Galaktik İmparatorluk Serisi #3: Gökteki Çakıl Taşı

Zaman yolculuğunu sever misiniz? Peki ya uzak geleceğe dair maceraları? Isaac Asimov’un 1950’lerde kaleme aldığı Galaktik İmparatorluk Serisi’nin üçüncü ve son romanı Gökteki Çakıl Taşı, işte bu iki cezbedici temayı aynı potada eritiyor. Robot ile Vakıf Serilerini birbirine bağlayan üçlemenin bu son romanında, bir yandan Robot Serisi’nin finalinde yaşanan olayların uzak gelecekteki yansımalarını izliyor, bir yandan da Vakıf Serisi’ndeki Galaktik İmparatorluk’un heybetli doğuşuna uzanıyoruz. Dolayısıyla Gökteki Çakıl Taşı, Asimov tarafından yaratılmış iki kallavi seriye de doğrudan temas eden toparlayıcı bir geçiş romanı hüviyetinde. Evet, gerek Robot gerekse Vakıf Serisi’nden tanıyıp sevdiğimiz karakterleri içermiyor belki, ancak iki serinin de atmosferini okura dolu dolu solutmayı başarıyor.

Eserin romanlaşma süreci ise bir hayli ilginç. İlk olarak 1947’de Startling Stories dergisi için “Grow Old with Me” adlı kırk bin kelimelik bir novella olarak kaleme alınmış, ama fazla macera barındırmadığı gerekçesiyle dergi tarafından reddedilmiş. Hemen, “Koskoca Asimov reddedilir mi?” diye çıkışmayın. Zira Usta o sıralar henüz çaylak. Neyse ki 1949’da Doubleday‘ın editörü Walter I. Bradbury, novellanın uzatılması ve adının da daha bilimkurgusal hâle getirilmesi şartıyla yayımlamayı kabul etmiş. Asimov istenen şartları yerine getirmiş ve eser Doubleday tarafından 1950 yılında Pebble in the Sky başlığıyla yayımlanarak literatürdeki yerini almış. (Bu arada romanın ham hâli niteliğindeki “Grow Old with Me” adlı novella, yazarın 1986’da basılan The Alternate Asimovs derlemesinde bulunabilir.)

Roman, 1949 yazında Chicago’nun güzel bir sokağında yürüyen Joseph Schwartz‘in bir kaza sonucu zamanda yolculuk yaparak kendini G.Ç. 827’de bulmasıyla başlıyor. Tabii 20. yüzyılda yaşayıp giden yaşlı ve de alelade bir terzi olan Schwartz’in, Galaktik İmparatorluk’un hüküm sürdüğü bu uzak gelecekte sudan çıkmış balığa dönmesi gecikmiyor. Ne yapacağını, nereye gideceğini bilemeyen talihsiz kahramanımızın imdadına Maren Ailesi yetişiyor. Yaşamını çiftçilikle sürdüren Maren Ailesi, ne dediği anlaşılmayan ve kaba saba görünüşüyle dikkat çeken Schwartz’i gönülsüz de olsa evine buyur ediyor. Bir müddet sonra Marenler, Schwartz’in zihinsel engelli biri olduğu kanaatine varıyor ve onu angarya işlerde kullanmaya başlıyor. Ama bu aynı zamanda son derece tehlikeli bir karar. Çünkü artık Arz‘ın ya da nam-ı diğer Dünya’nın toplumsal yapısı bambaşka bir noktaya evrilmiş durumda.

Her şeyden önce Arz’ın büyük kısmı radyoaktif ve güvenli yaşam alanları sınırlı. Bu nedenle gezegenin belli bir nüfus oranında sabit tutulması gerekiyor. Hâl böyle olunca “60 yaş kuralı” denen bir uygulama söz konusu. Bu uygulamaya göre 60 yaşına ulaşan herkes, aynı zamanda ömrünün de sonuna geliyor! Birkaç ayrıcalıklı kişi dışında bu kural herkes için geçerli. Kaçış yok!. Tüm bu gelenek/görenek ve toplumsal kurallar, “Kadimler” adı verilen örgüt tarafından da sıkı bir şekilde denetleniyor. Romanın geçtiği çağda İmparatorluk, galaksi üzerindeki mutlak hakimiyetini kuralı henüz iki asır olmuş. 200 milyonu aşkın gezegen artık tek bir devletin çatısı altında. Arz da bu milyonlarca gezegenden sadece biri. Ancak Arz’a yönelik neredeyse tüm galaksiye sirayet etmiş bir horlama durumu söz konusu. Kendi alanında ün sahibi bir arkeolog olan Bel Arvardan, işte herkesin küçümsediği ve dışladığı bu gezegene insanlığın kökenine ışık tutabilecek önemli bir araştırma yapmak için geliyor. Elbette onun da Arz’a ve arzlılara karşı beslediği duygular pek iç açıcı değil.

Öte yandan, özellikle sinapsis makinesi üzerine yaptığı çalışmalarla adından söz ettiren arzlı bilim insanı Affret Shekt, icadının işe yarayıp yaramadığını görmek için gönüllü bir denek arıyor. Kısaca özetlemek gerekirse sinapsis makinesi, beynin normalde olduğundan çok daha etkin çalışmasını sağlama fikri üzerine inşa edilmiş bir cihaz. Cihaz, hayvanlar üzerinde olumlu sonuçlar doğurmuş ve Dr. Shekt artık bir insan üzerinde de denenmesi gerektiğini düşünüyor. Peki ama bu cihaz kimin üzerinde denenecek dersiniz? Tabii ki: Joseph Schwartz! Joseph schwartz’i, Dr. Affret Shekt’e “gönüllü denek” diye takdim edense Arbin Maren‘den başkası değil. Dr. Shekt, sonunda gönüllü bir denek bulduğu için son derece mutlu, ama diğer yandan deneğin sıra dışı biri olduğunu fark etmesi de kafasını karıştırıyor. Yüzünde ve göğsünde tüyleri olan, bilinmeyen yabancı bir dil konuşan bu tuhaf kişi kim? Bu soru daha uzun bir süre cevapsız kalıyor…

Sinapsis makinesi, Schwartz’e uygulanıyor. Sonuç olumlu. Çok geçmeden Schwartz’in beyin gücünde artış gözlemleniyor. Ancak hesaba katılmayan bir şey var: Sinapsis makinesi Schwartz’in sadece beyin gücünü artırmakla kalmayacak, ona çok daha güçlü başka yetiler de kazandıracak! İşte tüm bu olaylar sarmalı içinde, gerek Joseph Schwartz’in, gerek Dr. Affret Shekt’in ve gerekse de Bel Arvardan’ın yolları kesişecek, ardından da kendilerini insanlığın geleceği için oynanan bir satrancın içinde bulacaklar. Tüm Asimov romanlarında olduğu gibi, bu maceraya bir aşk öyküsü de eşlik edecek. Peki ya Kadimler? Kimdir bunlar, gizli bir amaçları mı vardır? Artık tüm galaksinin ve insan ırkının kaderi, kimim doğru ve kimin yanlış hamleyi yapacağına bağlıdır. Savaş çoktan başlamıştır…

İlk kez Uğursuz Gezegen Galactica adıyla Baskan Kurgu-Bilim Dizisi’nin 10. kitabı olarak 1983 yılında dilimize kazandırılan roman, bir yıl sonra Altın Kitaplar tarafından Zamandan Kaçış başlığıyla bir kez daha okurla buluşturulmuştu. O gün bugündür yeni baskısı yapılmayan ve sahaf tezgahlarını süsleyen eser, İthaki’nin başarılı baskısıyla hak ettiği ihtimama da kavuşmuş oldu. İthaki, Toz Gibi Yıldızlar ile başladığı bu maceradan hem alnının akıyla çıkmasını bildi hem de romanları makul aralıklarla basarak serinin devamlılığını sağlamayı başardı.

Kısacası insanlığın çelik mağaralardan galaktik bir imparatorluğa savruluşunun üç farklı öyküsünü anlatan Galaktik İmparatorluk Serisi, albenili kapakları ve M. İhsan Tatari’nin özenli çevirisiyle her kitaplıkta olmayı hak ediyor…

Önceki

Yazar: İsmail Yamanol

Amatör bir düş gezgini, saplantılı bir bilimkurgu hayranı. Kuruculuğunu ve genel yayın yönetmenliğini üstelendiği Bilimkurgu Kulübü'nde at koşturmayı sürdürüyor.

İlginizi Çekebilir

bodies-2023-netflix-dizi

Geleceğin Geçmişe Doğurduğu Ölü Çocuklar: Bodies

19 Ekim’de yayımlanan İngiliz bilimkurgu/polisiye dizisi Bodies, artık adına şüpheyle yaklaşılan Netflix‘in çıkardığı en iyi …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et