Bilimkurgu edebiyatında kısa öykü yazmak diğer türlere göre daha zordur. Zira kelime sayılarının yazarın kalemine ket vurduğu bir gerçeklikte hem istenilenin verilmesi hem de yazarın kendini tatmin etmesi meşakkatli bir iştir. Tüm bu kabuk etkenlerin yanında, bir kısa bilimkurgu öyküsünde teknolojik gelişmeler, karakter derinliği, kusursuz bir kurgu ve etkileyici bir final gibi önemli başka unsurlar da bulunmalıdır. Nitekim bu yükün altından ziyadesiyle kalkan bilimkurgu yazarlarının sayısı bir hayli fazla. Isaac Asimov, Arthur C. Clarke, Philip K. Dick, Ray Bradbury dâhil birçok yazar, türün eski dönemlerinde sayısız öykü kaleme aldı. Hatta günümüzde bile eski öykü antolojilerinin daha faza okunduğu biliniyor. Peki ya yeni ve modern öykü antolojileri ne durumda?
Oldschool diyebileceğimiz bilimkurgu öykülerinin iyi olması bir yana, yazarlarının da kendini kanıtlayan birer öncü sayılması, yeni ve modern bilimkurgu öykülerinin önünde tatlı bir engel olarak duruyor. Hayal edilebilecek çoğu fikrin kullanılmış olması ve yeni kurgusal öğelerin insanları bir zaman makinesi kadar heyecanlandırmayacak derecede sönük kalması günümüz yazarlarını zorlayan en büyük sorunlar. Yine de belirli bir başarıya ulaşmış bazı yazarlar kalem oynatmaktan ve hayal kurmaktan vazgeçmiyor. Her ne kadar yazılanların dilimize çevrilmesi uzun sürse de, bizi farklı hikâyelerle oradan oraya sürükleyen öykü derlemeleri tek tük basılmaya devam ediyor. Bu bağlamda Silo Serisi‘nin yazarı Hugh Howey‘ın Makine Öğrenmesi, en yeni eser olarak karşımıza çıkıyor. Şimdi gelin hep beraber bu öykü derlemesine kısaca bir göz atalım.
Dilimize İthaki Yayınları tarafından geçtiğimiz ay kazandırılan Makine Öğrenmesi, altı farklı kategori altında toplam yirmi bir kısa öyküden oluşuyor. Eserin çevirisini, Ayrıntı Yayınları’ndan çıkan Modem Zamanlar 2.0 ve İnsan Cephesi gibi kitaplardan tanıdığımız İnönü Korkmaz yaparken, kapak görseli ise Hamdi Akçay’a ait. Makine Öğrenmesi, yapay zekâ, uzaylı istilası, kıyamet sonrası dünya ve sanal evrenler gibi bilimkurgunun çeşitli temalarını bir araya getiren eğlenceli bir eser olmaya çalışıyor. Peki eser bu gayretinde ne kadar başarılı? Bu soruya verilebilecek en uygun cevap: Kısmen… Derlemeyi ikiye böldüğümüzde, bir tarafta dişe dokunur öyküler yer alırken diğer tarafta okurunu fazla etkileyemeyen metinlerle karşılaşıyoruz.
Hiç şüphesiz yazarın ününe ün katan Silo Serisi hakkında yazdığı ve derlemeye dâhil ettiği Silo Öyküleri kitabın en iyileri arasında. Hatta bu öyküler, seriyi okumayanlar için bir reklam görevi bile görüyor. Havada, Dağda ve Ormanda olarak üç bölüme ayrılan öyküler, bir grup seçkin insanın aldığı korkunç kararı ve hesapta olmayan olayları konu ediyor. Bir bakıma kendi kıyametini yaratan insanları merkezine alan Silo Öyküleri, aynı zamanda kitabın da omurgası niteliğinde. Derlemede okuru pek tatmin etmeyeceğini düşündüğümüz öykülerin genelinde ise birbirine benzer özellikler görüyoruz. Olaylar kısa tutuluyor, karakterler fazla derinlemesine işlenmiyor. Tabiri caizse bu öyküler, bir nevi yazarın deneme tahtası gibi duruyor. Hugh Howey’in daha çok etkili bir mesaj verme fikriyle ele aldığı ve hayatın içinden diyebileceğimiz bazı konuları bilimkurguya yaklaştırarak vermeye çalıştığı rahatlıkla söylenebilir.
“Hiç gerçekleşmemiş bir geçmişe hayranlık duymak yerine gözümüzden kaçırabileceğimiz bir geleceğe dikkat etmemiz gerekir.”
Makine Öğrenmesi‘ndeki öykülerin hemen hepsi günümüz ve gelecekle ilgili fikirler içeriyor. Daha çok Modern Bilimkurgu’nun çatısı altında toplanan öyküler, yazarın yenilikçi fikirleriyle zengin bir içeriğe evriliyor. Her ne kadar bazı öyküleri bir yerlerden tanıdık gelse de, Hugh Howey alternatif sonlarla okurun ilgisini başka yerlere çekmeyi başarıyor. Mesela derlemede, Ryan Reynolds’ın başrolünü oynadığı Free Guy filmine benzeyen İntihalci, Arthur C. Clarke’ın Uzaya Asansör fikrini farklı bir şekilde işleyen Makine Öğrenmesi, Love, Death and Robots dizisindeki arıza yapan robot süpürge bölümünü andıran Yürütülebilir gibi öykülerde tanıdık sahnelere rastlayabilirsiniz.
Konudan konuya atladığımız öykülerin içinde en dikkat çekici detaylardan birisi de öne çıkan bazı karakterlerin kadın olması. Makine Öğrenmesi’ndeki kadın bireyler gidişatta önemli bir rol oynarken, erkek karakterler ise daha çok birer isimden ibaret kalıyor. Ayrıca yazar her öykünün sonunda, öykülerinin çıkış noktası da dâhil kendi hayatından kesitler sunuyor. Derlemeyi diğer derlemelerden ayıran önemli bir nokta da yazarın uzaylıları çok farklı bir biçimde işlemesi. Kalıplaşmış uzaylı konseptine aykırı olarak Howey, uzaylılar ve yaşantıları hakkında bilinmedik fikirler üretiyor. Bu da uzaylı ve uzaylı istilasına farklı bir boyut getirerek eseri lezzetli kılıyor. Kısacası Hugh Howey’in Makine Öğrenmesi, çok fazla beklentiye girilmeden okunduğunda keyifli bir eser. Ayrıca okuduğunuz hemen her öykünün sonunda, yazar ile bir çeşit sohbet ettiğiniz hissine kapılabiliyor ve kendinize pay çıkarabiliyorsunuz.