Gerçeğin İz Düşümü: Mezbaha No 5

Tarihi olayları kurgularken hüzünle eğlenceyi, tiksintiyle azameti birleştiren Kurt Vonnegut, mantık dışı görünen dünyaları betimlemede ve tuhaflıkları olağanmış gibi göstermede en başarılı yazarlardan biridir. Belki de ilkidir.

ABD’nin Indianapolis şehrinde 11 Kasım 1922 tarihinde dünyaya gelen yazar, II. Dünya Savaşı‘nda Avrupa’da asker olarak hizmet verdi. Dresden şehrinin bombalanmasına şahit olduğu sırada savaş esiriydi ve kendisini derinden etkileyen bu olay, en başarılı romanı kabul edilen Mezbaha No 5’i yazmasına da ilham kaynağı oldu. Vonnegut’un her eserinde karşımıza çıkan hayali bilimkurgu yazarı Kilgore Trout, bu sefer Mezbaha No 5’te Uzaydan Gelen İncil adlı romanıyla kendini gösteriyor.

Kurt Vonnegut’un yazdıklarında görülen en hoş özellik, bir olayın sonunu hikayenin en başında söylemesidir. Olayların gelişimini ise her şeyin sonunda, birbirine bağlanan kesitlerle veriyor. Tıpkı bu romanda da başkasına ait bir demliği aldığı için vurulan kişiyi daha ilk sayfada söylemesi gibi. Savaş bitmesine rağmen Dresden’de çaldığı demlik yüzünden kurşuna dizilen zavallı adam, bu olaya tanıklık eden ve kitabın ana karakteri olan Billy Pilgrim’den daha zavallı değildi. Billy, zamanda ve mekanda isteği dışında geziniyordu. Kah Dresden’de, kah New York’ta oluyordu. Kah gençliğinde, kah yaşlılığında buluyordu kendini. Hatta başka bir gezegende gözlerini açabildiği gibi, yaşlı bir adamken aniden bebekliğine de dönebiliyordu.

Billy Pilgrim zaman yolculuklarını ve mekan değişikliklerini, bilimkurgu romanlarında sıklıkla karşılaştığımız bir makineyle yapmıyordu. Gözlerini kapatıp açması yeterliydi, fakat bu eylem belirsizliklere gebeydi. Zira hangi zamanda ve nerede gözlerini açacağını öngöremiyordu. Ancak neticede şöyle bir şey vardı: Yaşamının her anında hayatının her sürecini biliyordu. Buna ne zaman ve nasıl öleceği de dahildi.

II. Dünya Savaşı’nda Almanlar tarafından esir alınan Billy Pilgrim, savaş hususunda çok beceriksiz biri olmasına karşın hayatta kalmayı ve memleketine dönmeyi başarmıştı. Ölümden kıl payı kurtulduğu birçok olayda olduğu gibi, Dresden bombalanırken dahi hayatta kalmayı bilmesi, onun çok şanslı biri olduğunu gösteriyordu. Bombardımanı beş numaralı mezbahanın kalın duvarları ardına saklanarak atlatması, Pilgrim için hayatının dönüm noktasıydı. Tıpkı tüm bunları yazan Vonnegut için de öyle olduğu gibi. Sonuçta o da aynı savaşta esirdi, Dresden bombalanırken sağ kurtuldu ve bu kitabı yazdı, hatta kendisini romanın bir yerine bile sıkıştırdı.

Her anı aynı zamanda yaşayan Billy Pilgrim, savaşın dışında zengin bir hayata sahip oldu. Pilgrim aslında istediklerini gerçekten ele geçirmemişti. Evet, zengindi. Zengin bir kadınla evlenmişti ama onu beğenmiyordu. Evet, çocukları iyi tahsil görmüştü ama ona kötü davranıyorlardı. Evet, çok güzel bir kadınla sevişiyordu, film yıldızıydı; fakat bir kafesin içinde ve hayvanlar gibi! Üstelik bu evlilik dışı ilişkisinden çocuğu da olmuştu. Dünyalılara sadece üç boyut görebilmeleri yüzünden acıyan, tuvalet pompası şeklinde ve altmış santimetre boyunda olan Tralfamadorluların kendi gezegenlerine götürdükleri Pilgrim, orada yalnız değildi. Ona bir eş getirmişlerdi. Bir film yıldızı olan Montana ve Billy Pilgrim, dünyadan aşina olduğu eşyalarla donatılmış bir odada -dünyalıların çiftleşmesini izleme niyetiyle gezegen sakinlerinin doldurduğu Tralfamador’daki hayvanat bahçesinde- çıplaktı.

kurt vonnegut

Vonnegut, “Aşağı yukarı hepsi yaşandı bunların, cik-cik-cik,” diyor Mezbaha No 5’te. Özünde II. Dünya Savaşı’nı eleştirdiği romanını, aslında başladığı cümlelerle bitiriyor. İç sayfalarını “falan filan” dediği detaylarla inşa ederken, ustalığını hunharca sergiliyor. Yazma tavsiyesinde bulunan birçok öğüt internette karşınıza çıkmıştır ama eğer Kurt Vonnegut’un eserlerini okuyun diye bir maddeyle karşılaşmadıysanız, bu maddeyi kendiniz de ekleyebilirsiniz.

Savaşa katılmadan önce akademik çalışmasını Cornell Üniversitesi’nde biyokimya disiplininde tamamlasa da, savaşın ardından Şikago Üniversitesi’nde antropoloji dalında uzmanlaşan Kurt Vonnegut, zamanının çoğunu yazarlığa ayırdığı günden 11 Nisan 2007 tarihindeki ölümüne kadar geçen sürede her ne kadar bilimkurgu yazmadığını belirtse dahi, eserlerine ve etkilediği yazarlara baktığımızda kesinlikle bir bilimkurgu yazarıydı.

Hazırlayan: Taner Güler

Yazar: Konuk Yazar

Bu içerik bir konuk yazar tarafından üretilmiştir. Siz de sitemizin konuk yazarlarından biri olabilirsiniz. Yapmanız gereken tek şey, kaleme aldığınız bilimkurgu temalı makale ve öykülerinizi bilimkurgukulubu@gmail.com adresine göndermek. Editör onayından geçen yazılarınız burada yayımlanıp binlerce okurun beğenisine sunulacaktır. Gelin bu arşivi birlikte büyütelim...

İlginizi Çekebilir

underworld

Fantastikten Sert Bilimkurguya: Underworld

Bir zamanlar büyü veya sihir denilen şeylerin sonradan bilimsel izahatlar ile ortaya konulmasında olduğu gibi, …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et