Paralel Evrenlere Açılan Kapı: Uzaydaki Çatlak

Chicago doğumlu Amerikalı ünlü bilimkurgu yazarı Philip K. Dick, inişli çıkışlı yaşamına 36 roman ve onlarca öykü sığdırdı. Tüm yaşamı boyunca bitmek bilmeyen sıkıntılarla uğraşan yazar, henüz 54 yaşındayken aramızdan ayrıldı. Eserlerini kişiliğinden yansıyan sayısız imgeyle süsleyen yazarın ismi, birçok bilimkurgu filmine de doğrudan ya da dolaylı olarak katkıda bulundu. Onun tüm dünyada bu denli ün kazanmasının sebeplerinden biri de buydu. Ona ait yazımsal üslup, okuduğunuz her satırda kendisini açık eder. Yarattığı bu benzersiz topraklar, hem çağdaşlarına hem de ardıllarına ilham verdi.

İşte Uzaydaki Çatlak isimli eseri de dikkatleri üzerine çekmekte hayli başarılı görünüyor. Yazıldığı dönemin Amerika’sında yaşanan soğuk savaş ve buna eşlik eden ırkçılık, kitabın temel çıkış dayanağını oluşturuyor. Bir PKD eserinde ilerlemek gece karanlığında ıssız bir ormanda yürümeye benziyor. Nereden, ne türden bir olay yaşanacağına dair kurguladığı belirsizlik, ruhundan taşan karanlık ve akışkan satırları oluşturuyor. Örneğin Kozmik Kuklalar isimli romanında aniden karşılaştığımız “kil adamlar” günümüz dünyasına ne kadar uzak olursa olsun, bir PKD dokunuşuyla bizim de gerçekliğimize bürünüveriyor ve asla yadırgamıyoruz. Kil adamların, yılanların, örümceklerin, arıların casusluk yaptığı bir dünyada tanrıların savaşı ortasında kalmış sıradan bir insanın hayatını okurken olup bitenler okurun belleğinde sıradan bir olay örgüsüne dönüşüyor. Yeniden Uzaydaki Çatlak romanına dönecek olursak burada da yazarın düş dünyasından çıkıp gelmiş olanaksız olaylar zinciri dikkatimizi çekmeyi başarıyor. PKD, Uzaydaki Çatlak ile birlikte hayalini kurduğu geleceği resmederken dilimize de yeni kavramlar ekliyor. Bunlardan en göze çarpanları; otomatik gazete, vidfon, gezdirgeç, jet-çekirge ve otomatik besin işleme sistemleri oluyor.

“Meşhur Yazar” isimli öyküsünden uyarlanan ve 1966 yılında yayımlanan roman, Nur Yener’in başarılı çevirisi ile Alfa Yayınları etiketi taşıyor. Kitabın henüz ilk sayfasında “Depoluk Olmak” adı verilen bir kavramla karşılaşıyoruz. Amerika’da yaşanan nüfus patlaması yeni doğumları taşıyamayacak kadar yoğun hissedilirken bu soruna yüz binlercesini depo adı verilen yerlerde dondurarak bekletmekte çözüm bulunmuş. Ayrıca “Hans” denilen yaşlı insanların günümüze kıyasla epey yaşamaları da orantısız nüfus artışının sebepleri arasında görülebilir. Yine bu soruna paralel olarak gelişim göstermiş “Kürtaj Danışmalığı” adı verilen bir meslek grubu da üzerinde durulması gereken bir başka konu olarak karşımıza çıkıyor.

Uzaydaki Çatlak, içinden çıkılması güç sıkıntılarla uğraşırken, çıkmaz sokaklardaki olay örgüsüne bir de ırkçılık konusunu ekliyor. Yakın geçmişe kadar çok ciddi boyutlarda baş göstermiş olaylar, PKD’nin düş dünyasında yepyeni bir kurgu konusuna dönüşüyor. “Kavruklar, Kavruk Derili, Kara Derili…” gibi isimlerle anılan siyahiler ve Amerikan’ın gerçek sahipleri olduklarını düşünen beyazlar tüm süreç boyunca bir çekişmenin tarafları olarak beliriyorlar. PKD bu çatışmalara Amerikan Başkanlık Seçimlerini de eklediğinde akıllara “toplumsal kırılmaları daha ne kadar işleyebilir ki?” diye bir soru gelebilir. Ama ne mutlu ki burada bitmiyor. Gökyüzünde gezinip durmakta olan ve bir mutant (PKD’nin ölen ikiz kardeşine olan özlemini anımsatıyor) tarafından işletilen “Altın Kapı Saadet Anları” adı verilen eşi görülmemiş bir eğlence merkezi çıkıyor karşımıza. 2080 yılının dünyasında artık cinsel birlikteliklerdeki kabul görmüş algıların da gözle görülür bir şekilde değiştiğini görüyoruz. Kimine göre ahlaksızlık kimine göre de mevcut nüfus sorununa en etkili çözüm olarak sunulan bu uydu, Amerika’da yaşanacak başkanlık seçimlerinin de ana gündem maddelerinden biri oluyor.

Gelelim sıraladığımız bu birbirinden kopuk olayların yaratacağı çatlağa. Kendisi de kavruk olan Jim Briskin, hem beyazlardan hem de kavruklardan oy alabilmeyi hedefleyen ve kazanacağına dair büyük şüpheler uyandıran bir adayken beklenmedik çıkışlarla popülerliğini arttırmayı başarıyor. Arızalı bir gezdirgeç ile başlayan uzaydaki çatlak sorunu, Jim’in elinde yepyeni bir siyasi gösteriye dönüşüyor. Bu aşamadan sonra bizimkisi ile tıpatıp aynı atmosfer özelliklerine sahip yepyeni bir dünya ile karşılaşan TG şirketi ve Amerikan Başkanı, hızlı hamleler yaparak romanı daha da akıcı kılıyorlar.

Paralel bir evrende –bizim dünyamızın alternatif hali olduğu anlaşılan bu yeni dünyada- araştırma yapmaya başlayan bilim insanları, aslında yalnız olmadıklarını da keşfediyor. PKD etkisi ise burada bir kez daha ortaya çıkıyor. Gezdirgeç adı verilen basit bir aracın motorunda yaşanan bir üretim hatasının paralel bir evrende gedik açması, dahası bu evrendeki dünya üzerinde yaşayan insanımsı bir türle karşılaşmak bile bir bilimkurgu okurunu soluksuz bırakmaya yetiyor.

Günümüzden 1.5 milyon yıl önce yaşamış Sinanthropus Pithecanthropus adı verilen insanımsı bu tür ile yaşanan ilk temasta yazarın kurguladığı dil ve alet kullanma becerilerinin anlatıldığı bölümler okunmayı gerçekten hak ediyor. “Pekin” adı verilen bu taş devrinden kalma türün geçmişte Homo sapiens ile olan savaşı kazandığı vurgulanırken bizim dünyamızın da alternatif geleceği oluşturulmuş oluyor. Tür ile iletişim, antropolog ve sosyologlara yapılan göndermelerle “Dil Makinesi” aracılığı ile kuruluyor. Bu türe ait garip ve bir o kadar da ilgi çekici el yapımı aletleri, Homo sapiens’siz bir dünyanın da kapılarını açıyor. Paralel evrendeki bu bakir dünya, hem kavruk adayın hem de hali hazırda başkan olan beyaz adayın siyasi çekişmesinin de birer parçası olunca işler çığırından çıkıyor.

Öte yandan romanın en dikkat çeken çıkışlarından biri de göz renkleri konusu hakkındaki yorumu oluyor. Yazar ten renginin büyük soykırımların nedeni olmasının yanında göz renklerinin neden önemsenmediğini hayretler içinde dile getirirken Altın Kapı Saadet Anları uydusunda yaşanan keşmekeşin sahiplerinin “zamandan tasarruf” adlı savunmasına da şiddetle karşı çıkıyor. PKD’nin dâhilikle delilik arasında sürüp giden bu romanı onu daha yakından tanımak isteyenlere eşi görülmemiş bir fırsat sunuyor. Birbiriyle iç içe geçmiş olaylar ile bütünlenen ve arkası gelmeyen maceracı yanıyla bir solukta okuyacağınız bu roman, her bilimkurguseverin kütüphanesinde yer almayı hak ediyor.

Yazar: Varlık Ergen

sabaha karşı başlamış bir doğumun eseriyim_ cennet bahçelerinden düşenlerdenim bir de- parçalanmış benliklerimin gölgesinde bir bireymiş gibi yaşıyorum_ tuzlu suyun yakınlarında olmak şanslı kılıyor beni- #ModelEvren #Sinestezi #KaraDua varlikergen.com -yazar-okur-seslendirir-

İlginizi Çekebilir

sicak-kafa

Söz Gümüşse Sükût Altındır: Sıcak Kafa

Afşin Kum‘un GİO ödüllü romanı Sıcak Kafa, bir Netflix dizi uyarlamasına dönüşerek son dönemin en …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et