Hayal, Sanrı ve Kaos: Gezegen

Akademisyen Sait Çüm’ün ilk romanı olma özelliğini taşıyan Gezegen, geçtiğimiz yıl  Edebiyatist Yayınevi etiketiyle piyasaya sürüldü. Kitabın yayın yönetmenliğini Fatih Ayan, editörlüğünü ise Yazar Evi oluşumu üstlenmiş.

Gezegen için “Sosyolojik/Sosyal Bilimkurgu” türünde bir kitap diyebiliriz. Sosyal Bilimkurgu türünün iliştirilebileceği alanların başında toplum, insan ve birlikte yaşama kavramları gelir. Ütopya ve distopya gibi bilimkurgu türlerini içinde barındırırken, bu alanda kabul görmüş en bilindik yazarlar arasında Ursula K. Le Guin, Philip K. Dick, George Orwell, Aldous Huxley ve Ray Bradbury bulunmaktadır.

Yazar, Sait Çüm.

Gezegen’e dönecek olursak, en geniş açıdan bakıldığında toplumun yaşadığı ve yaşayacağı birtakım olumsuzluklar üzerine eğilmiş. Bu bağlamda liderlerde toplanmış istenmeyen kişilik özelliklerinin toplum içindeki her bir ferdi ne kadar derinden etkilediğini iyi bir şekilde ifade edebilmiş. Gezegen’de şekillenen binaların ve mahallelerin mimari açıdan betimlemeleri çok yerinde olmuş ve okuyucuya satır aralarında yardımda bulunmuş.

Roman içerisinde ilerlerken ilk dikkat çeken durum anlatıcı rolü oluyor. Gezegen’i kimi zaman Sait Çüm’den kimi zaman da element isimleri taşıyan karakterlerin sesinden okuyoruz. Gerçi bu durum, okuma sürecinde bazen dikkat dağınıklığına yol açabiliyor. Geçmiş ve gelecek arasında seyreden bazı bölüm değişiklerinin de maalesef kitabın okunmasını zorlaştırdığını söyleyebiliriz. Roman bu haliyle distopik sınırlarda gezinirken yer yer karakterlerin doğrudan okurla konuşabilmek istemesi akıllara Sofi’nin Dünyası’nı getiriyor. Sofi’den farklı olarak burada yaşayan karakterler için daha çok “varoluş mücadelesi veriyorlar,” diyebiliriz. Hayal ve sanrı arasında gidip gelen diyaloglar okuyucuyu bazen bir linç olayına, bazen de korku sisteminde yaratılan içi boş samimiyet kavramına götürüyor.

Roman, Bizmut karakterinin içinde bulunduğu ruhsal durumu hakkında ayrıntılı bir betimlemeyle açılış yapıyor. Bizmut’un korku dolu hayatına odaklandığımızda korkan kişinin sadece Bizmut değil tüm toplum olduğunu görüyoruz. Ve hatta bu topluma liderlik yapan kimselerin de büyük korkuları olduğunu okuyoruz. Bizmut yine böylesi bir çıkmazda olduğu saatlerde gözlerden uzak bir restoranda piyano çalmaya başlar ve sonrasında büyük bir kovalamacanın içine düşer.

“Gericilerin eski restoranı ateşe verdiği gün…” Yazar, günümüz Türkiye’sinden tanındık manzaralarla sürdürüyor anlatımını. Yoksulluk, işsizlik, terör, çevre sorunları ve müteahhitlik romanın ana unsurlarını oluşturuyor. Bu haliyle 1984’ü anımsattığı yerlerle de karşılaşıyoruz. Örneğin romanda geçen bir liderin zeplin konusundaki takıntısını anlatılırken korku üzerine şekillenmiş sistemin kurgusunu biraz daha aralıyoruz. Olası bir suikast sonucu ölmekten korkan bu lider birbirinin aynısı birçok zeplin satın alıyor ve her birine kendisine tıpatıp benzeyen dublörler bindiriyor. Böylelikle olası saldırılardan kurtulacağını düşünürken içi bir türlü rahat etmiyor ve üstüne bir de terör örgütü kuruyor. Bu örgütün nihai hedefi ise kendisini ortadan kaldırmak. Artık kendisini öldürmek isteyenleri enselemek daha kolay olsa da liderin korkuları dinmiyor.

Romanda işlenen bir başka çarpıcı konu ise, “El ne der?” düşüncesi içerisinde şekillenen bir çembere hapsolmuş insanların hayatları. Bu çember, gücünü hayal satan tarikatlardan, falcılardan ve siyasetçilerden alıyor. Dedikodu kültürü ile ellerini iyice güçlendiren çember sahipleri, ulusları adım adım savaşa sürüklüyor. Çemberin aldığı savaş ve barış kararlarının her ikisinin birden aynı coşkuyla sahiplenilmesinin nedenini ise yazar, kitlelerin daha da cahilleştirilmesinde buluyor.

Öte yandan Gezegen, yukarıda bahsi geçen  distopya sınırlarında gezinirken ortaya koyduğu yeni argümanlarını da kendi içerisinde tutarlılıkla sergilemeyi başarıyor. Örneğin kitap içinde sık sık denk geldiğimiz sistem eleştirilerine alternatif olarak kurulan “Denkist Devlet” adı verilen ekonomik düzen hakkında ayrıntılı bilgi vererek romanın genel ahengini yakalamış görünüyor. Ayrıca gözlerden ırak bir ada içerisine gizlenmiş “Alternatif Uygarlık” konusuyla da dikkat çekmeyi başarıyor. Ülkedeki problemlerden bunalmış ve artık özgürce çalışmak isteyen bilim insanlarından oluşan bu ada halkı ve düşleri de kitaba can suyu olmuş.

Sonuç olarak Gezegen, birkaç yerde göz acıtan kelime tekrarları haricinde iyi bir redaksiyona sahip. Yazar betimleyici anlatıma olan hakimiyetini gözler önüne seriyor. Bu bağlamda kişilerin ve romana hakim atmosferin tasvirleri de çok yerinde ve sürpriz sonu ile okunmaya değer bir roman olduğunu gösteriyor.

Yazar: Varlık Ergen

sabaha karşı başlamış bir doğumun eseriyim_ cennet bahçelerinden düşenlerdenim bir de- parçalanmış benliklerimin gölgesinde bir bireymiş gibi yaşıyorum_ tuzlu suyun yakınlarında olmak şanslı kılıyor beni- #ModelEvren #Sinestezi #KaraDua varlikergen.com -yazar-okur-seslendirir-

İlginizi Çekebilir

Starfield kapak

Starfield: Nasıl Tak Diye Buradayım? Saniyede!

Uzay… Nihai hedef… Dev boyutlu, uzayda geçen rol yapma oyunu olan Starfield, Bethesda’nın 30 yıldır …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et