Bilişsel Bilimden Psikoterapiye: Beyin Kırıcı

Sinan İpek, bilimkurgu çevrelerinde bilinen bir isim. Türkiye Bilişim Derneği bilimkurgu öykü yarışmasında birinciliği iki kez kazanmış. 2. Engelliler Öykü yarışmasında birincilik yine ona ait. 44. Antalya Altın Portakal belgesel film yarışmasında finalist olarak yarışmış. Bilimkurgu Kulübü ve Matematiksel’in yazarlarından. İthaki’den çıkan Yeryüzü Müzesi adlı öykü derlemesine de Bin Yılın Buluşu: Cingöz adlı öyküsüyle katılmış. Beyin Kırıcı, İpek’in ilk kitabı. Bir novella. Günümüz Türkiye’sinde veya belki çok yakın bir gelecekte geçiyor. Kahramanın adını hiçbir zaman öğrenemiyoruz. Zira birinci tekil şahıstan anlatılmış hikayede anlatıcı ve kahraman diyaloglara katılsa da diğer kişiler onu hiçbir zaman adıyla anmıyor. Bu belki de gizem unsuru olarak yazarın bilinçli tercihinin ürünü.

Mekan Ankara. Ankaralı hatta kitapta adı açıkça anılmasa da ODTÜ’lü okurlar mekanları çok tanıdık bulacaklar. ODTÜ kampüsü, ara yolları, yemekhane, ormanlar, Kızılay, Bakanlıklar semti, TBMM, yolu Ankara’ya özellikle öğrenci olarak düşmüşleri duygulandırabilir. Meşhur Ankara soğuğu ve o kış günlerinin bir üniversite öğrencisinin imgelemindeki izleri de kitapta kıvamında yer buluyor.

“Koordinat içinde varoluş sadece bir gölge oyunundan ibarettir.”

Başlarda bir depresyon öyküsü gibi görünen macerayı birinci tekil kişi anlatıyor. Üniversite öğrencisi olduğunu anladığımız anlatıcı, düşünce olmasa da duygu okuyan bir telepata dönüşürken bedelini depresyon olarak ödüyor. Hastalığının ve yeni kazandığı olağanüstü yeteneğinin kaynağının peşine düşerken bir yandan da yeteneğinin tadını çıkartmaktan geri durmuyor. İnsanlarla kendi arasındaki duygusal perde kalkıyor. Kimin kimden nefret ettiği, kimi sevdiği, kimi kıskandığı önünde bütün çıplaklığıyla duruyor. Bu yeteneğini karşı cinsle ilişkilerinde lehine kullanıp kullanmamak konusu etik bir sorun olarak önünde duruyor. Beyin dalgaları duyguları taşıyorsa düşünceleri de taşıyor olamaz mı?

Yazar anlatıcıya bu yeteneği kazandırmaya çalışırken ona dilbilimcilerin bilinmeyen bir alfabeyi çözerken kullandıkları yöntemleri kullandırtıyor. Düşünce okumaktan, düşünce aktarmaya evrilen zihinsel yetenekleri elde edişi aşama aşama ve arkasındaki bilimsel spekülasyonları ile birlikte veriliyor. Beynin derinliklerine bir havuza dalarmış gibi dalabilen anlatıcı, aynı zamanda Freud’çu psikanalizin önermelerine uygun olarak yetişkinlikteki davranışsal sapmaları, alışkanlıkları, korkuları çocukluk travmalarına kadar takip edebiliyor. Bir psikanalitik MRI cihazı gibi, sorunların kaynağını görüntüleyebiliyor.

“Zaman dediğimiz şey olasılık uzayının tortusudur…”

Kitaba bilimkurgu niteliği kazandıran beyin dalgaları okuyan bir telepat kahraman değil yalnızca. Dünya dışı varlıklar ve telepat anlatıcının onlarla ilişkisi asıl hikayeyi oluşturuyor. Diğer eserlerinde de okuyucuyu sürprizlerle şaşırtmayı sevdiğini bildiğimiz yazar, Beyin Kırıcı’da da bu özelliğini gösteriyor. İlk görüntü yanıltabilir, ama arkasındaki de yanıltabilir! Bilimkurgu niteliği taşıyan bir eser yazmak için mühendislik eğitimi almış olmak ya da bu alanlarda bilgi sahibi olmak gerekmiyor. Ama eserin ayaklarının yere basması, spekülatif bölümlerinin inandırıcı olması için genel bilim nosyonuna sahip olmak, teknolojiyi sadece yeni oyuncakların tuşlarına basmaktan öte arkasındaki ilkelere kadar takip edebilmek önemli. Zira fantastik edebiyatın alanına giren büyüler, sihirli iksirler ve büyülü kılıçlardan bahsetmeyeceksek rasyonel akıl ve bilimden de beslenmeyen bilimkurgu edebiyatına lazer tabancalı, alüminyum ya da lateks kostümlü insanların antenli uzaylılarla savaşından başka bir şey kalmaz.

Bilimsel düşünce o alüminyum üniformayı küçültür ve Beyin Kırıcı’daki gibi elektromanyetik dalgalardan korunmak için Faraday kafesi yapar, öyle kullanır. Yani alüminyum bilimkurgunun olmazsa olmazlarından biridir! Çeşitli sitelerdeki yazılarından bir bilim okuyucusu olduğunu bildiğimiz Sinan İpek’in geniş ilgi alanının üniversite öğrencisi bir karakterin bilgi dağarcığına yansımasında ölçü biraz kaçmış gibi olsa da, Beyin Kırıcı bilişsel bilimden (cognitive science) psikoterapiye, aşkın metafiziğinden komplo teorilerine kadar geniş bir alandan çağrışımlarla beslenerek kolayca ilerleyen, dili temiz, akıcı anlatıma sahip bir yapıt.

Hazırlayan: Selim Erdoğan

Yazar: Konuk Yazar

Bu içerik bir konuk yazar tarafından üretilmiştir. Siz de sitemizin konuk yazarlarından biri olabilirsiniz. Yapmanız gereken tek şey, kaleme aldığınız bilimkurgu temalı makale ve öykülerinizi bilimkurgukulubu@gmail.com adresine göndermek. Editör onayından geçen yazılarınız burada yayımlanıp binlerce okurun beğenisine sunulacaktır. Gelin bu arşivi birlikte büyütelim...

İlginizi Çekebilir

dusyilani kapak

Yıkım Sonrası Şifa Dağıtan Bir Kadın Olmak: Düşyılanı

“Akıldan çıkmayan, yoğun ve müşfik bir kitap… Yarattığı dünya canlı ve büyüleyici, Yılan ise olağanüstü …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et