sinemada bilimkurgu ve kiyamet

Mikail Boz’dan Sinemada Bilimkurgu ve Kıyamet

Bir Çin atasözü şöyle der: “Tuhaf zamanlarda yaşayasın.

Günümüz insanının içinde yaşadığı çağ, biraz bu atasözünde betimlenen döneme benzer. Bilim ve teknolojide hiç olmadığı kadar büyük ilerlemeler kat etsek de, zihnimize çöreklenmiş kaygılardan kurtulamıyoruz. Geleceği öngörebiliyor, ona hazırlık yapabiliyoruz. Buna karşın beklenmedik felaketler ve yönünü kestiremediğimiz şekilde yoluna devam eden teknolojik ilerlemeler, insanlığa salt olumlu bir etkide bulunmuyor. Gelişimin önemsemediğimiz etkileri, öngörülemeyecek kadar büyük yıkımların temellerini de inşa edebiliyor. Dolayısıyla, “bir sabah kıyamete uyananabilir miyiz?” diye düşünmekten kendimizi alamıyoruz.

Eğer bilimkurgu düşünülemeyeni düşünme, felaketi imgeleme ve olasılık – “what if” – senaryoları üretmekse, bu felaket olasılıklarının Amerikan sinemasındaki seyrini irdeleyen bir kitap raflardaki yerini aldı. Aynı zamanda sinema alanında Doçent olan Mikail Boz, Fihrist Kitap etiketiyle yayımlanan Sinemada Bilimkurgu ve Kıyamet kitabıyla, “bir sabah kıyamete uyanmış” insanların sinemadaki temsilleri üzerine yoğunlaşıyor ve okuruna derinlemesine bir inceleme sunuyor. Türkçe literatürdeki bilimkurgu konulu araştırma kitaplarının azlığı düşünüldüğünde, eseri düşün dünyamız açısından çok önemli bir katkı olarak görebiliriz.

Kıyamet Sonrasının Sineması

Yazar, kitabın birinci bölümünde geçmişten günümüze süregelen ve değişik formlar alabilen kültürel birikimimizin yönleri olarak mitler, ideolojiler ve kıyamet fikrine yoğunlaşıyor. Her biri çok değerli, hatta birbirine zıt anlamları içinde barındırabilen bu kavramları tanımlayıp onların günümüze kadar izini sürüyor. Mit ve ideoloji nedir? Kıyamet fikri nasıl ve nerede doğdu? Ne türden sorunlar bunların ortaya çıkmasına yol açtı? İkinci bölümde  sinemada tür kavramına ve özellikle de bilimkurguya el atıyor. Sonuçta sinema, günümüzün en büyük kitle iletişim aracı. Türler ise kolay ve tahmin edilebilir anlatı kalıpları, sahip oldukları ikonolojilerle ekonomik açıdan güvenceli bir yatırım. Böylece yazar tür kavramına odaklanarak onun tarihsel açıdan gelişimini ortaya koyuyor ve sinemada bir tür olarak bilimkurguyu ve geleceği imgeleme biçimlerine temel sağlayacak türsel uzlaşımlarını tanımlıyor.

Üçüncü bölümde ise ilk iki bölümde tanımlanan ve tarihsel izleği ortaya konulan kavramlar üzerinden ABD’nin “kültürel bir silahı” olarak Hollywood sinemasında çekilmiş post-apokaliptik filmleri derinlemesine inceliyor. Böylece sinemanın icadının çok erken dönemlerinde çekilen ve gerçekleşmiş büyük bir felaket sonrasını konu alan post-apokaliptik filmlerin beyazperdedeki seyrini takip edebiliyoruz. Dönem dönem, hiç tahmin edilemeyecek biçimde sayıları artabilen bu filmler, bizlere yaşadığımız çağın ruhuna dair önemli işaretler de veriyor.

Toplumsal Sorunlar ve Hollywood

Amerikan sinemasının gündemi takip edip çağın sorunlarını dile getirmesi, sinemasını endüstriyel anlamda geliştirip ilerletmesi ve bilimkurgu türünün nitelikleri bakımından bu isteklere cevap vermesi, bilimkurgu filmlerini de değerli ve yetkin kılıyor. İkinci Dünya Savaşı ve bu savaşta kullanılan atom silahlarıyla dünyanın yok olabileceğini gören, bunu imgelemeye başlayan insanlığın korkuları hemen sinemada da yansılar bulmaya başlıyor. Geçmişte olduğu gibi, günümüzde de tüm dünyayı saran salgınlar, yeni dönem felaket filmlerinin öykü yapılarında etkili oluyor. Yapay zekâ, nükleer felaket, savaş, kıtlık, ekonomik sorunlar, uzaylı istilası gibi felaket türleri de bunlarla bağlantı içerisinde. Felaketlerin türü ve sayısı o kadar çok ki…

Bunu düşündüğümüzde, sinemada izlediğimiz imgeler bizlerde karışık duygu ve fikirler yaratıyor. Bazıları olmayacakmış gibi geliyor. Bazıları ise mantıklı görünüyor. Her hâlükârda bu imgeleri, bilimkurgunun insanlığa yönelik olumlu ya da olumsuz uyarıları olarak değerlendirebiliriz. Belki artık Soğuk Savaş döneminde yaşamıyoruz. Dünya birbirine düşman iki kutuplu süper gücün çekişmesiyle şekillenmiyor. Buna karşın, içinde yaşadığımız “çok kutuplu” dünya bizi geleceğe dönük kaygılardan kurtarmıyor. Tersine, kitapta açıkça ortaya konulduğu gibi kıyamete sadece 100 saniye var! Atom Bilimcileri tarafından yayımlanan ve her yıl güncellenen bu saat, Soğuk Savaş dönemini aratır biçimde kıyamete çok az kaldığını haber veriyor. Dahası bu çok kutuplu dünyada, en azından endüstriyel açıdan sinemanın hâlâ Hollywood baskınlığında üretildiğini görüyoruz ve geleceğe dair imgelerin çoğu da hâliyle onlara ait.

Tekrar kitaba dönersek, yazar kitap boyunca sinemada bilimkurgu ve kıyametin izini sürüyor ve iki yüzü aşkın eserin incelemesine yer veriyor. Kitabı okurken bu filmlerin listesini yapıp kendi izleme listemizi de oluşturabiliyoruz.  Yazar sinema, bilimkurgu, kıyamet kavramlarına hem parça parça hem de bütün olarak değiniyor, yakın gelecek için çeşitli uyarılarda bulunarak kıyamet sonrası bir dünyanın bizleri nasıl etkileyip dönüştüreceği hususunda akademik bir bakış sergiliyor. Sinemanın toplumsal ilişkileri etkileyecek hangi ideolojik mesajları taşıdığı, insanlığı ve doğayı nelerin beklediği gibi felaket sonrası ve öncesi döneme ilişkin sorular sorup, şu ana kadar olan külliyat üzerine derinlikle yoğunlaşıyor. Kitabı biricik kılan, ulusal ve uluslararası anlamda puzzle gibi dağınık parçaları birleştirip hem büyük resmi göstermesi hem de kıyameti kuramsal açıdan temellerine inerek değerlendirmesi. Bu bakımdan eser, söz konusu alanda yetkin olan ya da olmayan herkesin beklentilerini karşılıyor.

Sinemaseverler ve bilimkurgu hayranları zaten kitabı çok sevecektir. Bunun yanında mitoloji, ideoloji kavramlarına ve bunların sinemadaki izlerine ilgi duyanlara da sosyolojik, politik ve tarihsel anlamda yeni bakış açıları sağlayacaktır. Kitabın söylediği gibi, belki bir sabah kıyamete uyanabiliriz ama hâlâ “umut etmek” için nedenlerimiz de var. Sonuçta felaket hakkında düşünmek, felaket duygusunun köklerine inmek güzel bir gelecek için iyi bir başlangıç olabilir…

Hazırlayan: Mehmet Ali Kıcım

Yazar: Konuk Yazar

Bu içerik bir konuk yazar tarafından üretilmiştir. Siz de sitemizin konuk yazarlarından biri olabilirsiniz. Yapmanız gereken tek şey, kaleme aldığınız bilimkurgu temalı makale ve öykülerinizi bilimkurgukulubu@gmail.com adresine göndermek. Editör onayından geçen yazılarınız burada yayımlanıp binlerce okurun beğenisine sunulacaktır. Gelin bu arşivi birlikte büyütelim...

İlginizi Çekebilir

Aeryn Sun farscape

Farscape’in Hırçın Güzeli: Aeryn Sun

Farscape dizisinin unutulmaz karakterlerinden biri olan Aeryn Sun ile bir barda karşılaşsaydınız, muhtemelen o an …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin