bir kadin-astronotun-anilari-kapak

Feminist Uzay Operası: Bir Kadın Astronotun Anıları

Ursula K. Le Guin, Mary Shelley, James Tiptree Jr, Margaret Atwood, Octavia E. Butler… Erkek hegemonyasının üst seviyede olduğu bu türde kendi varlıklarını sürdüren nice kadın yazar var. Naomi Mitchison da onlardan biri. 1 Kasım 1897’de doğan Mitchison, çoğunlukla tarihi romanlar kaleme aldı. 1931’de yazdığı Mısır Kralı ve Bahar Kraliçesi, 20. yüzyılın önde gelen tarihi romanlarından biriydi. Bilimkurgu türündeki ilk çalışması Bir Kadın Astronotun Anıları ise 1962 yılında piyasaya sürüldü.

İthaki Bilimkurgu Klasikleri Dizisi‘nin 79. kitabı olarak raflardaki yerini alan eser, hem içeriğiyle hem de yazarın şahsi düşünceleriyle oldukça dikkat çekici. Romanın çevirisi Serim As Özdemir‘e, kapak çalışması Hamdi Akçay‘a ait. Özellikle kapaktaki kadın görselinin yazarın gençken çekildiği bir fotoğrafla olan benzerliği harika bir ayrıntı. Bu nedenle Hamdi Akçay’ı tebrik etmek lazım.

İnsanlık gelişmiş, uzak yıldızlara seyahat etmeyi başarmıştır. Uzay yolculuklarında birbirinden farklı dünya dışı yaşam türleriyle karşılaşan insanlık, dikkatini bu canlılarla iletişim kurmaya yoğunlaştırmıştır. Bu kâşiflerden biri de iletişimci Mary’dir. Uzak galaksilere yaptığı seyahatlerde karşılaştığı yaşam formlarına karşı müthiş bir tutku ve şefkatle doludur. Ancak uzay araştırmalarında birinci kural müdahale etmemektir. Yine de Mary’nin gezilerine duygusal karmaşa hâkimdir. Zamanla hayattaki yerini bulurken, kendi kadınlığını da keşfedecektir.

Yaklaşık iki yüz sayfalık eserde, Dünya’da gördüğümüz canlılara benzeyen farklı uzaylı türlerle karşılaşıyoruz. Kimisi deniz yıldızına benzerken, kimisi de tıpkı kelebekler gibi bir gelişim süreci geçiriyor. Tüm bunlar birebir aynı değil tabii ki. Naomi Mitchison her ne kadar tarihçi olsa da, çevresindeki arkadaşlarından ve ailesindeki bireylerden oldukça faydalanmış. Yazar, Mary’nin karşılaştığı canlılar hakkında bilgiler veriyor; onların beslenmesi, cinsel hayatı ve günlük aktivitelerine dair ilginç fikirler ortaya koyuyor.

Kitabın ilk sayfalarında, tarihçi Hilary Rubinstein‘ın kaleminden Naomi ve eseri hakkındaki düşüncelerini okuyoruz. Zira Hilary’e göre elimizdeki eseri daha iyi anlamak için yazarın hayatını da kısaca bilmemiz gerekiyor. Çünkü Naomi, küçüklüğünden beri papağan, ördek ve fare gibi hayvanlarla oldukça etkili iletişim kurabilen, onların dilinden anlayacak kadar uzmanlaşan biri. Hiç şüphesiz Bir Kadın Astronotun Anıları, yazarın küçük yaşlardan itibaren hayvanlarla olan iletişim tutkusunun bir sonucu. Elbette kitap sadece iletişimle sınırlı kalmıyor ve özellikle feminizm düşüncesine dair de ciddi okumalar sunuyor. Naomi’nin politik geçmişine baktığımızda, kadın hakları ve cinsiyetle ilgili kapsamlı çalışmalar yaptığını, bu çalışmalarını da yıldızlararası seyahat ve dünya dışı yaşam gibi temalarla süsleyerek Bir Kadın Astronotun Anıları’nda kullandığını fark ediyoruz.

Romana bütün olarak baktığımızda, durağan bir olay örgüsüne sahip olduğunu söylemek mümkün. Yazımızın başlığında her ne kadar uzay operası tanımını kullansak da, içerik öyle düşünüldüğü gibi hareketli ve tam manasıyla bir bilimkurgu değil. Mary ve onun kişisel hayatındaki kadınsal sorunların ön planda olduğu öyküler, karşılaşılan uzaylı türlerin de çoğunlukla yüzeysel şekilde ele alınmasına yol açıyor. Diğer yandan bu öyküler, sürekli kendini yineleyerek okurlarını heyecanlandıracak bir çeşitliliğe ulaşamıyor. Bu anlamda eser, özellikle vurdulu kırdılı, ters köşeli ve macerayla dolu anlatılardan hoşlanan bilimkurgusevenleri tatmin etmeyecektir.

Yazarın tarih alanından sıyrılarak ürettiği kitap, her şeye rağmen bünyesindeki cesur fikirleri ve hayat hakkındaki öğütleri ile sabırlı olanları ödüllendirebilecek nitelikte. Ayrıca bilimsel yönünün güçlülüğü ve kolay okunabilir üslubu da bu olumlu tarafı destekliyor. Kuşkusuz kitaptaki en ilginç şeylerden biri de Mary’nin sıra dışı karakteri. Nasıl ki oyuncular sanat için soyunacak kadar cesursa, Mary de iletişim için bir uzaylıyla çiftleşebilecek kadar özgür ruhlu.

Sonuç itibariyle Bir Kadın Astronotun Anıları, dönemine göre ilerici fikirleri sakin bir dille anlatan ve geleneksel anneliği sorgulayan şaşırtıcı bir roman…

Yazar: Ahmet Boyraz

1993'de Adana'da doğdu. Futbol ve Bilimkurgu hastası. Bilimkurgu konusunda üretmekten çok tüketme eyleminde olsa da bunu tersine çevirmek için elinden geleni yapıyor.

İlginizi Çekebilir

interstellar kapak

Interstellar’da Gördüğümüz 14 Şeye Bilimsel Bir Bakış

Interstellar (Yıldızlararası) filminin bilim danışmanı ve yapımcısı olan Kip Thorne, filmin senaryosundaki bazı noktaları açıklayan …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et