“Hafıza, içi ucu keskin bıçak gibidir, hem gizler, hem açığa çıkarır.”
Kaypak Jim diGriz yeniden görev başında! Ama bu sefer vazifesi çok daha tehlikeli ve alınacak risk oldukça fazla… Yayılmacı bir politika yürüten Cliaand’lılar bütün galaksiyi işgal etmek için planlar yapmakta ve emellerine ulaşmaya adım adım yaklaşmaktadırlar. Üstün teknolojileri, zekice entrikaları ve sırlarıyla ilerlemelerine mani olmak da neredeyse imkansız görünmektedir. Neredeyse diyorum, zira James Bolivar diGriz sizin tarafınızdaysa imkansız diye bir şey yoktur diyebilirsiniz rahatlıkla; olmazı olur kılan bu belalı ve deva bulmaz sahtekar, soluksuz bir macera için yine yollara düşecek ve oyunun nasıl oynanması gerektiğini büyük bir ustalıkla rakiplerine gösterecektir.
İlki, 1961’de yayınlanan Paslanmaz Çelik Sıçan‘ın devam kitabı olan Paslanmaz Çelik Sıçanın İntikamı, yaklaşık dokuz yıllık aranın ardından 1970 yılında yayınlanmıştır. Yakaladığı başarının sonrasında on bir cilde ulaşan seri, 2010 yılına kadar devam etmiştir. Uzun yıllar okunma sürekliliğini koruyarak on adet devam kitabının gelmesi, yazar Harry Harrison‘ın anlatım kabiliyetini ve yarattığı karakterin özgünlüğünü adeta kanıtlar nitelikte. Jim diGriz’in en önemli anti kahraman örneklerinden biri olarak seriyi taşıması ve okurda önemli bir yer edinmesi üzerinde konuşulması gereken bir husus. Benzeri hikayelerden oldukça farklı bir duruşu olmasına rağmen bu denli sevilmesi ilgi çekici. Ancak bizim açımızdan bunu söylemek pek de mümkün değil. Yarım asır boyunca yolculuğuna devam eden serinin yalnızca ilk ikisi Türkçeye çevrilmiş, Metis Bilimkurgu Serisi‘nin beş ve on beşinci yapıtı olarak yerli bilimkurgu okurunun beğenisine sunulmuştur.
“Bilge, dürüst, esnek ve namussuz, bukalemundan farksız Kaypak Jim diGriz onlardan biri değildi. Binlerce değişik kişiliğe bürünebilen, yüzlerce değişik kültüre aşina olan ve onlarca değişik dili büyük bir ustalıkla konuşabilen bir adam…”
İlk kitabı okuyanların Jim diGriz’in yetenekleri konusunda az çok bilgi sahibi olduğu kesin. Cingöz Recai’yle koşutluk kurduğumuz noktalar da zaten bahsi geçen bu kabiliyetleri. Kılık değiştirmekte, yalan söylemekte inanılmaz maharetli ve yeri gelince öldürmekten çekinmeyen ama aynı zamanda da vicdanını asla göz ardı etmeyen bir kişilik var karşımızda. Bundan ötürü anti kahraman olarak değerlendirmek gayet mümkün. Siyah ya da beyaz bir etik duruşa sahip olmayan, eylemleriyle örnek almayacağımız ama bağ kurabileceğimiz bir insan. Ahlaki olarak tutarlılık taşıyabilir ama bu durum koşulların değişimi karşısında aynı şekilde esnek davranabildiği gerçeğini değiştirmez. Hayatın içinde yaşananların karşısında kurgusal bir idealizme saplanmıyor; her haliyle insanın zaaflarını, acılarını ve yalnızlığını bütün güzel vasıflarının yanı başında takdim ediyor. İdealist bir duruşun imgesi olmaktan çok, yaşama tutunmaya çalışan herhangi biri olduğunu gösteriyor. Yani kısaca, James Bond gibi karizmatik olabilir ama işler kızışınca seçeceği yol çok daha farklı görünüyor.
Hazır konusu açılmışken anti kahraman meselesini biraz daha irdeleyelim. Kendi kurgusal evreninde en iyi dedektif olarak tanıtılan Batman ile Jim’in birkaç noktada benzerlikler taşıdığı ortada. Öldürme hususunda benzeri bir özen gösteriyor ve bundan kaçınıyorlar. Bununla birlikte hesaplar değişince, işler de değişiyor haliyle. Batman’in kendisine katı kurallar koyduğunu, öldürmekten kaçındığını ve bu uğurda canını ortaya koyduğunu bilmemize karşın, Jim’in koşullara göre kuralı esnetmesi ve hatta çiğnemesi karakterin farklılığını ortaya koyuyor. Ne Joker ya da diğer kötü karakterler gibi ölümü bir araç olarak görmekte, ne de Batman veya diğer iyi karakterlerde olduğu şekilde ahlaki öğretilerini her şeyin önüne koymaktadır. Deadpool’un sarkastik yaklaşımını taşıyan, V gibi zekasıyla en çetin şartlarda hayatta kalabilmek için öldürmek gerektiğinin bilinciyle hareket eden çarpıcı bir şahsiyet. Anti kahramanın, kahramanın aksine hayata dokunan ve bizlere daha yakın duran yönü böylece ortaya çıkıyor. Bunca devam eserinin gelmesi tesadüf olmasa gerek.
“Savaş, her türlü ahlaki kuralı ya da değeri hiçe saymak demektir zaten, yok etmek için her türlü silahı kullanmamız gereken bir canavardır savaş.”
Ayrıca yazarın hakkını teslim etmek gerek. Paslanmaz Çelik Sıçan serisi karakter yaratma konusunda az evvel değindiğim üzere ders olacak nitelikte. Gerçi yan karakterleri tanıtma hususunda ne yazık ki eksikler göze çarpıyor. Bunun en büyük sebebi ise, devam eserlerinin kurgusal evreni daha geniş kapsamlı sunmasına rağmen, çevirilerin henüz yapılmamış olması. Yerli bilimkurgu okuru bu bakımdan hayli talihsiz diyebiliriz. Harry Harrison başta olmak üzere pek çok yazarın eserleri ya hiç çevrilmedi, ya da baskısı tükendiği için ulaşamamakta. Yine de Jim diGriz’in özelinde baktığımızda da ilginç noktalar gördüğümüz kesin. Aksiyon yazmak sanıldığı kadar kolay değildir. Örnek vermek gerekirse, Dan Brown’ın karakterleri ne kadar karton ve samimiyetsiz olsa da eserlerinde okurun nabzını ustalıkla kontrol eder ve metnin sonuna dek ilgisini canlı tutar. Bu anlatım hüneri halihazırda eserlerinin mahiyetine yansımış durumda zaten. Çok satan romanlar ve şaşaalı uyarlama filmler…
Harry Harrison da aksiyon sahnelerini aynı şekilde oldukça akıcı bir biçimde aktararak adeta kelimelerle okurun zihnine resimler nakşediyor. Jim’in en başından itibaren görevle olan münasebetine okuru hazırlıyor, ardından adım adım bir lunapark aracı edasıyla yolculuğa hız kazandırıyor. Silahlar, gizemli olaylar ve kişiler, beklenmedik karşılaşmalar, ikilemler, çıkmazlar ve elbette sonunda kurnazlıkla atlatılan tuzaklar. Şüphesiz edebi niteliği tartışılır, bir Marcel Proust ya da Umberto Eco beklemek haksızlık olacaktır; buna rağmen karakterle empati kurmakta zorlanmadığımız ve olayların akıbetini devamlı merak ederek soluksuz şekilde okuduğumuz için, film tadında ilerleyen akışı takip etmek keyif verici bir deneyim sunuyor. Bu doğrultuda Paslanmaz Çelik Sıçan serisinin sinematik kurgu anlamında önemli bir yerde durduğunu söylemek gerek. Şayet yayınevleri çeviri konusunda gerekli adımları atarlarsa, yerli okurun ilgisini çekeceği de aşikar.