Kanada vatandaşı olan Spider Robinson, 24 Kasım 1948’de Amerika’da doğdu. 1971 yılında üniversiteden mezun oldu ve New York’ta kanalizasyon sistemlerini korumak için gece bekçiliği yaptı. Bu işte bir gelecek göremeyince 1973 yılında kaleme aldığı “Gözleri Olan Adam” öyküsüyle yazarlığa adım attı. Küçük bir kıvılcım ile başlayan kariyeri maddi anlamda beklediği gibi gitmese de, ilerleyen dönemlerde üretkenliği artarak mesleğini devam ettirdi. Hugo ve Nebula dâhil bir dizi ödül alan Robinson, ailesinin sağlık sorunları nedeniyle 2008 yılından bu yana herhangi bir eser yayımlamadı. Ancak eşi ve aynı zamanda ortak yazarı Jeanne Robinson ile çok sayıda kısa öykü ve roman kaleme aldı. Callahan Günlükleri ise dünya çapında bilinen en önemli eseri konumunda.
Bilimkurgu edebiyatında kısa öykülerin yeri ayrıdır. Dahası, bu kısa öyküleri bir araya getiren derlemelerin ve antolojilerin önemi de büyüktür. Bu tür eserlerde öyküler genellikle maceradan maceraya atlayan karakterlerin başından geçenleri anlatır. Örneğin Isaac Asimov’un “Ben, Robot” öykü kitabında olaylar Susan Calvin karakterinin etrafında toplansa da, Asimov’un robotlarıyla başka gezegenlerde de karşılaşırız. Keza Stanislaw Lem’in “Yıldız Güncesi”nde Ijon Tich, galakside bir o yana bir bu yana gezip dolaşır ve bizi adım atılmamış uygarlıklara doğru heyecanlı yolculuklara çıkarır. Tabii bu alışılmışlığı bozan eserler de var. Callahan Günlükleri de işte o eserlerden biri. 1973-1986 yılları arası Analog başta olmak üzere çeşitli mecmualarda yayımlanan öyküleri bir araya getiren kitap, geçtiğimiz günlerde Türkçe olarak raflardaki yerini aldı.
Callahan Günlükleri, bünyesinde yirmiden fazla öykü barındırıyor ve yazarın hipnotize edici anlatımıyla okuru içine çekmeyi başarıyor. Zaman yolculuğu, uzaylı istilası, telepat ve mutant gibi konuları bilimkurguyu arka planda bırakarak anlatan Spider, son birkaç sayfada hünerini göstererek öykülerini amacına ulaştırmayı da biliyor. Çünkü yazar her öyküsüne sohbet havasında başlıyor ve anlatılarındaki bilimkurgusal temeli son ana kadar gizliyor. Üstelik bunu da okurunu hiç sıkmadan yapıyor. Ayrıca kitabın başından sonuna kadar Jake’in kendisinden dinlediğimiz hikâyeler, uzunluklarıyla da her kesimden bilimkurgu okurunu memnun edecek düzeyde.
Callahan Günlükleri’nde çoğu olay, Callahan’ın Yeri adlı barda geçiyor. Bu bar kendine has birtakım özelliklere sahip. Mesela bara çok fazla kişi gelmiyor, gelenler de ya zaman yolcusu ya telepat ya da uzaylı. İçkileri 50 cent ve yalnızca 1 dolar kabul ediliyor. Kalan para üstünü ise bardan çıkarken alabiliyorsunuz ya da rahatlamak için elinizdeki bardağı 50 cent karşılığında şöminede parçalayabiliyorsunuz. Callahan’ın Yeri’nde daima özel etkinlikler de düzenleniyor. Şaka gecesi, bilmece gecesi ve martaval gecesi eserde sıkça karşılaştığımız etkinlikler. Yani uzun lafın kısası, Spider Robinson başlı başına ufak bir ütopya yaratıyor. Hiç şüphesiz bu minik ve ütopik yer Callahan Günlükleri’nin en cazip tarafı.
13 yılda ortaya çıkan öykülerin bir arada olduğu Callahan Günlükleri için sıra dışı nitelendirmesinde bulunmak mümkün. Bu sıra dışılığın başını da Spider’ın esprili ve sohbet havasındaki anlatımı çekiyor. Bir müzisyen olan Jake’in ve bardaki dostlarının başından geçenleri hiç aceleye getirmeden anlamlı bir bütünlüğe dönüştüren Robinson, aralara sıkıştırdığı ilginç ve meraklandırıcı fikirleriyle de hünerini konuşturuyor. Elbette öyküler bunlarla sınırlı değil. Eroin bağımlılığı, çocuk sahibi olamamak, yalnızlık ve alkolün aşırı tüketimi gibi toplumsal sorunlara da değiniliyor.
Bardan çıkanlara musallat olan bir vampirin hikâyesini de okuduğumuz Callahan Günlükleri, zaman zaman fantastik temalar etrafında dolaşmayı da ihmal etmiyor. Ancak tüm öykülere topluca baktığımızda ortaya tek bir resim çıkıyor; Empati… Zaten toplumun çeşitli kesimlerinden gelip Callahan’ın Yeri’nde buluşan müdavimlerin ortak özelliği empati yapmak. Belli ki Spider Robinson, hem hayatında hem de çevresinde eksikliğini hissettiği bu kavramı bilimkurgunun gücünü kullanarak yeniden ele almak istemiş. Hatta empati, eserde bir ışın tabancasından, atom bombasından ya da nükleer füzeden bile daha güçlü bir silah olarak karşımıza çıkıyor. Nitekim kafası karışan ve dünyayı yok etmeyi planlayan uzaylılar bile empati sayesinde yatıştırılıyor.
Elbette kitabın bazı olumsuz yanları da yok değil. Kendi dilinde neredeyse kusursuz bir performans sergilese de, başka kültürler için eserin içindeki kelime oyunları ve espriler istenen etkiyi yapmaktan uzak. Bunun en büyük sebebi kültürel ve dilsel farklılıklar tabii. İthaki’nin bu sorunu aşmak için düştüğü dipnotlar da bir yere kadar yardım ediyor. Kısacası, bilindik bilimkurgu temalarını kimsenin tahmin edemeyeceği sıra dışı bir bakış açısıyla ele alan Callahan Günlükleri, sayısız referans içeren, yer yer dini yer yer de siyasi göndermelerde bulunan, komik ama aynı zamanda da hüzünlü olaylarıyla kesinlikle okunması gereken bir eser.