyselleşmesine de yol açmış. Bireyselleşme öylesine artmış ki, diğer insanlara dokunmak bile Solaria kültüründe hoş karşılanmıyor. Cinsellik liberal bir bakış açısıyla ele alınıyor ve gecelik ilişkiler normal karşılanıyor. Öte yandan, Solaria’lılar gönül ilişkileri konusunda algoritmalara güveniyor ve evlilikler çoğunlukla atama yoluyla yapılıyor.
Çıplak Güneş’te Asimov, başkarakter Eliah Baley’nin ayrıntılı bir karakter tahlilini de gerçekleştiriyor. Baley yabancısı olduğu Solaria gezegenindeki macerası sırasında yoğun bir başarısızlık korkusu yaşıyor, zira başarısızlık halinde Dünya’daki sosyal derecesinin azalacağından endişe ediyor. Açık alanda çalışmaya alışık değil ve bu durum kendisinde stres yaratıyor. İşlenen cinayetin şüphelilerinden olan Gladia’ya duyduğu ilgi de işini zorlaştıran etmenlerden. Sonuç olarak Asimov, ana karakterinin yaşadığı iç çatışmaları ustaca aktarmayı başarıyor.
Çıplak Güneş bizlere keyifli bir okuma deneyimi vaat ediyor. Kitabı okurken hayal gücü geniş bir yazarın sergilediği engin yaratıcılığa tanık oluyoruz. Bir yandan kurgusal Solaria gezegeninin teknolojisini, demografik yapısını ve kültürünü tanırken bir yandan da heyecanlı bir polisiye maceraya katılıyoruz. Bu arada da robot-insan etkileşiminin olası sonuçları üzerinde düşünme fırsatı elde ediyoruz. Romanın Cihan Karamancı tarafından yapılan çevirisi de okuma deneyimine olumlu katkı sağlıyor.
Kısacası Çıplak Güneş, bilimkurgu sevenlerin, hele de Asimov’un romanlarına ilgi duyanların mutlaka okuması gereken bir eser.