gunesin-altin-elmalari-kapak

Çok Yönlü Bir Öykü Antolojisi: Güneşin Altın Elmaları

“Düz yazının şairi” olarak da bilinen Ray Bradbury, 22 Ağustos 1920’de doğdu. 1950 yılında yazdığı Mars Yıllıkları ve onu diğer yazarların yanına taşıyan Fahrenheit 451 en önemli eserlerinden bazılarıydı. Bilimkurgunun yanı sıra korku, polisiye, fantezi, gizem ve gerçekçi kurgu türünde de dişe dokunur eserler kaleme aldı. Uğursuz Bir Şey Geliyor Bu Yana, Ölüm Yapayalnız Bir İştir, Cadılar Bayramı Ağacı ve Karahindiba Şarabı gibi dilimize çevrilen eserleri bunlara birer örnek. Genellikle spekülatif kurgu üzerinde duran yazar, kendine has anlatım diliyle bilimkurguya yepyeni bir soluk getirdi. 1953 yılında yayımlanan ve yirmi iki kısa hikâyeden oluşan Güneşin Altın Elmaları bunu kanıtlar nitelikte.

Yazarın üçüncü kısa öykü kitabı olan Güneşin Altın Elmaları, Doubleday & Company tarafından 1953 yılında piyasaya sürüldü. Ray Bradbury’nin erken dönem eserlerinden olan antoloji, ilk kez İthaki Yayınları tarafından  2016 yılında dilimize kazandırıldı. Yedi sene sonra tekrar basılarak İthaki Bilimkurgu Klasikleri dizisine dâhil edildi. İçinde otuz iki kısa öykü barındıran eserin çevirisini Mehmet Moralı üstlenirken, kapak illüstrasyonu Hamdi Akçay‘a ait. Bilimkurgu, fantastik, gerilim ve polisiye gibi çok çeşitli temaları bir arada toplayan Güneşin Altın Elmaları, bilhassa çok yönlülüğüyle dikkat çekiyor.

Güneşin Altın Elmaları, yazara ait serideki diğer kitaplar gibi kısa öykülerden oluşan bir antoloji. Fakat bu seferki eseri diğer antolojilerinden ayıran ufak birkaç fark var. Mars Yıllıkları, Resimli Adam ve Yakma Zevki daha çok bilimkurguya odaklanırken, Güneşin Altın Elmaları bu konuda biraz daha cimri davranıyor. Tamamı 1945-1953 yılları arasında kaleme alınan öyküler, özellikle Ray Bradbury’nin anlatım dilinin nasıl geliştiğini göstermesi açısından da önemli. Daha sonra yayımlanan eserlerdeki oturaklı ve sarsılmaz anlatımın hangi yolları geçerek buralara geldiğini anlayabiliyoruz. Bradbury’nin kendine has betimlemelerini, karakterlerin iç dünyasının vuruculuğunu ve olayların mistik bir havada ilerlemesini hemen hemen her öyküde görmek mümkün. Öte yandan, yazarın şiire olan ilgisi ve bunu da öykülerinin içinde ustalıkla kullanması eserin edebi yönüne katkı sağlıyor.

Gençliği boyunca oldukça hevesli bir okuyucu ve yazar olan Ray Bradbury, hem yazınsal hem de fikren birçok kişiyi etkiledi. Güneşin Altın Elmaları’ndaki öykülerden bazılarında bunu rahatlıkla görebilirsiniz. Örneğin derlemenin ilk öyküsü olan Sis Düdüğü, 90’lı yıllarda ülkemizde de popüler olan Pokemon animesindeki Dragonite adlı pokemonun keşfedilmesini konu alan bölümle birebir aynı içeriğe sahip. Derlemenin en uzun öyküsü olan Buz ve Ateş ise sadece yedi gün yaşayabilen insanların öyküsünü anlatıyor. Bu insanların yaşadığı gezegende gece ve gündüz çok hızlı değişiyor, gündüzleri güneş her şeyi yakıp yok ediyor ve gece de dondurucu bir soğuk yaşanıyor. Yakın zamanda bilimkurgu edebiyatında büyük ses getiren Üç Cisim Problemi‘nde de buna benzer bir gezegen ve yaşam tahayyülü görülebilir.

Büyük bir kısmı oldukça kısa olan öyküler, derinlik anlamında isteneni veremiyor. Fakat Ray Bradbury, bu noktada kaleminin gücünü gösteriyor ve bu kısacık öykülerin içine dramatik ve düşündürücü ögeler yerleştirerek onları edebi olarak değerli kılmayı başarıyor. Bu da okurun kitaptan kopmamasını sağlıyor. Diğer yandan, daha uzun bir anlatı ve derinlik arayanlar için de Ray Bradbury birkaç şey düşünmüş. Ateş ve Buz, Bitmeyen Savaş ve Çayır bu anlamda ön plana çıkan öyküler. Çoğu öyküde insani duygulara eğilen ve bilimkurgusal ögeleri birer yardımcı malzeme olarak kullanan yazar, hem fantastiği hem bilimkurguyu hem de gerçekçiliği ustaca yaratılmış bir atmosfer içinde sunuyor.

Tüm dünyada bir dönem roketlerin yapımı ve uzaya çıkmanın hayali kuruluyordu. 1865’te Jules Verne‘nin Ay’a Seyahat romanı roketlerle ilgilenen bilim insanlarına ilham kaynağı olmuştu. Daha sonra iki büyük devlet arasında başlayan uzay yarışı, Ray Bradbury’nin de yaşadığı dönemde oldukça revaçtaydı. Güneşin Altın Elmaları’nda yer alan bilimkurgu öykülerinde roket, roketle seyahat ve uzaya çıkma hayallerini sıkça görüyoruz. Başka gezegenlere açılmanın düşünü kurduran bu öyküler, öyle görünüyor ki yazarın günlük hayatta çokça karşılaştığı olayların hayal gücüyle beslenmiş hâli. Sonuç olarak tek bir yolu seçerek hedefine ulaşmak yerine alternatifleri çoğaltarak gitmeyi tercih eden Güneşin Altın Elmaları, çok yönlülüğüyle her türden okuru tatmin edecek kadar iyi bir öykü antolojisi.

Yazar: Ahmet Boyraz

1993'de Adana'da doğdu. Futbol ve Bilimkurgu hastası. Bilimkurgu konusunda üretmekten çok tüketme eyleminde olsa da bunu tersine çevirmek için elinden geleni yapıyor.

İlginizi Çekebilir

frank-herbert-roportaj-3

Kayıp Röportaj #3: Frank Herbert’tan Fütüristik Düşünceler

Daha önce hiç gün yüzüne çıkmayan bu sohbet, ilk olarak 1984 yılı ortalarında, tam da Dune filminin …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin