Doris Lessing Argos’taki Kanopus Arşivleri’nde gezegenimizin tarihine, dünyevi olaylara, toplumun, bireyin ve canlıların evrimsel sürecine, fikirlerin dönüşümüne, güç odaklarının yükseliş ve çöküşüne tüm katmanları detaylandıran bir mercekle bakar. Olan biteni uzaklardan sanki bir teleskop yardımıyla yansıtır ve hâkim olduğu görüntüyü en ince ayrıntısına kadar detaylandırır. Uygarlığımızın kırılma anlarına getirdiği yorumlar alternatif bir tarih yaratımı gibi görünse de okurun kafasında gerçeğe dair çeşitli şüpheler uyandırır. Kendi galaktik yapılanmasında Dünya tarihine atıf yapan birçok analoji serpiştirir, yer yer sembol yüklü bir manzara sunar. Seri, sahip olduğu bu yapısal özelliklerinden dolayı sosyal-politik ancak karanlık bir ironi haline bürünse de çağdaş dünyanın kangrene dönen hastalık ve krizlerini es geçmez.
Argos’taki Kanopus Arşivleri, serinin beşinci ve son kitabı Duygusal Ajanlar’la manipülatif söylemlerin tetiklediği siyasi, toplumsal, psikolojik zehirlenme ve krizler üzerine etkileyici bir final yapıyor.
İmparatorlukların Yükselişi ve Çöküşü
Lessing’in galaktik sisteminin bir nevi koruyucu meleği olan Kanopus İmparatorluğu’nun kendi himayesindeki gezegenlerde uyguladığı evrimsel süreç, uygarlık inşası, kriz yaratma ve çözme alışkanlıkları yüz binlerce yılı kapsayan bir zaman diliminde gerçekleşir. Kanopus’un diğer imparatorluklar Sirius ve Puttiora ile ilişkisi, aralarındaki çekişme ve rekabet belli bir seviyede devam etse de hâkim güç unsurunun kim olduğu herkes tarafından kabul edilir. Dolayısıyla gezegenler ve imparatorluklar iyi veya kötü niyetle bir eyleme giriştiklerinde Kanopus’un onları fark edip etmediğinin, bir müdahaleye uğrayıp uğramayacaklarının merakını taşır ve aslında her ikisinin de gerçekleşmesini ister.
Kanopus’un gözetiminde gezegenler doğar, yükselir ve düşer. Kanopus her şeyin farkındadır, ajanları tüm galaksiye yayılmıştır ve on binlerce yıl sonrasına hitap eden planlarını yavaş yavaş yürütür. Bu yönüyle Kanopus İmparatorluğu’nun Isaac Asimov’un İkinci Vakıf’ını anımsattığını düşünebiliriz. Duygusal Ajanlar’da parlak bir dönemin ardından çeşitli sebeplerle dağılma ve yozlaşma sürecine giren mihrak Volyen İmparatorluğu’dur. Volyen galaksinin uzak bir köşesinde, Kanopus veya Sirius’un umursamadığı bir noktada yaşamaya devam ederken dengeler yavaş yavaş değişir, belirli sebeplerle kendini sahnenin önünde bulur, öyle ki galaksinin kötü çocuğu Şammat bile gözünü ona diker. Volyen, iki uydusu Volyenadna ile Volyendesta’yı vesayeti altına aldığı gibi uzak gezegenlerden Silovin ve Maken de kolonileri arasındadır.
Bu noktada serinin can alıcı sorusu karşımızda belirir: Volyen nasıl çözülecektir, bu süreçte büyük imparatorlukların ve bağımsızlıklarını isteyen koloni gezegenlerin işlevi ne olacaktır? Diğer taraftan, Volyen’in Sirius İmparatorluğu tarafından işgal süreci yaklaşırken aslında galaksinin sınırları en büyük imparatorluğu Sirius’ta da işler kötüye gitmektedir.
Başlangıçtan Şimdiye Arşiv Raporları ve Ajanlar
Lessing’in bilimkurgu evreninin belirgin özelliklerinden biri, olaylar arasındaki zaman çizelgesinin yüz binlerce yıla sirayet eden geniş bir aralıkta seyretmesidir. Bu sayede canlıların evrim süreci, türlerin ortaya çıkışı, uygarlıkların doğuşu ve düşüşü gibi temalar tüm yönleriyle ele alınabiliyor. Birinci kitap Şikeste’de aynı isimli gezegenin doğuş, yükseliş, yozlaşma ve parçalanma süreci Kanopus ajanı Johor’un raporları aracılığıyla okura ulaşmıştı. Seri adı üstüne arşiv kayıtlarından ibaret bir anlatıya sahip olduğu için hem zaman ölçeği hem karakter çözümlemesi hem de mekân ve olay örgüsünde yazara esneklik sağlar. Ajanlar yaşanan gelişmeleri raporlarında bire bir aktardıkları gibi olan bitene kendi yorumlarını da ekledikleri için her ciltte bir tarihsel kesit resmedilir ve böylece galakside işlerin nasıl yürüdüğüne dair dayanaklar oluşturulur. Bununla birlikte Argos’taki Kanopus Arşivleri bilindik, akıcı bilimkurgu örgüsünden uzak, yoğun anlatımıyla yer yer kafa karıştırıcı olsa da ciltler, sayfalar ve satırlar arasındaki analiz-sentez gücüyle düşünsel anlamda doyurucu bir etki yaratır.
Seride ele alınan üç imparatorluk da ajanlarını diğer ikisinin hakimiyet kurduğu gezegenlerde görevlendirip bilgi almaya ve rakiplerinin gelecek planlarını öğrenmeye çalışır. Geniş bir istihbarat ağında kimin nerenin ajanı olduğunu kestirmek oldukça güçtür ve haliyle kuşkuculuk ağır basar. Kanopus İmparatorluğu’nun ajanlarıysa bu noktada öne çıkar. Onlar tekrarlı ve farklı coğrafyalarda gerçekleştirdikleri doğumlar, uzun yaşam süreleriyle tüm galaksi tarihinde taşların ne yöne hareket edeceğine hükmeden kişilerdir.
Üçüncü kitap Sirius Deneyleri’nden tanıdığımız Klorathy de bir Kanopus ajanıdır. Onu söz konusu ciltte Sirius İmparatorluğu’nun Beşli üyesi Ambien II ile kurduğu ilişkiden tanıyoruz. Duygusal Ajanlar’da tekrar karşımıza çıkan Klorathy’i bu kez amiri konumundaki Johor’a Volyen’deki faaliyetleri hakkında raporlama yaparken görürüz. Klorathy’nin raporları Volyen, onun bağımlı gezegenleri, kötü çocuk Şammat ve Volyen’i işgale hazırlanan Sirius’ta neler olup bittiği hakkında bilgi ve kendi yorumlarını içerir.
Duygusal Ajanlarda Söylem Zehirlenmesi
Bir Kanopuslu olan Klorathy’nin raporları sadece imparatorluklar ve bölgedeki siyasi, toplumsal iniş çıkışlar, çatışmalar veya komplolarla ilgili değildir. Aynı zamanda başka bir Kanopuslu olan Incent’in Şammat gezegeninden bir ajan tarafından yönlendirilmesi konusu da eserde önemli yer tutar. Kanopuslu genç, aldatıcı söylem ve sloganlara kapılarak ciddi bir şekilde propagandaya kurban edilmiştir. Incent, düşman veya kahraman yaratmaya yönelik sarf edilen sözcüklerin manipülatif vaatlerine karşı duyarlılık gösterir ve kendini yalanların ardında sürüklenirken bulur. Kendi de durumun farkındadır ancak söylem zehirlenmesinden kurtulmak zordur. Sadece Incent değil, sözcüklerin manipülasyonu tüm ajanların mustarip olduğu bir beladır ve tedavi gerektirir.
Söylemler gerçeği gizleyen, süslü, ortak aklı bulandıran, yanıltıcı sözcüklerdir, doğruyla alakası yoktur. Incent’in durumu bir bakıma gezegenimizde hüküm süren her türlü iktidar organizasyonunun çeşitli hareket mekanizmasını, onların yok ettiği, peçete gibi kullanıp attığı insanları, yağmaladığı doğayı temsil eder. Karşı grubu hedef haline getirmek, onları yargılamak ve haklarında hüküm vermek, milliyetçi duyguları alevlendirmek, kışkırtmak, düşman yaratmak için söylemlerin, manipülasyonun nasıl kullanılabileceğinin çarpıcı örneklerini verir. Dilin kitle üzerindeki yıkıcı etkisini bir bir gösteriyor. Sözcükler tarafından kullanılmak yerine, sözcükleri kullanmanın kitle psikolojisini etkilemek için bir güç olduğunu ispatlar.
George Orwell’ın 1984’te yapılandırdığı Newspeak (Yenisöylem) zihniyetinin de benzer bir uygulamayla fakat daha etkili şekilde topluma dayatılır. Kelimeler anlamsal ve kavramsal olarak farklı değerlere indirgenir. Dil, sözel formüller üretme açısından hem Orwell hem de Lessing için fiziksel şiddetten daha sarsıcı kılınmıştır. Günümüzün sosyal medyasını da manipülatif söylemlere hizmet eden devasa bir güç olarak görebiliriz. Öyle ki yarattığı kolektif canavar vasıtasıyla bir yalan çarkının etkili biçimde ve kesintisiz dönmesine hizmet eder. Dili, kelimeleri kitle üzerinde en bağlayıcı biçimde kullanma imkanlarından birini sunan sosyal medya Orwell ve Lessing’in düşündüklerinin bile ötesinde bir yıkıma sahip olabiliyor.
Yakın tarihte özellikle Orta Doğu’da büyük devletler tarafından işgal edilen topraklarda, işgallerin nedenleri ortaya sürülürken Volyen’dekine benzer söylemlerin kullanıldığını biliyoruz. Toplumu perişan eden savaşın aslında o topraklarda yaşayan insanların faydasına olduğunun altı çizilir, savaş kavramsal anlamda zıttı olan barış gibi savunulurken aslında sefalet, fakirlik, yıkım ve yozlaşma dört bir yanda hüküm sürer. Ne var ki söylemler yaşadığımız gezegeni de çevrelemiştir, milyonlarca insan savaşın barış, yozlaşmanın ilerleme gibi sunulduğu sözcüklere kapılarak sloganlara eşlik eder.
Yalan Tanrılarından Kurtulmak
Bu tam anlamıyla mümkün olmasa da Lessing eserinin sağladığı ortam ve esnekliği kullanarak bazı yöntemler dener. Duygusal Ajanlar’da Söylemsel Hastalık teşhisi konan ajanların tedavisi için sarsıcı bir yol izlenir. Söylemsel Hastalıklar Hastanesine alınan ajanlar Bizzat Deneyimleme Tedavisi ile kapıldıkları duygulardan arındırılır. Incent, bu tedaviyle Fransız İhtilali’nin gerçekleştiği döneme giderek ihtilal toplumunun ve dinamiklerinin bir parçası olduğu yeni bir hayatı deneyimler. Siyasi hesaplaşmanın, devrimin, bu yolda feda edilenlerin yıkıcılığına şahit olmak onu söylem hastalığından önemli ölçüde arındırır. Lessing, eserinde Dünya tarihine de dokunduğu için öne sürdüğü tüm yorumlar gezegenimizde de karşılık bulur, tüm bu söylem unsurları akla Nazizmi getirir.
Hem Duygusal Ajanlar’da hem de serinin bütününde okurun fark edebileceği gibi olaylar eninde sonunda Kanopus’un istediği şekilde hallolur. Gezegenler, ülkeler veya galaksiye yayılan imparatorluklar ne yaparlarsa yapsınlar, nasıl bir çabaya girerlerse girsinler Kanopus hepsini hizaya getirecek bir organizasyon, erdem, bilgelik ve kudrete sahiptir. Lessing özellikle Şikeste’de, Dünya’nın izdüşümü olan o kederli gezegende, kendi dünya tarihi yorumunu sunarken okurun kafasında bu ikilemi oluşturur. Tüm bu yaşananlar neden oluyor, olan bitenin anlamı ne ve her şeyin sorumlusu kim, soruları tıpkı Sirius Deneyleri’ndeki Ambien II’ye olduğu akılları bulandırır. Seri için bu soruların cevabı Kanopus’tur. Yaşadığımız dünya için de bilmediğimiz fakat etkisi her an hissedilen birtakım cevapların olmadığını kim iddia edebilir? Lessing Duygusal Ajanlar’da yine büyük imparatorlukların çöküşünü ve yozlaşmayı ele alırken, söylemler de dahil olmak üzere tüm toplumsal, sosyal, politik zehirlenmelere karşı kuvvetli bir reçete sunmaya gerek duymaz.
Bir edebi eseri yorumlarken, sanatın diğer disiplinlerinde olduğu gibi, ortaya çıktığı dönemi esas almak, satır aralarını daha iyi görmek adına önemlidir. Direkt satır aralarına yansımasa da yazarın duygu, düşüncelerine yön veren etkenlerden biri hem nefes aldığı dönemin öne çıkan siyasi ve toplumsal akımları hem de yaşadığı ülke, şehir veya dünyanın genel durumudur. Çocukluğu bir sömürge ülkesinde geçen, bir dünya savaşı ve pek çok çatışma gören Lessing için bilimkurgu aygıtlarını gezegenimizin iyi-kötü tüm girdi ve çıktıları için kullanmak kaçınılmazdır. Bunun yanı sıra Argos’taki Kanopus Arşivleri’ni Lessing’in siyasi faaliyetleri, bir süre içinde yer alıp ayrıldığı fonksiyonları, bireye ve doğaya dair yorumlarıyla birlikte değerlendirmek onun niyetini kavramak açısından isabetli olur. 1979’da başlayıp 1983’te sona eren seri, aradan geçen kırk yıla karşın, dünya tarihine yerleştirdiği katmanlar, sorduğu sorular ve aradığı yanıtlarla tazeliğini koruyor.
Delidolu Yayınları’nın okurla buluşturduğu Duygusal Ajanlar’ı Tükçeye Niran Elçi çevirdi.